Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş sürecinde özellikle kadın hakları açısından akla gelen ilk ve en büyük değişiklik elbette 4 Ekim 1926’de Medeni Kanun’la yapıldı.
En özet haliyle bu kanun, kadınları birey olarak kabul ediyor ve kadınlara “miras” hakkı veriyor, “nafaka” sağlıyor.
Özcesi, daha önce kanun önünde varlığı kabul edilmeyen kadını toplumsal kamusal hayata dahil ediyor.
Kanun bu ve benzeri yönleri ile kadınlara eşitlik alanı sağlıyor sağlamasına ancak ne yazık ki bugün AKP iktidarının en fazla tartışmaya açtığı kanunlardan biri olarak gündemde.
“Evrensel hukuktan vazgeçmeyiz”
Türkiye’nin 81 ilinden kadınların bir arada mücadele ettiği Eşitlik İçin Kadın Platformu-EŞİK Medeni Kanun’la ilgili “Evrensel hukukun güvencesi altında, eşit, şiddetsiz ve özgür bir yaşam için Medeni Yasa’yı savunmak ülkenin kuruluşuna emeği geçenlere borcumuz, geleceğimize ve bu ülkenin tüm çocuklarına karşı sorumluluğumuzdur” vurgusu yapıyor.
Siyasetçi, CHP eski milletvekili ve hukukçu Şenal Sarıhan da Medeni Kanun’un eleştirilmesini ve tartışmaya açılmasını tehlikeli olarak görüyor ve bu kanunda açılacak en ufak bir deliğin başka hak ihlallerine neden olacağını söylüyor.
“Medeni Kanun’a giderken bir dizi düzenleme yapıldı”
Kadın Hareketi’nin “kırmızı çizgisi” olarak nitelendirdiği Medeni Kanun’un önemini ve iktidarın kanuna saldırılarını bianet’e anlatan Sarıhan, “Mecelleye dönmek isteyenlerle mücadele ediyoruz” diyor
“Medeni Kanun’un önemini anlamak için öncesine gitmek, oraya da bakmak gerekiyor” diyen Sarıhan’ın değerlendirmelerinden öne çıkanlar şöyle:
*Şapka Kanunu var örneğin. Bu düzenlemelerin hepsi adım adım toplumu Medeni Kanun’a hazırlamak için. Medeni Kanun’dan önce kanunun tam yerleşmesi için bir inşa süreci yaşanıyor. Öncesinde Türkiye toplumu için çok sayıda yeni düzenlemeler var.
Çünkü Medeni Kanun esas olarak Türk toplumunu yeni bir yaşama hazırlıyor. Haklardan konusundan siyasal yaşama kadar bir dizi düzenlemeyi içeriyor. Alanı çok geniş.
*Bu genç Türkiye Cumhuriyeti için nasıl bir toplum hayal edildiğini gösteriyor. Cumhuriyet öncesine baktığımızda İslam Hukuk var ve orada mecelle kanunları geçiyor. Cumhuriyet’in kurucuları yüzyıllarca mecelle ile yaşayan bir topluma Medeni Kanun’u gösterdi. Teba olarak, kul olarak yaşayan bir milleti birey ve yurttaş olarak kabul eden bir kanundan söz ediyoruz. Kadınlar açısından önemi de burada aslında.
*Medeni Kanun’la birlikte Türkiye toplumunda kadın ve erkeğin eşit olduğu kabul edildi. Medeni Kanun’un gerekçesine baktığımızda zaten kanunun hayata nasıl yansıyacağını da görüyorsunuz. Sivil bir tolumdan söz ediliyor ve toplumda kadının yerini de eskiye göre çok daha iyi bir konuma taşıyor.
*Kadınlar açısından önemine gelecek olursak, kadını birey olarak kabul ediyor. Bu şu nedenle çok önemli, bugün tam tersi bir durum var. Bugünse kadını eve kapatmaya çalışan, daha doğrusu hem evde olsun hem esnek çalışma saatleri ile işyerinde olsun, kadını kendi istediği şekilde konumlandıran bir bakış açısı var.
*Türk Medeni Kanunu'nun kabul edilmesiyle, özel yaşamlarına ilişkin haklar açısından kadınlar, erkeklerle eşit yurttaş olma hakkını kazandığını, evlenme, boşanma, mirastan eşit pay alma gibi konularda kadınının hakları güvence altına alındığını biliyoruz.
*Bugünse tam tersi olarak Medeni Kanun sürekli olarak bir tartışma konusu haline getirilmeye çalışılıyor. Medeni Kanun’da açılacak bir delik diğer hakların da gitmesine neden olacaktır. Türkiye kadın hareketi bunu görüyor ve Medeni Kanun’a da bu nedenle sahip çıkıyor.
Medeni Kanun neden önemli?
EŞİK’in Medeni Kanun’la ilgili açıklamalarında vurguladığı noktalar da şöyle:
7 Şubat 1926, ilk Medeni Yasa’nın kabul tarihi.
1 Ocak 2002, eşitlikçi aile yapısını güçlendiren Medeni Yasa’nın yürürlük tarihi.
*Yurttaşların yasası olan Medeni Kanun, 17 Şubat 1926’da kabul edilmişti. Böylece Türkiye’de ilk kez kişiler arası ilişkilerin hukuku öngörülebilir, açık, nesnel ve bütün halinde bir yasayla düzenlenmişti.
*1926 öncesinde kişiler hukuku, aile hukuku ve miras hukuku büyük ölçüde şeri hükümlere dayanıyordu ve kadınlar eşit yurttaş değildi. Medeni Yasa her şeyden önce kişileri cinsiyetinden, inancından, yaşından ya da soyundan bağımsız olarak eşit özne olarak kabul etmiştir.
“Bu nedenle Medeni Yasa, cumhuriyetin laik niteliğini özel yaşama taşıyan en önemli yasadır. Medeni Yasa’nın gerekçesinde, laikliğin neden yaşamsal olduğu dinlerin değişmez hükümler getirdiği, ancak yaşamın ilerlediği, ihtiyaçların hızla değiştiği, bu nedenle laikliğin, yaşamın içindeki dönüşüme karşılık geldiği şeklinde açıklanır.
*Medeni Yasa, bireyleri, en çok da kadınları ve çocukları, aile içinde iktidarı elinde bulunduranlara karşı korur; bu sebeple, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından yaşamsal önem taşır. Kişilerin devletle olan ilişkisinden çok, kişilerin kendi aralarındaki ilişkileri düzenler. Özel ilişkilerde hukukun üstünlüğü Medeni Yasa güvenceye alır.
Laiklik, kamusal ilişkiler kadar özel ilişkileri de düzenleyen bir ilkedir. Evlenme yaşı, evlenme ve boşanma prosedürleri, aile konutu üzerinde tasarruf konusu, evlilik içinde edinilen malların kime ait olacağı konuları kişisel hayatlarla ilgili, ancak politik konulardır.
*Kişisel özgürlüklerin kısıtlanmasında, aile içi ilişkilerin düzenlenmesinde hangi kuralların, hangi gerekçe ile uygulanacağı yaşamsal bir tercihtir. Türkiye bu seçimi 96 yıl önce yapmış, dini kurallar yerine bilime ve akla dayalı laik hukuk düzenini seçmiştir.
*Laiklik yaşamsaldır, çünkü toplumsal normların, geleneklerin, dinin, ataerkil düzenin meydana getirdiği eşitsiz güç ilişkilerini eşitlik yönünde dönüştürebilmenin tek yolu budur. Laiklik bilimdışılığı ve keyfiliği ortadan kaldırır; yurttaşları kamusal veya özel alanda iktidarı elinde bulunduranların insafına terk etmez. Eşitliği, adaleti, özgürlüğü sağlayabilmek için bilimsel kurallar çerçevesinde değişim ve dönüşümü mümkün kılar.
(EMK)