AKP'nin programında kadınla ilgili bölümünün giriş cümlesi idi okuduğunuz uzun cümle. Toplumun yarısını oluşturuyor olmalarının da ötesinde "...her şeyden önce birey ve sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi" şeklinde ifade edilen kutsal ve elbette ki, geleneksel rolleri sayesinde AKP'nin ilgisine mazhar olmaktadır kadınlar.
Kadınların, sağlıklı bir şekilde yetiştirilmesinde oynayacakları rol dolayımı ile önem kazanabildikleri birey ise kuşkusuz ülke, devlet, millet meseleleri ile ilgilenecek, ekonomiyi ve siyaseti yürütecek, toplumu yönetecek "erkek"lere gönderme yapmaktadır, bütün geleneksel ideolojilerde ve kurgularda olduğu üzere.
AKP'nin "muhafazakar" ama "modern" imajı
Bu saptamada yeni, bilinmeyen ya da şaşırtıcı bir yan olmadığı doğru. Ancak böylesi bilinen bir yaklaşımın sahibi olan iktidar partisinin yerel yönetim seçimleri için çok sayıda kadını aday göstermeyi hedeflediğini deklere etmesi, kimi popüler kadınların isminin aday adayları arasında geçmesi, ilginç olduğu kadar üzerinde durmaya değerdir de.
En azından şimdilik ortada AKP'nin radikal bir zihniyet dönüşümü yaşayarak kadınlara samimi bir çağrıda bulunduğunu düşünmemizi sağlayacak söylem ve pratikler bulunmadığına göre, esas nedenler aramak kaçınılmaz hale gelmektedir.
Parti programında açıkça ifade edildiği üzere asli görevleri yönetmek değil, iyi yöneticilerin anneleri olmak şeklinde kurgulanan kadınların böylesine şaşırtıcı bir şekilde yerel yönetimlere çağırılmalarında faydacı yaklaşımın etkileri görülmektedir.
Her şeyden önce AKP'nin oluşturmaya çalıştığı "muhafazakar ama aynı zamanda modern" imajını tazelemeye hizmet edecek bir girişimdir, kadınları yönetim vitrinine yerleştirmek.
Demokratik toplum ile kadınların siyasal yaşamdaki etkinliklerinin artması, bu alandaki en popüler ve sık başvurulan denklem olma özelliğini korumaktadır.
Bilindiği gibi, kimi pratikleri ile belli konularda yaşanan gerginlikler oluşturulmaya çalışılan bu imajı zedelemişti. Konu imaj olunca, kadınların yerel yönetimlere çağrılmasını, modern bir imaj yaratma çabasıyla sınırlı görmemeli.
Demokratiklik, şeffaflık ve katılımcılığa ilişkin kanalların yeterince tıkalı olduğu ülkemizde, tüm bunların yokluğunda yerel yönetimlerin birer rant alanına dönüştüğü bilinen bir gerçek.
Türkiye'de üretim karşılığı olmayan gelirlerin yüzde altmışından fazlasını kent rantları oluşturmaktadır. Yerel yönetimler çoğu yerde; arsa spekülatörleri, arazi mafyası ve bilumum kirli ilişkilerle kuşatılmış durumdadır. Böylesine kirletilmiş bir alanda, kadınların temiz siyaset imajı yaratmada işlevsel olacağı da gözden kaçmamış olsa gerek.
Kadınlar, yerel seçimlerin hedef kitlesi
Kadınların merkezi bürokratik siyaset kurumları yerine yerel siyasete daha ilgili oldukları genel kabul gören bir olgudur.
Bunda belediyelerin hizmet alanlarının erkeklere göre daha fazla kadınların yaşam alanları ile kesişmesinin de rolü bulunmaktadır. Temiz içme suyundan, yeşil alanlara, yaşlı ve çocukların bakım kolaylıklarından çöplerin toplanmasına kadar bir çok belediye hizmeti kadınların yaşamını kolaylaştırmakta ya da zorlaştırmaktadır.
Bu durum kadınları yerel hizmetlerin birincil muhatapları kıldığı gibi yerel seçim kampanyalarının da hedef kitlesi haline getirmektedir.
Özellikle toplumun muhafazakar kesimlerindeki kadın seçmenlere en iyi ulaşma yolunun kadınlardan geçtiğini ilk keşfeden Refah Partisi (RP) idi ve bu keşfinin yararını fazlasıyla gördü. Seçim kampanyalarında disiplinli bir şekilde ve yoğun emek harcayarak çalışan kadınların eline bir şey geçmemiş olsa da RP, hedefine ulaşmıştı.
Tüm bunlar AKP'nin yaklaşan yerel seçimler için kadınlara ilgisini açıklamayı kolaylaştırmaktadır. Üstelik, kadınların yerel hizmetlerin temel alıcıları olmasının ya da temiz siyaset ve kadın ilişkisinin geçerliliği oranında, iktidar partisinin amaçlarına ulaşmasını sağlamada işlevsel oldukları da vurgulanmalıdır.
Siyasetin demokratikleşmesi ve kadınlar
AKP'nin niyeti belli de, asıl sorulması gereken kritik soru; kadınların yerel yönetimlerle ilişkisinin, sadece yukarıda sözü edilen ve benzeri durumdaki faydacı, araççı yaklaşımların taşıyıcıları, gösterenleri ya da pasif muhatapları olmaktan mı ibaret olacağıdır?
Gerçekten böyle olduğu taktirde, Türkiye'de siyasetin merkeziyetçi, bürokratik, maskülinist-militarist öğelerden arınarak demokratik ve toplumsal bir özellik kazanması ve yerel yönetimlerin şeffaflaşması, demokratikleşmesi için bilinmeyen bir geleceğe kadar beklemek gerekebilir!
Çünkü siyasetin demokratikleşmesi, yerel yönetimlerin rant alanı olmaktan çıkarak ekolojik demokratik toplumun lokal uygulama alanları haline gelmesinde kadınların belirleyici bir rolü olacaktır.
Bunu iddia ederken Gülay Aslıtürk'ü ya da Tansu Çiller'i elbette ki unutmuş değilim. Üstelik kadınların doğaları gereği barışçı ya da demokratik oldukları yolunda tarih dışı, özcü bir yaklaşımdan da hareket etmiyorum.
Siyasetin kadınlarla birlikte demokratikleşeceği yolundaki önerme, kimi tarihsel, toplumsal ve siyasal olgulara dayanmaktadır. Burada uzun uzadıya tartışma olanağı bulunmadığından hareketle, bir iki noktaya vurgu yapmakla yetineceğim.
Mesela kadınların tarih boyunca siyasetten, yönetimden dışlanmalarının ve daha da önemlisi iktidardan ve iktidar kültüründen uzak tutulmuş olmalarının bugün için pekala bir avantaj oluşturduğu belirtilebilir.
Hem bizzat yaratıcısı ve uygulayıcısı olmadıkları hem de erkeklere göre daha fazla mağduru oldukları mevcut siyaset ve iktidar kültürünün değişmesi için daha fazla sebepleri bulunmaktadır. Muktedirlik ile erkekliğin "iktidar" ana başlığı altında birlikte ele alındığı bir dilin kullanıcıları olarak her halde buna itirazımız olmayacaktır.
İktidar için dünyada akıtılan kan ve dönen dolaplar; siyasetin içerdiği ataerkil şiddet ve egemenlik göz önüne alındığında, bu avantaj hiç de yabana atılır türden sayılmaz.
Yeni bir kurguya ihtiyaç var
Kültürün kadına ve erkeğe atfettiği duygu, davranış ve rol kalıpları göz önüne alındığında özellikleri birbirine zıt iki ayrı dünya kurgusu yapıldığı görülecektir. "Erkeksi"lik kadar "kadınsı"lığın da olmadığı yeni bir kurguya ihtiyaç bulunmaktadır.
Egemen sistemin "öteki"leştirerek dışına ittiği emekçiler, yoksullar, üçüncü dünya halkları, eşcinseller gibi kadınlar da mevcut sistemi sorgulama ve değiştirme potansiyelini, sistemin içine aldıklarına göre daha fazla taşımaktadır.
Ancak bunun daha demokratik ya da daha devrimci olmak için bir zorunluluk ilişkisi doğurmadığının, sadece bir avantajlı konum ve potansiyel oluşturduğunun altını bir kez daha çizmekte de fayda var. Çünkü kadınlar tarihsel ve toplumsal şekillenişin kendilerine sağladığı bu avantajlı konumu ve değiştirme potansiyellerini doğaları gereği değil, ancak bilinçli, örgütlü bir güçle ve politik bir tercihle harekete geçirebileceklerdir. Başka türlü değil.
Yaklaşmakta olan yerel seçimler kadınların bu potansiyeli açığa çıkarmaları ve politik tercihlerini yapmaları için önemli bir mücadele alanı sunmaktadır.
Böylece sadece faydacı söylemlerin nesnesi olarak değil, alternatif demokratik siyaset mücadelesinin özneleri kadınlar olarak , siyasal alanı yeniden kurma fırsatı bulacaktır. Bu imkansız değildir.
80'li yıllarda yükselen feminist mücadele deneyimi, edinilen tecrübeler, dağınık da olsa hareketli kadın grupları, akademik alandaki katkılar ile 90'lı yıllarda yükselen bir seyir gösteren son birkaç yıldır Türkiye kadın hareketinin en güçlü bileşeni durumunda olan Kürt kadınlarının ortak bir perspektifle ve programla yürütecekleri seçim çalışması, Türkiye'de yerel yönetimin ve siyasetin toplumsal cinsiyet ilişkilerini gerçekten değiştirebilir ve alternatif kadın yönetim örnekleri yaratılabilir. (BB)