Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 13 Ocak 2017 günü Bahreyn ziyareti öncesi 16 Nisan’da yapılacak Referandum için “evet” çağrısı yaptı.
"Benim milletim 'Hayır' diyen Kandil'dekilerle, benim 248 şehidimi şehadete gönderenlerle birlikte hareket etmeyecektir. Esasında 'Hayır' diyenler 15 Temmuz'un yanındadır".
Başbakan Binali Yıldırım da benzer içerikli açıklamayı 5 Ocak günü yapmıştı. Başbakan Fikirtepe Kentsel Dönüşüm Projesi Temel Atma Töreni'ndeydi. AKP, iktidarı boyunca hemen tüm seçim ve referandumlarda yapmayı alışkanlık haline getirdiği için Başbakanın açılış töreninde “evet” propagandası yapması garipsenmedi. Ancak neden “evet” verilmesi gerektiğine dair açıklaması garipti.
“Neden 'evet' diyoruz? PKK 'hayır' diyor, onun için 'evet' diyoruz. FETÖ 'hayır' diyor, onun için 'evet' diyoruz. HDP 'hayır' diyor, onun için 'evet' diyoruz. 'Hayır'cılara bakın ona göre kararınızı verin. Bölücülüğe 'evet' diyen, FETÖ'ye 'evet' diyenlere bu millet nisanda, referandumda dersini verecek. Bölücülerden de FETÖ'cülerden de vesayetçilerden de 'evet' mührünü vurarak hesabını soracaktır."
Cumhurbaşkanının, başbakanın ve AKP'li siyasetçilerin “evet vermeyen FETÖ, PKK, HDPKK ile aynı çizgidedir” şeklinde özetlenecek propaganda yaklaşımı tartışma yarattığı gibi pek de işe yaramamış görünüyor.
Selvi: Evet cephesinde gerileme
Hürriyet’in iktidara yakın kalemlerinden Abdülkadir Selvi bugünkü köşe yazısında bu yaklaşımın ters teptiği uyarısını yaptı.
Selvi’nin yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Referandum kampanyası henüz başlamadı ama milletin kararı yavaş yavaş şekilleniyor. ‘Evet’ cephesinde son 2 hafta olumsuz gelişmeler yaşandı. İlk defa rüzgârın tersine dönmeye başladığı söyleniyor. Özellikle İstanbul ve Ankara’da son 2 hafta ‘Evet’ cephesinde bir gerileme yaşanmaya başladı. Bu oranın yüzde yarım mı, yoksa 1 mi olduğu belli değil. Ama parti yönetimi çok az bir oran olsa dahi bu durumu önemsiyor.
Peki olumsuz bir hava esmesine neden olan gelişme ne?
1- ‘Hayır’ diyenlerin PKK, DAEŞ ve FETÖ’cü olarak gösterilmesi
2- KHK’larla akademisyenlerin ihracı.
3- Varlık Fonu tartışmaları.
4- Meral Akşener’in Çanakkale’de konuşturulmaması.
Bu gelişmeler tek adamlık, otoriterleşme gibi olumsuz algıları güçlendiren eylemler olarak görünüyor.
AK Parti 2011 seçimlerinde benzer bir durum yaşamıştı. Kılıçdaroğlu üzerinden girilen soy sop tartışması oyları aşağıya çekmeye başlamıştı. Bu durumun tespit edilmesi üzerine Erdoğan söylemini değiştirip, kucaklayıcı bir dil kullanmış, ibre tersine dönmüştü.
Henüz kampanya başlamadan ortaya çıkan bu sorun, erken uyarı olarak görülüyor. Sorunların çözülüp, rüzgârın tersine dönmesi hedefleniyor.”
Beki: Terörü değil başkanlığı oyluyoruz
Hürriyet’in iktidara yakın diğer yazarı Akif Beki de benzer bir konuyu işledi:
Beki’nin yazısındaki ara başlık oldukça açıklayıcı:
“Terörü, Darbeyi Değil Başkanlığı Oyluyoruz
Kandil ve Pensilvanya cambazlarına değil de paketin içine bakarak oy kullanmaktan yanaysanız...
Darbeye, teröre ‘Evet’ veya ‘Hayır’ demekle, bir yönetim modeline ‘Evet’ veya ‘Hayır’ demenin apayrı şeyler olduğunu düşünüyorsanız...
FETÖ’yle Kandil’den yana olup olmadığınızı göstermek için değil... Nasıl bir sistemle yönetilmek isteyip istemediğinizi belirlemek için sandığa gittiğinizi kavramışsanız...
Algılarınız açık demektir, kimse algı operasyonlarıyla zihninizi bulandırıp sizi yanıltamaz, oyunuzu manipüle edemez.
‘Evet’iniz de ‘Hayır’ınız da amacından saptırılmamış, rasyonel bir tercihtir sizin.
Kesin kavgayı; ikiniz de darbeye ve teröre karşı, ikiniz de bilinçli vatandaşsınız. İkiniz de sadık milliyetperver, ikiniz de sapına kadar yerli ve milli.” (HK)