Önce yazıya konu olan şehirde tartışıldı öneri.Sanki böyle bir öneri gerçekten bekleniyormuş gibi ilgi gördü. Sivil toplum örgütleri, meslek odaları, belediyeler, yerel basın, kanaat önderleri ağız birliği etmişçesine "elbette" dediler. "Geç bile kalmışız" demeyi de ihmal etmediler. Hatta bazıları Diyarbakır için ne 5 bin yılı, en az 7 bin yıllık, hatta Çayönü antik kenti örnek alınarak belki de on bin yıllık bir geçmişi ve kentin kuruluş tarihini esas almalıyız demeğe bile getirdi.
Sonra internet üzerinden epeyce elektronik posta aldım.Urfa'dan, Nusaybin'den, İstanbul'dan, Milas'tan, hatta yurt dışından teşvik edici yazılar geldi. Diyarbakırlıların internetteki gurubu Diyarbakı[email protected] ile Çekül Vakfı'nın [email protected] guruplarından ümit ve destek veren mail'ler aldım. Yine Diyarbakır'ın sitelerinden www.hancepek.com öneriyi tartışmaya açtı. Özellikle Diyarbakır Surlarının yapılışının kentin kuruluşu için baz alınması bu desteklerin en anlamlısıydı.
Ama bu destek iletilerinden biri var vardı ki, en az diğerleri kadar önemliydi. Bir araştırmacı arkadaştan geliyordu. Milas'tan sevgili Nevzat Çağlar Tüfekçi yazmıştı. Şahsıma özel yazdığı iletisiyle yetinmemiş, Ege Bölgesi için yayın yapan "Gazetem Ege"de 28 Ekim 2004'te "Şehirler Kendini Amalıdır" başlığıyla bir de yazı döşenmiş.
Değerli dost Tüfekçi iletisinde; "26 Eylül 2004 tarihli 'Birgün Pazar'daki 'Günün Doğusu' köşenizde 'Şehir kendini anmalı mı?' yazınızı okudum. Üzerinde durulması, tartışılması ve dikkate alınması gereken bir yazı olarak gördüm. Sizin bu yazınız, aslında, pek çok kişiye, kuruma, yerel ve mülki yöneticiye örnek olması gereken bir yazı."
Kendi şehri Milas'ın 4000 yıllık geçmişi olan bir şehir olması noktasından hareketle; "Bir düşünce kıvılcımı oluşturdunuz. Sizi kutluyor ve bu tartışmanın genişleyerek devam etmesini diliyorum" diyor. "Kentler tarihleri ile yaşamalı, yaşatılmalıdır. Şehirliler, kentlerindeki tarihi değerlerin bilincinde olmalı ve buna uygun hareket etmelidirler" diye ekleyerek tarihçi İlhan Pınar'a gönderme yapıyor araştırmacı Nevzat Çağlar Tüfekçi yazısında.
"Yaşadıkları şehirlerin tarihini bilmeyen, şehri yaşanır mekân kılmak için tarih gerekliliğinin bilincinde olmayan kentliler, o şehri bugün sadece tüketeceklerdir.(Levant'ın Yıldızı İzmir. Bülent Şenocak)"
"Kentliler olarak ihmal ettiğimiz, kentimize karşı unuttuğumuz görevlerden biridir kentin 'Kuruluş Günü'. Nasıl ki bir insanın doğum günü, doğum tarihi dar anlamda önemliyse ve törensel bir eda'yı çağrıştırıyorsa; kentlerin kuruluş günü de öyle! Kentlerin böyle bir kuruluş gününü ihmal, kente karşı bir vefasızlık, kadir-kıymet bilmezliktir.
Şimdi kentlerimize karşı vefa borcumuzu ödemenin tam zamanı. Görev ve sorumluluk biz kentlilerde...Şehri tüketen değil, şehri yaşatan, güzelleştiren ve zenginleştiren kentliler olmalıyız."
Evet, ben naçizane yaşadığım binler yıllık şehir, Diyarbekir'den yola çıkarak kendi şehrimin şeceresi ile ilgili bir "kıvılcım" tetikledim. Tutar mı? Tutar, tutmalı....
Bakalım devamı nasıl gelecek.
Çünkü ben biliyorum, tarih de yazıyor ve de şair de diyor ki;
"Beşikler vermişim Nuh'a,
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun?" *
Bugünlerde azınlık muhabbeti nedeniyle Türk, Kürt ve de Türkiyelilik tartışmaları sıkça gündemde. Ama galiba en doğrusunu 1.Kasım.2004 tarihli Birgün'deki köşesinde dost Reha Mağden yaptı. Anatolia: Güneşin doğduğu yer'dir, dedi. Biz ise Anatolia'ya için anaların emzirdiği ülke manasında "Anadolu" kavramını uygun bulmuşuz. O halde tüm Anadolu Şehirleri en soylu üst kimlikle "Anadolu Medeniyetleri" perspektifi ile görev başına diyorum.
NOT: Göğüs cerrahi uzmanı sevgili tabip Özgür Nizam, Zonguldak Devlet Hastanesinden Yozgat'a sürülmüş. Tanımayanlar için, yüreği sadece insanların sağaltılması için değil; aynı zamanda kültür, sanatla ve de acının her teline merhem olmakla ilintili bir aydın doktor Özgür Nizam. Bu haksızlığa karşı sevgili doktorun yanında olduğum ve artık bu sürgünler bir son bulsun diyorum.
* Amed Arif. Hasretinden Prangalar Eskittim. Sayfa, 61. Cem yayınları. 1979. İstanbul. (BB)