Tekirdağ ve İstanbul'da 29 kişinin ölümüne neden olan sel felaketinden etkilenen herkes, devlete ve belediyeye dava açabilir.
bianet'in görüştüğü, çevre hakkı konusunda uzman avukat Arif Ali Cangı, maddi zarar gören, yaşamı etkilenen, yakınlarını kaybeden, hastalanan, yaralanan herkese hakkını aramasını öneriyor.
"Bunun plansız yapılaşmadan kaynaklanan bir felaket olduğu çok açık. Uğranılan zararın tazmini için dava açabilirler. Eğer bu nedenle kamu kurumları tazminat ödemek zorunda kalırsa, bu ileride üzerine düşen hizmeti doğru vermesi için de bir yol açmış olacak."
Maddi ve manevi tazminat davası mümkün
Cangı hukuktaki "objektif sorumluluk" kuralı nedeniyle, devletin bu tür felaketler sonucu ortaya çıkan zararı tazmin yükümlülüğü olduğunu belirtiyor:
"Usulüne uygun, doğal yapıya uygun planlama yapılmadıysa, bundan kaynaklanan felaket ortaya çıktıysa ve bu bilimsel verilerle kanıtlanırsa, hizmet kusurundan söz edilebilir. Devlet bundan doğan zararları da karşılamak zorunda. "
Cangı'nın açılabilecek davalar, olası süreçleri ve kapsamıyla ilgili şunları söylüyor.
Maddi tazminat davası: Malı, bedeni, yaşamı zarar gören herkes maddi tazminat davası açabilir. Kişinin evini, aracını kaybetmesi somut maddi zarardır. Bedeni zararlardan dolayı da maddi tazminat davası açılabilir. Yaralanma, sakatlanma, hastalık durumunda tedavi giderleri devlet tarafından karşılanmak zorunda. İşgücü kaybı olduysa, sürekli iş görmezlik durumu varsa, bundan doğan maddi zarar istenebilir. Ölüm halinde, ölen kişinin yakınları maddi destekten yoksun kaldıysa, yine maddi tazminat davası açabilir.
Manevi tazminat: Yaralanma durumunda, yaralanan kişi, ölüm halinde, yakınları çektikleri acı için manevi tazminat davası açabilir.
Barolardan yardım istenebilir: Kişiler avukatlık ücretini karşılayamayacaklarını kanıtlarlarsa, baroların adli yardım hizmetinden yararlanabilir. Ayrıca dava masrafları da devletçe karşılanır.
Mahkeme davalıya karar verir: Bu tür davalara, "tam yargı davası" denir. Kişiler yanlış kamu kurumuna dava açmış da olsalar, idare mahkemesi bunu düzeltip davayı doğru "hasım"la sürdürecektir.
Devlet yaşam hakkını korumadı: Bu felaket aynı zamanda yaşam hakkının ihlalidir. İhlal yalnızca öldürmekle olmaz, yaşamı, sağlıklı çevrede yaşamı korumamak da ihlaldir. Bu olayın bütünü, devletin sağlıklı bir çevre yaratmaması nedeniyle yaşam hakkını ihlal etmesi. Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi çerçevesinde bakıldığında, burada mülkiyet hakkı, yaşam hakkı, sağlıklı çevrede yaşam hakkı ihlal edilmiştir.
Kriz yönetimi eksikliği de hizmet kusuru: Bu tür felaketlere ilişkin kriz yönetimi oluşması gerekir. Nasıl yardım edilecek, kurtarma çalışması nasıl yapılacak, bunlar bilinmeliydi. Oysa şimdi yaşanan bir fecaat. Yardıma giden araçlar da selde kalıyor. İlgili birimlerin hazırlıklı olması gerekirdi. Bu da bir hizmet kusurudur.
İklim değişikliğiyle bu felaketleri daha sık yaşayacağız: Bir doğal ortamda dere yatağı varsa, 100 yılda bir olsun, 200 yılda bir olsun, su o dere yatağına gelir. Planlamanın mutlaka doğal ortama uygun olması gerekirdi. Felaketin çarpık kentleşmenin sonucu olduğu açık. İklim değişikliği bu tür yoğun yağışların, ani kuraklıkların daha sık yaşanmasına neden oluyor. (TK)