Derin bir nefes alıyorum.
Neden bu kadar rahatlamış hissediyorum kendimi?
Çok sayıda kişiye olan borcum yüzünden mi acaba?
Ömrüm yetmez bu borçları ödemeye, diye düşünürken karşıma çıkan bu cümlenin olduğu kitabı sevmekten başka ne yapabilirim?
Henry Miller'in, Telos Yayıncılıktan çıkan kitabı Seksus'tan söz ediyorum.
Ağır ağır okuyorum kitabı.
Neden?
Bitmesin diye mi?
Hayatı boyunca sevdiği kitapları, yemeyi içmeyi unutarak hızla okuyan biri neden şimdi bitirmek istemez sevdiğini?
Yorgunluktan olabilir mi?
Hızla tüketmekten yorulmuş olabilir miyim?
Okumaya kıyamıyorum, diye yazmak geliyor içimden.
Yazdım bile!
Duyduğum en ufak bir sesle kitabı bırakıp o sesin peşine düşüyorum, şu an olduğu gibi.
Ama bu kez ses kocaman bir vızıltı...
Çiçeğin, ağacın çok olduğu bir yerde olduğumdan belki de, başımı ışığa çeviriyorum; ampulün çevresinde dolanan bir şey çıkarıyor o sesi. Seçemiyorum.
Gözlerimi kamaştırıyor ışık.
Bir pervane, arı, ya da sinek olamaz bu; o kadar çok ses çıkaramaz onlar biliyorum.
O kadar uzun süre ampulün çevresinde dönüyor ve o kadar çok ses çıkarıyor ki, oturduğum yerde başım dönüyor o hayal gibi şeyi izlemekten.
Neyse ki sonunda o da yoruluyor da ışıktan uzaklaşıp tavana konuyor.
Sevinçten kalbim duracak neredeyse; çocukluğum gelmiş.
Kocaman şahane bir tayyare böceği...
Kocaman şeffaf kanatlarının inceliği içimi ürpertiyor; turkuvazın en koyu en parlak tonundan gövdesi özlediğim denizlere daldırıyor.
Bakmaya doyamıyorum.
Kalbim şişti sevinçten.
Derin nefesler verince fark ediyorum nefesimi tutarak baktığımı.
Çocukken de böyle bakardım. Her seferinde boynum ağrır, ayağa kalktığımda düşerdim başım döndüğünden.
Hep sevdim şu tayyare böceklerini.
Ve ilk kez bir helikopter gördüğümde Zeytinburnu'nda bulutları sayarken, şaşkınlıktan ne hale geldiğimi anlatmaya uğraşmayacağım şimdi; o böceği yapmışlar, demiştim.
"Her şeyin tadını yaşıtım olan oğlanlardan daha çok çıkardığımın farkında bile değildim. Öbürlerinden ayrı olduğumu ancak büyüyünce anladım."
Fakat birden aklıma Batman, Van ya da Hakkâri'deki çocuklar geliyor.
O çocukların yürekleri tayyare böceğini gördüğünde benimle aynı nedenlerle çarpıyor olabilir mi?
Nereye gitti çocukluğum?
İyi ki Seksus var.
"Bir yazar da, bir siyaset adamı ya da başka bir şarlatan kadar alçakça halkı kazanmaya uğraşır; nabza göre şerbet vererek, reçete yazan hekim gibi kendine bir yer kazanmaya, bir kuvvet olarak tanınmaya, bütün yaltaklıkları kabul etmeye bayılır, bin yıl arkadan gelse bile.
Hemen kurulabilecek yeni bir dünya istemez, çünkü bunun hiçbir zaman işine gelmediğini bilir."
Bu cümleler size de, özellikle son zamanlarda gazetelerdeki bazı yazarları hatırlatmadı mı?
Kitabı okumaya başladığımdan beri, heyecanla sözünü ettiğim yazarı bilmeyen pek çok kişi olduğu için, Henry Miller hakkında birkaç satır yazmak boynumun borcu oldu.
1891 yılında New York'ta doğan Miller, yoksulluk içinde büyüdü.
Kitapları "çağdaş dünya"nın ve bunun bir parçası olarak "sanata ve sanatçıya temelden düşman" olarak tanımladığı Amerikan toplumunun değer yargılarına şiddetli saldırılar olarak nitelendirildiği ve cinselliği açıkça anlatma tutumu yüzünden uzun süre ABD ve İngiltere'de yayımlanamadı.
Başlıca eserleri Oğlak Dönencesi, Kara İlkbahar, Anımsamayı Unutma, Seksus, Pleksus, Heksus üçlemesi.
Seksus*, İngiltere'de yazılışından yirmi yıl sonra yayımlanabildi, Fransa'da uzun yıllar yasaklı kaldı.
Seksus'un yazarını da sevdim.
"Yaşantımı hem daha kolay hem de daha gerçek olduğu için yazdım.
Yasamım benim açımdan önemli olduğu için, hayal ürünü kişiler ve olaylar aramaya gerek duymadım."
Ve Miller'in şu cümleleri şimdi benim dileğim, isteğim, arzum:
"Yazmak eyleminin bana sağlayacağı tek yararın, beni öbür insanlardan ayıran şeyleri ortadan kaldırmak olduğu sonucuna vardım." (NG/BA)
*Seksus, Henry Miller, Telos yayıncılık, çeviri Zehra Enger, 692 sayfa.