İstanbul Şehit Aileleri Dayanışma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği (ŞADDER) Fatih'te bir apartmanda, küçük bir dairede. Bir bölüm duvarda, PKK'yle çatışmalarda ölen askerlerin fotoğrafları yan yana. 11 yıllık başkanı Şencan Bayramoğlu, derneğin 1993'te "teröre karşı psikolojik savaşta etkili olmak" için kurulduğunu söylüyor. 700'den fazla üyeleri var. "Yarısı kadın, yarısı erkek, ama çoğumuz yaşlıyız; anne babalar daha çok."
Dernek, ölen askerlerin ailelerine maaş bağlanması, emekli sandığı kredisi, su ve elektrikte indirim alabilmeleri için işlemlerde yardımcı oluyor. "Ama en önemlisi sosyal yardımlaşma. Burada dertlerimizi paylaşıyoruz" diyor Bayramoğlu.
"Uçurumun dibine düşersin, kabullenmen beş yıl sürer"
Bayramoğlu, teğmen olan oğlunu 1992'de Tunceli'de kaybetmiş. "Cenk çok güzel giyinirdi. Şimdi erkek mağazaların erkek reyonlarına bakamıyorum" diyor. "Uçurumun dibine düşersin. Kabullenmen beş yıl sürer. Dernekte aynı acıyı yaşayanlarla görüşmek teselli olur. Bana 11 yıldan sonra artık psikiyatrik ilaç yasak. İki yıldır kullanmıyorum. Zor."
Üyelerden Emine Ermiş "Hepimiz çantamızda ilaçlarla yaşıyoruz. İlaç olmayınca zor" diye konuşuyor. O da oğlunu 1996'da Şınak'ta nöbetteyken kaybetmiş. "Bayramın iki günü telefon bekledim. Gelmedi. Üçüncü gün zil çalınca anladım. Askerler haber vermeye gelmişti. Şimdi bazen otururken koridordan Aytaç geçmiş gibi oluyor. Önce şaşırıyorum, kalkıp arıyorum; yok."
Seriye Karataş, eşini kaybettikten sonra Almanya'dan döndüğünde oğlu sekiz yaşındaymış: "Bülent'i 88'de Şemdinli'de kaybettim. Kardeşi o zaman 15 yaşındaydı. Bana 'Hep ağlıyorsun' dedi. Ağlamayınca da içine atıyorsun. Ben kendimi kalp hastası oldum sanıyordum. Meğer psikolojikmiş, öğrendim."
"Paylaşmadan olmuyor" diye anlatıyor Bayramoğlu. Hepsi profesyonel ruh sağlığı yardımı alıyorlar. Ama bunu kendileri erişmek zorunda kalmışlar. "Yardım eden olmadı" diyorlar.
"Hatrımız sorulsun, çocuklarımız hatırlansın"
İhtiyaçları sorulunca, "Fakiriz diye doğru bildiğimizi söylemekten vazgeçmeyeceğiz. Kimseden beklediğimiz yok" diyorlar. "Bayramda, anneler gününde hatırlanmak istiyoruz" diyor Karataş. Bayramoğlu "Çocuklarımızın hatırlanması" diyor.
"Siyasilerin hiçbirinden fayda yok. Seçim zamanı 50'şer 50'şer gelirler. Sonra yok olurlar. Ama askerler arar, sorar. Ordu güvendiğimiz tek müessese."
"Böyle açılım istemiyoruz"
Bayramoğlu PKK'lileri affeden bir programa evet demeyeceğini, evet diyeni de "şehit ailesi kabul etmeyeceğini" söylüyor. "Oğlumla ona ateş edenin, benimle onun annesinin aynı kefeye konmasını kabul edemem. Başbakan bunu nasıl söyler? Uykularımız kaçtı."
Söz Mahmur ve Kandil'den gelen gruba geliyor.
Karataş "Bir tek kırmızı halıları eksikti"; Ermiş "Bir de madalya taksalardı. Savcı ayaklarına gidip ifade aldı. Alay eder gibi bayram yaptılar. Hiçbiri pişmanım demedi" diye konuşuyor. Diyarbakır'daki insanların bunun aslında barışın gelebileceğine dair bir umut coşkusu olduğunu, yanlış anlaşıldığını söylediğini hatırlatınca "Buna inanmıyoruz" diyorlar.
Bayramoğlu, "Allah evlat acısını düşmanıma vermesin. Çocuklarımız ölü, biz de yaşayan ölüleriz. Ama devletin bekası, onuru çiğnenecekse açılım istemiyorum" diyor. "Biz Kürt sorunu demeyiz, terör sorunudur" dediği sorunla ilgili son dönemde yaşananların emperyalistlerin, ABD'nin oyunu olduğunu söylüyor.
"Bu açılımdan beri eşim de ben de hiç uyumadık" diyor Ermiş. "Cezasız kalmalarını istemiyorum. Böyle adalet olmaz. Belki benim oğluma onlardan biri ateş etti. Ciğerim yandı."
Üçü de bu durumun adaletsizlik olduğunu düşünüyor.
"Pişmanız deyip cezalarını çekmeliler"
Peki, onların da rencide olmayacağı, ölümleri durduracak çözüm ne olmalı? "Silahlarıyla gelecekler, teslim olacaklar. Silahlar balistik incelemeden geçecek, suçlular belirlenecek cezasını çekecek, suçsuzlar serbest kalacak. Ama hepsi 'pişmanız' diyecek. O zaman çözülür" diyor Bayramoğlu.
Ermiş önce "Bana oğlumu geri versinler, başka şey istemiyorum" diyor. "Kimse sana onu geri veremez" diyor Bayramoğlu. Ermiş "Özür dilesinler" diyor.
Devletin elinde zaten suça karışmış PKK'lilerin listesi yok mu? "Devlet sadece Türkiye içindekileri biliyor. Irak'takiler ne olacak" diyor Bayramoğlu.
Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt Irak'ı "BBG evi" gibi gözetlediklerini söylememiş miydi?
"Boş ver onu sen. ABD'nin işi onlar. O kadar biliyordu da Karayılan'ı neden alıp getirmedi? Tipi başlayınca operasyonu yarıda bırakıp döndüler."
"Bu ülke hepimize yeter de artar"
Sonra Bayramoğlu ekliyor: "Bak, bizim Kürtlerle sorunumuz yok. Gerçekten etle tırnak gibiyiz. Benim ailemde üç Kürt akrabam var. Ama onlar utançlarından bazen beni arayamıyor. Ben arıyorum içleri rahatlasın diye. Zaten Güneydoğu'da da PKK'yi destekleyenler az, ama militanlar, çok görünüyorlar. Orada vatanını seven Kürtler çok.
"Kimse ölmesin. Herkes, adaletli yaşasın. Onlar da bizi öldürmesin. Bak bu topraklar çok verimli. Her şey var. Hepimize yeter de artar bile. Burada bir Kürt devleti kurulamaz. Beraber, kanunlara uyarak yaşamak mecburiyetindeyiz.
"Biz de herkes gibi insanız. Huzur istiyoruz. İnsan gibi yaşayalım, kardeşçe geçinelim."
"Fotoğraf böyle, kendi halimizde olsun"
Fotoğraf çekmek gerek. 10 yıl boyunca yoksul askerlere verilsin diye "şehit maaşı" almayan Karataş "Dur, ben madalyamı takayım da geleyim" diyor. Bayramoğlu müdahale ediyor; "Yapma. Böyle kendi halimizle, anne halimizle olsun. Öbür türlüsü kurgu oluyor." (TK)