Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar / Anadolu Ajansı
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sinema temsilcileriyle bir araya gelmesinin ardından 31 Ocak’ta Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ‘yeni sinema yasasına’ tepkiler sürüyor.
TIKLAYIN – Yapımcı Yamaç Okur Yorumladı: Olumlu, Olumsuz Yönleriyle Yeni Sinema Yasası
Sansür yasası olarak nitelendirilen yasaya karşı Birdunyafilm’in öncülüğünde Zaytung, Fikrisinema, Sinematopya, Bakınız, Apartmansineması, Karanlıksinema, Arakatsineması ortak bir bildiri yayınladı. Bildirinin yayınlanmasının ardından Twitter'da #SinemaSessizKalmayacak etiketiyle paylaşımlar yapılmaya başlandı.
Yönetmen Deniz Yeşil ise 1977'de gerçekleştirilen büyük sinema eylemini anlattığı 'Yollara Düştük' belgeselini yasaya tepki olarak Youtube üzerinden erişime açtı.
Yasa sinema emekçilerinin koşullarını iyileştirmiyor
Söz konusu kanunda, reklam sürelerinin sınırlandırılması ve bilet fiyatlandırmalarına yönelik düzenlemeler ile sinema seyircisinin yararının gözetilmesinin sinema izleyicisi açısından olumlu olarak değerlendirildiği bildiride sinema sektöründe çalışan emekçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi gibi önemli konulara değinmediği belirtildi.
Yalnızca büyük yapımcıların haklarının gözetildiği aktarılan bildiride “Türkiye’de tekelleşen film dağıtımı sinema ve sanat çevrelerinde yıllardır tartışma konusuyken suskun kalan yapımcıların, değiştirilen sinema yasası ile maddi çıkarları garanti altına alındığında yaşadıkları zafer sarhoşluğunu utançla karşılıyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Sinema sektörü içerisindeki işletme ve dağıtım ağının kontrolünü büyük oranda elinde tutan CGV Mars Grup ile sektörün ünlü yapımcıları arasında yakın zamanda patlak veren "mısır tartışması" sinemaseverlerin dikkatini çekmişti. Kısa süre öncesine kadar aralarından su sızmayan, tabiri caizse Türkiye vizyon takvimini birlikte belirleyen ve dolayısıyla bağımsız sinemanın gelişiminin önünde bir bariyer gibi duran bu iki cephe pazar payı konusunda anlaşamayınca bu tartışma savaşa dönüştü. Sonuç olarak Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar ve Yılmaz Erdoğan gibi önde gelen gişe sinemacılarının da tepkileri sonucunda geçtiğimiz günlerde hızla hazırlanıp Meclisten geçirilen Yeni Sinema Yasası; reklam süresi, promosyon ve bilet fiyatlarından elde edilecek gelirin paylaşımı gibi konularda yeni düzenlemeler getirdi. Sinema ve televizyon dünyasındaki set emekçilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesi gibi önemli sorunlara dair herhangi bir değişiklik içermeyen bu kanunun yalnızca büyük yapımcıların haklarını gözetiyor olması düşündürücüdür. Türkiye'de tekelleşen film dağıtımı sinema ve sanat çevrelerinde yıllardır tartışma konusuyken suskun kalan yapımcıların, değiştirilen sinema yasası ile maddi çıkarları garanti altına alındığında yaşadıkları zafer sarhoşluğunu ise utançla karşılıyoruz. Sinema filmlerinin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması ile desteklenmesi hakkındaki kanunda yapılan değişiklik, reklam sürelerinin sınırlandırılması ve bilet fiyatlandırmalarına yönelik düzenlemeler ile sinema seyircisinin yararını gözetmesi açısından olumludur ve desteği hak etmektedir. Fakat aynı zamanda 5224 sayılı kanunun güncellenen 6. ve 7. maddeleriyle birlikte yerli ve yabancı filmlerin desteklenmesi ve vizyon izinlerinin verilmesi için oluşturulacak kurullar aracılığıyla pekiştirilen sansür mekanizmasının kamuoyunda yarattığı endişe göz ardı edilmemelidir. Ülkemizde zaten yoğun bir şekilde uygulanan sansürün bu kanun ile sinema sektörü özelinde muhafaza edilip yeniden onaylanmasına karşı sinemacıların sessizliği rahatsızlık vericidir. Sanatsal ifade özgürlüğünün kâr peşindeki birkaç tüccar tarafından kültürel alanı siyasi hedefleri doğrultusunda dizayn etmeyi amaçlayan iktidara peşkeş çekilmiş olması kabul edilemez. Bu bağlamda sinema sektörünün "temsilcileri" gerçek sinemaseverleri temsil etmemektedir. Seyircinin neyi izlemek istediğine karar verme sorumluluğu kendisinden başkasına ait değildir. Sinema en azından bizim için kâr odaklı bir endüstriden ibaret değildir. Sinema yaşamın ta kendisidir ve yaşam karşısına çıkacak türlü engelleri ardında bırakarak her daim kendini sürdürecek bir yol bulur. Sinemanın, belirli kişilerin hayat görüşlerine bağımlı olarak tektipleşmesi anlamına gelen bu sansür mekanizmasına karşı çıkmak her sinemaseverin gönül borcudur. Bu borcu ödemek için amatör ve profesyonel sinema yazarları ve seyircileri olarak sektörün sözde temsilcilerinin coşkuyla karşıladığı zincirleri üzerimizde taşımayı asla kabul etmeyeceğimizi bildirmekten onur duyarız. Saygılarımızla. #SinemaSessizKalmayacak |
Deniz Yeşil tepki olarak belgeselini Youtube'dan yayınladı
Yönetmen Deniz Yeşil ise 1977'de sinema emekçilerinin sansüre karşı verdiği mücadeleyi ve sinemayı özgürleştirmek için düzenlenen eylemi anlattıkları 'Yollara Düştük' belgeselini yeni sansür yasasına tepki olarak Youtube üzerinden erişime açtı.
İstanbul-Ankara arasında üç gün süren yürüyüşü anlatan belgesel 51. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali ve 34. İstanbul Film Festivali'nde finalist olarak seçilmiş ancak her ikisinde de sansür krizi patlak verince Deniz Yeşil belgeselini bu festivallerden çekmişti. (HA)