Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş mizahçılarla buluştu.
Cezayir toplantı salonunda gerçekleşen buluşmaya Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş ile mizahçılar Tuncay Akgün, Suat Özkan, İpek Özsüslü, Kemal Gökhan, Bahadır Boysal, Sefer Selvi, Musa Kart, Mehmet Çağçağ, İzel Rozental, Can Barslan, Cem Dinlenmiş, Tan Oral, Başak katıldı.
Toplantı salonundaki “Selo ile mizahçıların buluşması” yazılı pankartta Demirtaş’ın bağlaması ile göründüğü ve “Size ne çalıyım?” dediği karikatürü de yer aldı.
Demirtaş’ın “Hem mizahçılarla sohbet etmek ve onların Türkiye’nin kritik sürecine nasıl baktıklarını dinlemek istiyoruz” diye başladığı görüşme karşılıklı sohbet havasında geçti.
Mizahçıların çalışma koşulları, baskı yaşayıp yaşamadıkları, siyasetçi mizahçı ilişkisi, siyasette mizahi dil ve bunun etkileri konuşan konular arasındaydı.
Sohbet aralarında espriler sıkça yer bulsa da ortam bir yandan da mizahın kendisi gibi oldukça ciddiydi.
Gazoz açılışı
Video: Çiçek Tahaoğlu / bia
Sohbetin başında mizahçılar Demirtaş’tan “Daha önce hiç açılış yaptınız mı?” diye sorarak kendisine verilen gazozu açması istendi.
Demirtaş “Önce propaganda yapayım” dedi, bir kaç cümle sonra gazoz “Memlekete hayırlı uğurlu olsun” sözleriyle açıldı.
“Aday kim? Bu daha çocuk”
Demirtaş, çalışma saatleri, sendikalı olma durumları, dergilerin satışları gibi konulardaki sorularıyla mizahçıların çalışma koşulları hakkında bilgi aldı. “Senelerdir zam alamıyoruz, ve “İktidara gelirseniz telif hakkı istiyoruz” somut şikayet ve talepler arasındaydı.
Demirtaş, mizah dergilerini son döneme dek takip ettiğini anlatırken, uzun yıllar çalışmalarını bildiği mizahçıların fotoğrafını dahi görmediğini söyledi.
Mizahçılardan da gelen “Beni iki metre sanıyorlar” yorumları ardından şu anısını anlattı:
“2007’de milletvekili adayı olduğumda Diyarbakır’da bir köye gittik. O zaman sekiz yaş küçüğüm şimdiki halimden, herkes gibi. Kravatsız ve kısa kollu gömlekliyim, etrafımda kravatlı bıyıklı adamlar. Köyün ileri gelenleri cami duvarına oturmuş, aday bekliyorlar. Geldik, içlerinden biri sordu ‘Aday kim?’ beni gösterdiler, ‘Bu daha çocuktur’ dedi. Çok da gencim umudum kırıldı. On dakika konuştuk ikna oldu, ‘Yeterince büyümüşsün’ dedi.”
“Başbakan olsam her gün dava açarım”
Demirtaş’ın sorularından bir kısmı da mizahçılara yönelik baskılar ve otosansür uygulayıp uygulamadıklarıyla ilgiliydi.
Mizahçılara açılan davalar örnek gösterilerek otosansürün çok da işlemediği, baskılara karşı koyma alanının genişlediği anlatıldı. Baskıların aslında mizahçılara kıvraklık kazandırdığı da ifade edilince Demirtaş “Teşvik edici olmalı, başbakan olsam her gün size dava açarım” yanıtı verdi.
“Eşim en acımasız eleştirmen”
“Eşim Başak siyasetle ilgili konularda acımasız bir eleştirmen. Tespitleri çok iyi. En fazla dikkate aldığım eleştirmenlerden biri sonuçta içişleri bakanlığı, yetkisi çok.”
Demirtaş, ağır hakaret içermeyen hiçbir şeyle ilgili dava açmayı hiç düşünmediği anlatırken, siyasetçilerin karikatürleştirilmesinin onlara zarar vereceğini hissetmediğini söyledi.
“HDP parlamentoda güçlü olursa, iktidar olursa eleştirecek bir şey bulursunuz ama bugünkü gibi olmaz. Medyanın tüm alanı özgür olur. Biz eleştiriyor, fikir üretiyoruz, insanların eleştiriye hakkı var diye düşünüyorum.”
Dergi patronlarına baskı gelip gelmediği sorusu mizahçılarla “Muhatap bulamıyorlar” şeklinde yanıtlanan Demirtaş bir gazetede çıkacak röportajının hükümetten gelen baskı nedeniyle son anda iptal edildiğini anlattı.
“Mizah iyi bir iletişim dili”
“Çok haksız saldırılara, ciddiyetsiz iddialarla karşı karşıya kalıyorum, onlara ciddi cevap vermek çoğu zaman içinden çıkılmaz hal alıyor. Kendimi savunayım derken karşınızdaki ciddiyetsiz saldırıyı meşrulaştırmış oluyorsunuz. Mizah güçlü bir silah, onun sayesinde gayri ciddi saldırı anlamsız hale gelebiliyor.”
Siyasetçiler arasında şimdiye dek süren ciddi ve karamsar dile karşın Demirtaş’ta kullandığı mizahı dil ve neşe mizahçılarca sıkça dillendirildi.
Mizahi dile ilişkin ise avukatlık yaparken de kullandığı bu dilin bunun iyi bir iletişim dili olduğunu düşündüğünü, partilerinin politikasının bir yansıması olduğunu anlattı.
“Toplumda da buna ihtiyaç var. Kasıntı görüntü, abartılı, kendiyle barışık olmayan siyasetçi tipi tiyatro gibi geliyor. Bir ay önce milletvekili adayı değilken, koltuk sahibi olunca yürüyüşü, konuşması değişiyor.
“Halktan üstün olduğunuzu göstermeniz lazım deniyordu hep. Ülke uzun süredir kendini üstün gibi gösteren, bir çoğunun zeka seviyesi, dünyayı Türkiye’yi okuma perspektifi ortalamanın altında siyasetçilerle yönetildi. Dışarıdan bakınca özel yetenekli biriymiş biz o işi yapamayız gibi düşünüyoruz. Biz bu algıyı kırmaya çalışıyoruz.”
“8 Haziran sabahı HDP’nin anlattığı yeni hayat hemen başlamayacak ama onun kapısı açılacak. Demokrasi kültür meselesi, kültür kolay oluşmuyor, kolay değişmiyor. Seçimi kazanmak önemli ama ondan daha kıymetli bir iş yapıyor arkadaşlarımız, demokrasi kültürünü yaygınlaştırmaya çalışıyorlar….”
Bu noktada “Çok mu propaganda yaptım?” sorusu "Evet" diye yanıtlanan Demirtaş “Aranızda kararsızlar olur belki” dedi.
“Çıtayı yükselttik”
Bu dilin seçimlere etkisine ilişkin soruya yanıtında ise biraz daha “propaganda yaptı”:
“Bir şeyleri değiştirmek sadece anayasa değiştirmekle olmuyor. Sivil, özgür, demokratik anayasa yaptığın gün Türkiye demokratik olmuyor. Toplumsal sosyal alanın neredeyse tamamı sıkıntılı. İlişkiler gerilim üzerine kurulmuş durumda. Bu gerilimin ürettiği enerjiden kim iyi besleniyorsa o iktidar oluyor.
“Hiçbiri bu alanı iyileştirmek için uğraşmıyor çünkü bu, kendi varlık nedenlerini ortadan kaldırır. Biz, gerilim üreten sahaları birbirine yakınlaştırmaya çalışıyoruz. Biz zeminden başladık, iyi bir temel oluşturmaya çalışıyoruz.
“Diğerlerine siyaset yapma biçimlerini sorgulatıyoruz. Daha iyisini göstermeye çalışıyoruz ki seçmen de partisinden daha iyisini istesin. Çıtayı yükselttik, bundan sonra HDP bunları dememiş gibi davranamazlar söylemlerini, programlarını ona göre düzenlemek zorundalar.
“Bu sadece bizim başarımız değil, çok büyük bedeller, emekler var. Onların hepsini kolektif iradeye dönüştürmeye, sonuç almaya çalışıyoruz. Çok zaman kaybettik. Gücümüz de, birikmiş deneyimimiz de umudumuz da var ve bunları sonuç alma noktasında kullanmak istiyoruz. Tüm bunları bizimle baş edemeyecekleri bir silahla; zeka ile yapıyoruz.” (BK)