İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde gerçekleştirilen basın toplantısında, işkence mağdurları Birsen Kaya, Ayşe Yılmaz, Arzu Demir ve avukatlar Eren Keskin ile Gülseren Yoleri devletin işkence politikalarının sistematik olduğu ve Sedat Selim Ay'ın terfi edilmesinin, sosyalist, muhalif, devrimci kadınlara yönelik yeni tecavüzlerin, işkencelerin önünün açılması anlamına geldiği ifade etti.
Devlet kaynaklı şiddet politikalarının bir temsilcisi olan Sedat Selim Ay'ın derhal görevden alınarak yargılanması gerektiğinin altını çizen kadınlar, kadın özgürleşmesi için etkin bir mücadeleye ihtiyaç duyduklarını dile getirdi.
Sosyalist Kadın Meclisi (SKM) üyelerinden Nahide Kılıç, gözaltındayken tecavüze uğrayan Asiye Zeybek'in işkence günlerinde başından geçenleri anlattığı kitabından kısa bir bölüm okudu:
"Ayakta duramıyordum. Kollarım da artık bana ait değil, hissetmiyorum. Kontrol edemiyorum, korkunç bir acı var. Beni yere fırlattılar. Başım yere çarpıldıktan sonra buz gibi bir beton hissettim. Terden sırılsıklam olmuştum. Kollarımı kullanıp ayağa kalkmaya çalışıyorum ama söz geçiremiyorum onlara. Kahkaha seslerini, küfürlerini duyuyorum. Çıplaklığımı örtmeye çalışıyorum ama onu da beceremiyorum. Bir an aklımdan meydan dayağı atacaklarını geçiriyorum. Göz bağımın altından hayal meyal ayak seslerini işitebiliyorum. Ayağa kalkmaktan vazgeçip bacaklarımı toparlamaya çalışıyorum. Tekmeyle engelliyorlar bunu da.
"Kollarımı ve bacaklarımı sıkıca tutmaya çalışıyorlar. Çırpınıp kurtulma çabalarım sonuçsuz. (...) Karşı koyamıyorum, kıpırdayamıyorum. Boğazım bağırmaktan yırtılacakmış gibi. Kahkaha sesleri ve küfürler arasında iğrenç şeyler söylüyorlar."
"Selim Ay'lar gider, başkaları gelir"
1997 yılında gözaltına alınan ve işkenceye maruz kalan Birsen Kaya, Asiye Zeybek gibi yüzlerce kadının işkence, tecavüz ve cinsel tacize maruz kaldığını hatırlatarak yaşanan bu acı hadiselerin sorumlularından Sedat Selim Ay'ın ceza almak yerine ödüllendirildiğini söyledi.
Sedat Selim Ay tarafından işkenceye maruz bırakılanların ve devlet kaynaklı tecavüzlerin ve katliamların mağdurlarının yalnızca kadınlar değil erkekler de olduğunu ifade etti. "Selim Ay'lar gider, başkaları gelir. Bu olay bir devlet politikası olduğu müddetçe bunların sonu gelmeyecek" diye konuştu.
Sedat Selim Ay'ın işkence mağdurlarından Ayşe Yılmaz, gözaltında bulunduğu süre içerisinde yanında rakı içildiğini, porno film seyredildiğini ve korkunç işkenceler yapıldığını anlattı. Devletin sistematik bir işkence uyguladığını belirten Yılmaz, o dönem gözaltına alınan tüm kadınların benzer şiddet uygulamalarına maruz bırakıldığı ifade etti.
"Süleyman Yeter işkencede öldürüldü"
Yılmaz toplantıya katılan şiddet mağdurlarının dışında şiddete maruz kaldığını henüz açıklamaya cesaret edemeyen yüzlerce insanın olduğunu hatırlattı ve bizzat tanıklık ettiği bir olayı şöyle anlattı: "Yine o dönemde çok yakın arkadaşım Süleyman Yeter vardı. Onun cesedini gördüm. Süleyman gözaltına alındıktan iki gün sonra işkence yapılarak öldürüldü. Şakaklarında demirle açılan oyuklar vardı. Başını mengeneye sıkıştırmışlar. Vücudunun birçok yerinde derin kesikler vardı. Süleyman, Sedat Selim Ay'ın da aralarında bulunduğu aynı ekip tarafından işkencede öldürüldü ve biz onu toprağa verdik."
1996 yılında gözaltına alınan ve 15 gün süreyle işkence gören gazeteci Arzu Demir ise Sedat Selim Ay'ın sorgu odasında sürekli sağ yanağına tokat attığını söyledi. Selim Ay'ın bunu bir aşağılama biçimi olarak yaptığını kaydeden Demir, sorgunun ardından yüzünün sağ tarafının şiştiğini ifade etti. Arzu Demir diğer bir işkence yöntemi olarak da "göğüs uçlarımızdan elektrik şoku verdiler uzun bir süre. Direncimiz azaldığında ise uyumamızı engellediler" dedi.
"Adalet için sorumlular hesap vermeli"
İHD İstanbul Şubesi eski başkanı, insan hakları eylemcisi, avukat Eren Keskin de yaptığı konuşmada cinsel işkencenin devletin sistematik olarak uyguladığı bir politika olduğunu söyledi.
Bir dönem kendisinin de benzer şiddetlere maruz kaldığını kaydeden Keskin şöyle konuştu: "Bir dönem gözaltına alınan her kadın muhakkak cinsel tacize uğradı. Çünkü bu olay, devletin sistematik biçimde uyguladığı bir sorgulama tekniği gibi. Ama burada tek suçlu işkenceci devlet görevlileri değil. İşkenceci olmaya zorlananlar da var. Adaletin yerini bulması için işkenceci polisleri sorgulamayanların, gerçekleri örtbas etmeye çalışan adli tıp uzmanlarının, savcıların, yargı makamlarının hesap vermesi gerekiyor." (SA/ÇT)