"Selden Sonra Pakistan"da yer alan fotoğrafları görmek için tıklayın.
Foto muhabiri İlhami Yıldırım, 2010 yazında Pakistan'da meydana gelen selin ardından ülkeye giderek felakete tanıklık etti.
Çektiği fotoğraflarla sefaleti ve çaresizliği yansıttı. Onu en çok etkileyen, sel bölgesindeki küçük kız çocuğu Teskina oldu.
Teskina, Fotoğrafevi'nde devam eden sergiye ve aynı adlı kitaba ilham kaynağı oldu. Yıldırım, "Selden Sonra Pakistan" adlı fotoğraf kitabında bu hikayeyi de yazdı. İşte Teskina'nın öyküsü...
Affet Bizi Teskina
Selden sonra Pakistan'da çekebildiğim yegâne şey umutsuzluğun fotoğrafıydı. Beni en çok etkileyen ise çocuklar oldu. Pencap eyaletindeki Muzaffergah şehri ve çevresinde, sel toprağın üstündeki her şeyi dümdüz etmişti.
Civar köylerden gelenler Şah Cemal kampında toplanmışlardı. Pakistan'daki ilk durağım Şah Cemal kampıydı. Çadırın önünde uyuyan çocuğun birkaç kare fotoğraf çektim. Gözleri şişmiş, yara bere içindeydiler ve sinekler gözlerinin etrafında bir inip bir kalkıyordu.
Bu minnacık hayvanlar çaresizliğin sembolü gibiydiler. Elimle kovalasam da kaçışıyorlar, bir süre sonra tekrar çocuğa eziyet etmeye devam ediyorlardı. Çocuk elini gözüne doğru götürüyor, Sonra sineklerin verdiği bu acıya dayanamayarak ağlamaya başlıyordu.
Annesi kucağına aldığında, çocuk süt içmek için gayri ihtiyari annesinin göğsüne doğru uzansa da belli ki içebileceği bir damla süt yoktu ve çaresizlik içinde parmaklarını emmeye başladı. Adını o anda öğrenmiştim, Teskina...
Annesi Urduca "Emziği yok, bir emzik olsaydı susardı" dedi tercümana. Ağlamasın diye kucağında bir müddet Teskina'yı salladı. Küçücük bir emzikle yavrusunu avutacağına emindi.
Yaklaşık bir saat sonra Muzaffergah'daki kamptan ayrıldığım halde aklımda hep Teskina vardı. Gidilecek çok şehir görülecek çok insan olsa da aklım onda kaldı. Bir an için Teskina'nın kendi çocuğum olduğunu düşündüm.
O akşam Pakistan'ın Başkenti İslamabad'a doğru yola çıktığımda, "Ya gözlerine bir şey olduysa ya kör olduysa? Fotoğraf çekmeyi bırakıp çocuğu doktora götüremez miydim?" dedim. Yaklaşık bir ay boyunca her uyumaya çalıştığımda gözümün önüne Teskina geliyordu.
Başladığım yere geri döndüm
İstanbul'a dönmeden önce Teskina'yı bir kez daha görmek istiyordum. Muzaffargah'daki kampa geri dönmek üzere tekrar yola koyuldum. Şah Cemal Kampı'nda karşılaştığım herkese Teskina ve ailesinin fotoğrafını göstererek onları bulmaya çalışıyordum. Derken birisi "O öldü" dedi. Tercümana hayretle bir kez daha, "Acaba doğru mu söylüyor?" diye sordum. Cevap yine aynıydı: "O öldü."
Başta inanamadım. Sonra, "Ben onların evlerini biliyorum. Onlar evlerine döndüler " diyen bir başkası beni Teskina'nın ailesine götürebileceğini söyledi. Ancak sel suları yolu yok etmişti ve yürümemiz gerekiyordu.
Bozuk bir yolda, yaklaşık üç kilometre boyunca, bazen suyun bazen çamurun içine dizlerimize kadar batmış bir halde sular ortasında yıkık bir eve vardık. Teskina'yı yine ilk fotoğrafladığım gibi uyurken buldum. O sırada derin bir "Oh!" çektiğimi hatırlıyorum. Durumu iyiydi.
Hemen kucağıma aldım, sarıldım, öptüm. O anlamasa da kulağına, "Seni sağ salim görmek her şeye değerdi. Sana bütün dünya nimetleri içinden bir emzik veremedik. Affet, affet bizi Teskina." dedim. (İY/AS)
* Yıldırım'ın "Selden Sonra Pakistan" isimli fotoğraf sergisi, 21 Nisan'a kadar Fotoğrafevi'nde görülebilir.