Milliyetçiliğin mal sahibi CHP
"Paradigmanın İflası" adlı Kemalizm'i çözümleyen yapıtıyla tanıdığımız Başkaya, "CHP'yle MHP arasında, ideolojik bakımdan temel bir fark olmadığı" görüşünde.
"Milliyetçilik konusunda asıl mal sahibi CHP'dir. Otokrasinin devamı, devletin bileşenidir. Tipik bir burjuva partisi değil, devletin bir parçasıdır."
Başkaya'ya göre CHP'nin başlıca özellikleri şunlar:
* CHP'nin iktidara gelmesi gerekmiyor. Zaten hep iktidarda.
* En önemli işlevi, "ortanın solu" söylemiyle sosyalist hareketin önünü kesmek.
* Rejimin dozunu kendi ayarladığı dinci gericiliğe hep ihtiyacı var.
Başkaya CHP'nin "asıl devlet partisi" dediği "görünmez odak"ın bir parçası olduğunu saptıyor: "'Odak', iktidarını sürdürmek için CHP, Genelkurmay, Milli Güvenlik Kurulu, Anayasa Mahkemesi, Barolar Birliği, Cumhuriyet gazetesini kullanarak süreci etkiliyor."
"Seçkinler dokunulmazlıklarının aşınmasından korkuyor"
Başkaya CHP-MHP işbirliğini isteyenlerin "ayağının atındaki zeminin kaymasından korkan ayrıcalıklı seçkinler, 'Cumhuriyet Mitingleri'ni yapan ekip ve yakın çevresi" olduğu kanısında.
* Büyük sermaye, ABD, Avrupa bunu istemiyor. Neoliberal küreselleşme için AKP'den iyi parti bulunamazdı.
* Bunlar, Osmanlı seçkinlerinin devamı. Hesap vermek istemiyorlar. Neoliberalizm, AB süreci, Kürt hareketi, İslami hareket bu dokunulmazlığı aşındırıyor ve korkuyorlar.
Başkaya, "laiklik elden gidiyor, irtica tehlikesi var, ülke işgal altında," söyleminin bu korkunun ideolojik dışa vurumu olduğu kanısında. "Otokrasiyi sürdürmek için sürekli korkutma ve aldatmaları, önce kendilerini aldatmaları gerek" diyor.
Sarısözen: Asıl tehlike faşizm
CHP-MHP işbirliğini destekleyen, ama kendini demokrat olarak tanımlayanlara eski Türkiye Komünist partisi (TKP) ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) yöneticilerinden Sarısözen soruyor: "Cumhuriyet döneminde hiçbir zaman somut olarak ortaya çıkmayan şeriat tehlikesinden korkanlar, defalarca yaşadıkları faşizmin güçlerine sığınıyorlar. Asıl tehlike hangisi? Şeriat mı, faşizm mi?"
"Türkiye mağdur değil, tersine emperyalist"
Sarısözen milliyetçi hareketlere sığınmanın faşizme teslim olmak anlamına geldiğini söylüyor; "mazlum ülke" savlarını eleştiriyor:
"Türkiye bugün kendisi bölgesel emperyalist bir devlet; emperyalizmle işbirliği içinde bölge halklarını tehdit ediyor. Yarış, Türkiye'nin emperyalizmiyle diğer emperyalizmler arasında.
"1. Dünya Savaşı'nda kendi burjuvazisini değil, 'düşman ülkelerin' burjuvazilerini hedef alan Avrupa'daki sosyal şovenistlerin yüzyıl başında yaşadığını, kendine sosyal demokrat diyen Kemalistler şimdi yaşıyor."
"Selçuk kendi ülkesinin emperyalizmine karşı çıkmıyor"
Sarısözen Cumhuriyet gazetesinde işkencecileriyle el ele verdiğini anlatan İlhan Selçuk için de "Kendi ülkesinin emperyalizmine karşı çıkmıyor, bu da onu milliyetçi yapıyor. Selçuk işkence gördüğünde itirafta bulunmamış, direnmişti. Şimdi işkencecilerinin istediği ifadeyi vermiş bulunuyor." (TK)