Nizamettin şimdi, "keşke ben de Selami gibi ölseydim" diyor.
Nizamettin tek değil, çatışma ve operasyonların büyük ölçüde azaldığı Güneydoğu illerinde, çoğunluğunu on ile yirmi yaş arası çocuk ya da gençlerin oluşturduğu savaş mağdurları yaşıyor.
Oyuncak sandığı el bombası ile oynarken, bulduğu mayını o çocuk merakı ile "incelerken" ya da evinin bahçesinde her şeyden habersiz, oynarken oyun alanlarının ortasına düşen havan topunun patlaması sonucu çocuklar ölüyor ya da hayatlarını kolsuz, bacaksız sürdürmek zorunda kalıyorlar.
Selami artık yaşamıyor
Selami artık yaşamıyor.1999 baharında Yüksekova'nın Karlı Köyü'nde ovadan yükselen bomba sesini hepimiz duymuş, çocuk yaşta çobanlık yapmak zorunda kalan Nizamettin ile Selami'nin, bulup oynadıkları roket atar mermisinin patlama sesi olduğunu kısa süre sonra öğrenmiştik.
Ertesi gün köyde kimse hayvanlarını ovaya salmadı. Selami'nin çalışmaktan sıska kalmış, küçük bedeni parçalanmış, Nizamettin ise sol gözünü, büyük ölçüde konuşma yeteneğini kaybetmişti. Patlamadan bir yıl sonra da, Nizamettin'in sağ kolunda kontrol edemediği titremeler ve sara nöbetleri başladı..
Nizamettin ile aynı köyde yaşıyorum... Eminim Yüksekova'nın başka herhangi bir köyünde de yaşasaydım, yine de bu röportajı yapacağım "savaş mağduru" bir köylüm olacaktı...
Savaştan arta kalan roket atar mermisi mağduru, kendi deyimiyle "yarı insan" Nizamettin Suel ile dili döndüğünce olay anını ve daha sonra karşılaştıkları ve yaşadıkları üzerine konuştuk.
O anı hatırlıyor musun?
Evet hatırlıyorum. Olaydan üç gün önce bombayı ovada bulmuştuk. Selami sürekli yanında taşıyordu. Akşam köye giderken de ovada bırakıyorduk. Selami bombayı yerlere, taşların üstüne atıyordu ama patlamıyordu... Selami'nin babası Abdullah amca bomba bulduğumuzu öğrenince, gelip onu bataklığa attı. Ama Selami sonra onu tekrar getirdi. Biz bombanın patlamayacağını sanıyorduk. Zaten bombaya da benzemiyordu.
Sonra nasıl patladı?
Onu ateşin içine attık. Ama yine patlamadı. Ben Salami'ye dedim ki; bu patlarsa bizi öldürür. Sonra Selami gidip ateşin içindeki bombaya tekme attı ve patladı. Ben öldüğümü sandım, ama beni Van'a götürdüler, Selami'nin ise ayakları koptu. O yüzden öldü. Ama benim ise sol gözüm gitti... Babam da öleceğimi sandı ama ben bombadan biraz daha uzak olduğum için ölmedim. Beni de Yüksekova'ya çabuk yetiştirdiler. Sonra da babama haber vermişler. Beni aynı gün Van'a götürdüler. Babam da geldi. Babam öleceğimi sanmış, çünkü Van'a giderken gözümden ve kolumdan çok kan akmış. Ama ben baygındım...
Roket mermisini bulup oynadınız. Üstelik patlaması için ateşe de attınız...
Benim de, Selami'nin de suçu var. Ama biz, patlayınca böyle olacağını düşünemiyorduk. Selami zaten küçüktü. Benim de zaten aklım ermezdi. Ama neden bombaları yerlere atıyorlar ki? Hem biz bulmasaydık başkaları bulacaktı. Ovada bir sürü çocuk var. Bomba savaş için kullanılır. Neden ovaya atıyorlar ki!..
Sizi uyaracak kimse yok muydu?
Bir çoban daha vardı ama o bizden çok uzaktaydı. Ona bir şey olmadı. Zaten Selami'yi de o köye götürmüş sonra da herkese haber vermişti. Abdullah amca da zaten iki-üç gün önce bizi uyarmıştı. Buna benzer olaylar sıkça yaşanıyordu. Abdullah bombayı zaten bataklığa atmıştı. Ama biz tekrar getirdik. Onunla oynuyorduk...
Sol gözünü kaybettin, kolun da sürekli titriyor...
Çok utanıyorum, çünkü hem doğru-dürüst konuşamıyorum, hem de günde bir iki kez bayılıyorum. İnsanların içine girmekten çekiniyorum. Günde üç dört kez bile bayıldığım oluyor. Ama bayılmalar ve kolumdaki titreme olaydan bir yıl sonra başladı.
Şu anda zamanını nasıl geçiriyorsun?
Olaydan beş-altı ay sonra tekrar konuşabiliyordum. Kolum da titremiyordu, bayılmıyordum da. O yüzden tekrar çobanlığa başladım. Babam karşı çıktı ama ben yalnız olmak istiyordum. Çobanlığı da seviyordum. Sonbahara kadar çobanlık yaptım ama sonra bayılmalar başladı, çobanlık yapamadım. Şimdi ise tek başıma dolaşıyorum. Çünkü evde çok sıkılıyorum...
Patlamanın olduğu ovaya hiç inmiyor muşsun...
Evet. Olaydan sonra oraya hiç gitmedim. Çobanlık yaparken de... Çünkü artık oradan çok korkuyorum. O taraflardan geçerken de koşuyorum. Eskiden ovayı çok severdim... Hem Selami orada öldü. Oraya nasıl giderim...
Daha yirmi yaşındasın... Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun?
Doktorlar Ankara'ya gidersem iyileşebileceğimi söylüyorlar. Babamın hiç parası yok ki... Ama biz dava açtık. Eğer davayı kazanırsak belki bize para verirler. O zaman iyileşirim. Askerlik kağıdım gelmiş... Bu halde beni bir de askere mi götürecekler... Ben artık yarı bir insanım. Çobanlık da yapamam. Eskiden bütün aileme ben bakardım. Ama artık sürekli bayılıyorum. Bir gün bir yerde düşüp öleceğim. Ama keşke ben de Selami gibi o zaman ölseydim...(İA/NM)