"Son yıllarda ailemle fotoğraf çektirmedim. Ne olur olmaz diye. Bir tanıyan çıkar, rezil olursun. Es kaza sizi tanıyan biri çıkıyor. Dalga geçiyor. Siniriniz bozuluyor. Sırf bu nedenle çok sefer başım önde yürüdüm."
Ankara'da seks işçisi olarak çalışan H., yaşadığı psikolojik şiddeti böyle özetliyor. Transseksüel C.Z'yse yaşamını sürdürmek için seks işçiliği yapmaktan başka seçeneği olmadığını vurguluyor:
"Bize gündüz hakaret edenler gece birlikte olmak için her şeyi yapıyor. Hayattan nefret ediyorum. Zamanında saçlarımız kesilerek, şehir çöplüğüne bırakılıyorduk. Bunlar bana yapıldı. En kötü yanı ailenizle görüşemiyorsunuz. 'O, bu ne der' diye. Ben hayatı kadın gibi yaşamak istiyorum. Sırf bu nedenle önyargıya maruz kalıyorum."
"Kadınlar 'nefret suçuna' maruz kalıyor"
Transseksüellere hukuk danışmanlığı yapan avukat Senem Doğanoğlu'ysa konuyla ilgili "Seks işçilerin ve kadın transeksüellerin maruz kaldığı şiddet olaylarını nefret suçu kategorisi içinde ele alınmalı" diyor.
Transseksüellerin ve seks işçisi kadınların, temel insan haklarına erişimlerinin engellendiğini savunan Doğanoğlu, şiddet olaylarının basit birer adli vakaymış gibi kovuşturulduğunu öne sürdü. Doğanoğlu, bu vakaların yürürlükteki mevzuat gereğince "insanlığa karşı suç" kapsamında ele alınması gerektiğinin altını çizdi.
"Transseksüeller CEDAW kapsamında değerlendirilmiyor"
Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı araştırma görevlisi Ayşe Gönüllü de şöyle konuştu:
"Türkiye, 1985'te Birleşmiş Milletler (BM) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) gibi uluslararası anlaşmaya imza atarak kadına yönelik şiddeti önlemek için yasal önlemler alma yükümlülüğüne girdi. Bu yükümlülükler 'devlet kadınların haklarını koruyacak politikalar üretmeli' anlamına geliyor. Ama transseksüeller bundan yararlanamıyor."
Her yaştan ve sınıftan kadının şiddete maruz kaldığını kaydeden Gönüllü, "Seks işçisi ve transseksüeller şiddetin çok farklı ve ağır bir yüzünü görüyor" dedi.
"Eryaman'da transseksüeller zorla göç ettirildi"
Pembe Hayat Dayanışma Derneğinin Başkanı Buse Kılıçkaya'ysa Nisan 2006'da Eryaman'da seks işçiliği yapan kadın transseksüele karşı yapılan fiziksel ve psikolojik şiddetti tercit olarak değerlendiriyor. Kılıçkaya, Eryaman'da meydana gelen transeksüellere karşı yapılan şiddettle ilgili şunları söyledi:
"Olaylar arkadaşlarımızın 25-30 kişilik Eryaman bölgesinde yaşayan bir grup tarafından sopa-sallama-döner bıçağı gibi aletlerle yollarda darp edilmesiyle başladı. Gece yarısı evleri basıldı. Kapıları kırıp içeriye zorla giren bu şahıslar arkadaşlarımızı tanınmaz hale getirecek şekilde darp ettiler, yaraladılar. Bu örgütlü şiddet karşısında arkadaşlarımız eşyalarını bile almadan başka şehirlere kaçmak zorunda kaldı. Zorla göç ettirildi." (UK/GG)