Seçmenlerin yaklaşık yüzde 20'sinin sandığa gitmeyeceğini belirten Hasgüler, Yalyalı ve Özuslu, bu duruma "geçtiğimiz yıl bir parlamento seçimi bir de referandum geçiren; önümüzdeki günlerde de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanması beklenen seçmenlerin bıkkınlığını" gerekçe gösteriyor.
Hasgüler ayrıca, siyasi partileri "Kıbrıslıtürklerin ortak çıkarları doğrultusunda siyasal program açıklamak yerine demagoji yapmakla" eleştiriyor ve bu durumun siyasi partilere güvensizlik yarattığını belirtiyor.
"CTP birinci, UBP ikinci parti"
Yalyalı ve Özuslu, seçimlerin Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) - Birleşik Güçler ve Ulusal Birlik Partisi (UBP) arasında geçeceğini; seçimden CTP'nin birinci UBP'nin ise ikinci parti olarak çıkacağı görüşündeler. Her iki gazeteci de "iktidar partisi CTP'nin yıprandığı; Annan Planı'na evet dedikleri halde Avrupa Birliği'ne (AB) dair vaat edilenlere ulaşamayan seçmenin oylarının UBP'ye kayabileceği" şeklindeki görüşlere karşı çıkıyor.
Özuslu'ya göre, çözüm yanlısı partiler değil, statüko yanlısı partiler geleneksel oylarını yitirme tehlikesiyle karşı karşıya:
"Geçmişte 'Bizim yolumuz Türkiye'nin yoludur' diyen partiler, hem başarısızlıkları hem de Türkiye politikalarındaki değişim nedeniyle, oy ve zemin kaybına uğradı. Uluslar arası konjonktürün de etkisiyle Avrupa Birliği (AB) yanlısı tutum sergileyen sağ partiler, geleneksel oylarını yitirme tehlikesi yaşıyor."
Hasgüler: Siyasi program yerine demagoji hakim
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslar arası İlişkiler Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Hasgüler, KKTC'de yaşanan süreci "Doğu Avrupa'nın çözülmesi sürecine" benzetiyor.
Siyasi partilerde"demokrasi" yerine "tek lider"in; "somut programlar" yerine "demagojik söylemler"in hakim olduğunu savunan Hasgüler'e göre, "Türkiye'nin ve Rauf Denktaş'ın başarısız politikalarından bezginlik, siyasi partilerin somut programlar ortaya koymasalar da prim yapmalarını sağladı".
"Bu demagogların ortadan kalkması için, Kıbrıslıtürklerin ortak paydalarını, ulusal çıkarlarını belirleyip siyasal anlayışlarını ortaya koyması gerek" diyen Hasgüler, sözlerini "Demagoji yerine somut planlar açıklanmalı, ortak paydaların dışına çıkan partiler temizlenmeli" diye sürdürüyor.
CTP-Birleşik Güçler lideri Mehmet Ali Talat'ı da 14 Aralık seçimleri sonrasında barış güçleri yerine Demokrat Parti (DP) ile hükümet kurduğu ve somut projeler hayata geçiremediği için eleştiren Hasgüler'in görüşleri şöyle:
* Seçmende "siyasi partilere inançsızlık" görülüyor. Kıbrıs'ta "tercihli seçim sistemi" uygulanıyor; seçmenler beş partiden birer - ikişer kişiye oy verebiliyorlar. Bu yıl ilk defa yüzde 35'e yakın tercih kullanılacak ve bu da, partilerin değil kişilerin seçildiğini gösteriyor.
* Seçim süreci, muhtemelen 14 Aralık 2003'tekinden farklı sonuçlanmayacak. Partilerin söyleyecek yeni sözü yok, seçim bildirgesi çıkarmıyor, slogan ve imajlar üzerinden sonuç almak isteniyor. KKTC'de halkın rejimden ve statükodan bıkmış olmasından faydalanan politikacılar, kolaycı davranıyorlar.
"Sultanların belirlediği 50 kişi milletvekili olacak"
* Denktaş yerine Talat kendisini alternatifsiz görüyor. Bu demokraside tıkanmalara yol açabiliyor. Parti listelerini tek başlarına belirleyen dört lider, Mehmet Ali Talat, Derviş Eroğlu, Serdar Denktaş ve Mustafa Akıncı, halktan oy istiyor. Yani, sultanların belirlediği 50 kişi, milletvekili olacak. Bu da partilerin anti demokratik koşullarını belirlemesi açısından önemli.
* Kıbrıs'ın koşulları, Doğu Avrupa rejimlerinin çöküş sürecini andırıyor. KKTC'de rejim 23 Nisan 2003'te çökmüştü. Doğu Avrupa'nın kısa sürede ortadan kaybolan liderlerine benzer bir biçimde Mehmet Ali Talat ortaya çıktı. Muhtemelen o liderler gibi Talat da birkaç yıl sonra hatırlanmayacak.
* Kıbrıs'ta geleneksel olarak sağ partiler Türkiye'nin müdahalesini destekler, statüko karşıtları da bu müdahaleye karşı çıkarlardı. Oysa bugün, Türkiye'nin çözüm yanlısı görüntüsü statüko karşıtlarının yanında. AB güçlü bir manipülasyon aracı olarak kullanılıyor. Kıbrıs'taki siyaset, Türkiye'nin müdahalesini gerektirmeyecek kadar içeriksizleşti.
Yalyalı: CTP muhafazakar seçmeni kaybedebilir
Basın-Sen Genel Sekreteri Hüseyin Yalyalı ise, görüşlerini şöyle açıklıyor:
* Seçimler, UBP ile CTP Birleşik Güçler arasında geçecek; CTP Birleşik Güçler, az bir farkla seçimi önde bitirecek gibi görünüyor.
* Kamuoyu araştırmalarına göre, sandığa gitmeyeceklerin yanı sıra kararsızların oranı da hayli yüksek. Sandığa gitmeyeceklerin büyük kısmı, orta yaşlı, muhafazakar, orta sınıfa mensup; çözüm umuduyla geçtiğimiz seçimde CTP Birleşik Güçlere oy vermiş. CTP'nin geleneksel tabanına mensup değil.
* Güneyde çalışan nüfusu aileleriyle birlikte düşünüp bu insanların CTP'ye oy vereceğini öngörürsek, CTP'nin seçimi önde bitireceğini söyleyebiliriz.
* Geçtiğimiz seçimlere birlikte giren CTP ile Barış ve Demokrasi Hareketi (BDH) seçim sonrasında ayrıştı. Ayrıca, BDH kendi içerisinde de bölündü. Toplam oy miktarı değişmese de, bölünme, bazı partilerin ülke barajını aşamaması sonucunu doğurabilir.
Özuslu: CTP güçlenecek, diğer partiler oy kaybı yaşayacak
Seçimlerden bir tek CTP'nin güçlenerek çıkacağını, diğer tüm partilerin de oy kaybı yaşayacağını savunan Özuslu'ya göre, yedi parti katılsa da seçim, CTP ve UBP arasında geçecek.
"Hükümet ortağı Demokrat Parti (DP) ile BDH'nin oyları, yeni hükümetin kilidi" diyen Özuslu'nun görüşleri şöyle:
* Kamuoyu yoklamaları, CTP'nin oy oranını yüzde 35'ten 40'a çıkartarak seçimlerden birinci, UBP'nin yüzde 30'luk oy oranıyla ikinci parti olarak çıkacağına kesin gözüyle bakıyor.
* Oy farkına rağmen, temsil sistemi ve D'hont sistemi uygulandığı için milletvekili dağılımı eşitlenebilir.
* Hükümet ortağı DP ile BDH'nin çıkartacakları sandalyeler yeni hükümetin kilidi.
* DP bir sağ parti, ancak Annan Planı'nın referanduma götürülmesini sağlayan hükümetin ortağı. Açıktan Annan Planı'na tavır almıyor, ancak geleneksel olarak ulusal tabanda ve Denktaş'ın oğlunun partisi. Statükocu partiler kanadında. DP'nin çıkaracağı milletvekili sayısı geçen yıl yediydi, bu yıl da değişmeyeceği yönünde tahminler var.
* BDH'yi oluşturan üç siyasi parti ve bazı sivil toplum kuruluşlarının dağılması, oy kaybına neden olabilir. Buna rağmen yüzde 5'lik ülke barajını aşıp parlamentoya milletvekili gönderebilir.
* Geçen seçimde, hükümet bir sağ bir de sol partinin ortaklığıyla kurulmuştu. Bu seçimde ise, hükümete nispeten iki küçük parti ve belki Toplumcu Kurtuluş Parti'nin katılımıyla üçüncü parti çıkabilir.
* Toplamda dört, en fazla beş parti parlamentoya girme hakkı elde edebilecek gibi görünüyor. Bu sayı üçe düşebilir, ancak altıya çıkacağını sanmıyorum. (BB)