* Fotoğraf: TikTok'tan ekran görüntüleri.
Özellikle gençler arasında yaygın bir şekilde kullanılan TikTok'un Türkiye'de 29 milyondan fazla kullanıcısı var. Bu kullanıcısı sayısı, Türkiye'yi dünya çapında en çok TikTok kullanıcısı olan ülkeler sıralamasında ilk 10'a yerleştiriyor.
TikTok, şimdilerde ise seçim gündemi nedeniyle daha çok gündemimizde.
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu gibi isimler uygulamayı efektif bir şekilde kullanıyor. Yakın zamanda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu da TikTok'a katıldı.
TikTok nasıl bir platform, kullanıcılarının profil dağılımı nasıl, seçim arifesinde nasıl bir rol üstleniyor? Medya, bilişim ve kolektif hareketler çalışan çevirmen ve yazar Diyar Saraçoğlu bianet'e anlattı.
Nasıl bir kullanıcı profili var TikTok'un?
We Are Social'ın her yıl başında yayımladığı sosyal medya kullanım istatistikleri var. 2023 başında yayımladıkları istatistiklerde TikTok'un bizim coğrafyamızda 29 milyonunun üzerinde kullanıcısı vardı. Seçim arifesinde bu sayının 30 milyonu rahatlıkla geçtiğini söyleyebiliriz ve bu dünya çapında en çok TikTok kullanıcısı olan ülkeler sıralamasında Türkiye'yi ilk 10 içerisine yerleştiriyor.
TikTok ilk başlarda biraz daha toplumda kendini ifade edemeyen ya da çeşitli imkânlara sahip olamayan insanların uygulamasıydı.
Vine gibi bir sosyal medya uygulamasının kullanım alışkanlığına benzer bir biçimde ağırlıkla komik içeriklerin üretildiği bir yerdi. Başkasına komik gelmeyecek durumlar bu uygulamada en çok izlenen içerikler arasına kolaylıkla girebiliyordu -ki hâlâ girebiliyor. Işıltılı ve ekonomik imkânlara sahip fenomenlerin olduğu bir Instagram, YouTube dünyasında TikTok daha basit bir şekilde içerik üretebilmesini sağladı pek çok insan için.
İstenmeyenlerin mecrası
Çünkü bir nevi "istenmeyenlerin mecrası" gibiydi de TikTok. Bu istenmeyenler tabiri geniş bir kitleyi betimliyordu. Büyük şehirler dışında daha kırsalda yaşayan insanlar, inşaatlarda çalışan Kürt işçiler, Instagram fenomenleriyle dalga geçenler derken başka türlü popüler, görünür olması mümkün olmayan pek çok insan için bir alan açmış oldu TikTok ("TikTok'un Emek Sineması" sergisini hatırlayalım misal).
TikTok'un Emek Sineması sergisinden.
Bunda TikTok'un hayli ilginç bir algoritmasının payı da var elbette. Algoritma size sürekli bir şey izlettiriyor ve sizi bir döngünün içinde tutuyor. Bu kullanım alışkanlığı gitgide yayılmaya başladı ve TikTok'a "burun kıvıran" beyaz yakalılar da kullanıcı kümesine yavaş yavaş dahil oldu. TikTok videolarının dışarıya aktarılması da uygulamanın yayılmasını kolaylaştırdı. TikTok hesabınız olmasa dahi Instagram, Twitter vb. başka bir uygulamada TikTok tarafında üretilen videolara kolaylıkla rastlayabiliyorsunuz, yani TikTok'tan kaçamıyorsunuz...
Tabii kullanıcıların gelir elde etmelerinin formülünü de çeşitlendirdi bu arada TikTok. Canlı yayınlarda hediye göndermekten tutun da marka ortaklıklarına değin farklı gelir modelleri sunması pek çok kişi açısından TikTok'u tercih sebebi yaptı. Dünyada da TikTok'un yasaklanmasına karşı çıkanların içerisinde bu gelir modelleri üzerinden kazanç sağlayanlar da yer alıyor.
Seçimlere etkisi
TikTok'un dünya genelinde seçim süreçlerinde öne çıkmasını değinmek istiyorum. Özellikle seçim arifesinde TikTok'u popüler bir seçim mecrası haline getirebilir mi siyasiler?
Türkiye'de siyasi tartışmalar genelde Twitter üzerinden gidiyor. Bu dünyada da benzer bir kullanım alışkanlığı. Ancak ana akım siyasi aktörler seçim arifelerinde TikTok'taki yerlerini almaya başladılar bir süredir. Türkiye'de de Ekrem İmamoğlu'ndan Mustafa Sarıgül'e kadar bazı isimler TikTok'u etkili bir biçimde kullanıyorlardı. Son zamanlarda Muharrem İnce örneğin TikTok'ta karşımıza en çok çıkabilecek isimlerden. Şimdi ise TikTok'a girmeyen kişiler de hesap açtı. Kemal Kılıçdaroğlu da bunlardan biri.
Bu siyasi aktörlerin TikTok'ta yer almalarının en temel nedeni ise gençlere ulaşabilmenin yollarını bulmak. TikTok'un daha genç bir kullanıcı kitlesine hitap ettiği biliniyor ve bahsi geçen isimler de özellikle gençlere hitap edebilecek içerikler yaratmaya çalışıyorlar. Ne kadar başarılı oldukları tartışılır ama hedefleri bu yönde.
Seçim yaklaştıkça videolar artacak
Üstelik TikTok'ta bir videonun çok izlenmesi, çok karşılık gördüğü anlamına da gelmiyor. Bir şekilde popüler olan bir içerik daha popüler hale getiriliyor ama bu kitleyle kurulan bağı ne kadar kuvvetlendiriyor şüphelerim var.
Tabii durum bundan ibaret değil. Sosyalistler ile ana akım muhalefetin dışındaki diğer siyasi aktörler de git gide TikTok'u daha aktif kullanmaya çalışıyorlar. Kurumsal olan olmayan onlarca hesabın videoları viral bir halde dolaşıma giriyor her geçen gün TikTok'ta.
Seçim yaklaştıkça bu videoların sayısının daha da artacağını göreceğiz. En nihayetinde bu araçlar propaganda faaliyetlerinin bir sekmesini oluşturuyorlar ve elde edilecek popülaritenin sokakta inşa edilen siyasetle kesişimini sağlamak bu konuda yapılabilecek en akıllıca hareket olacak.
Kısıtlama kararları
TikTok'un ABD ve AB ülkelerinde kullanımının sınırlandırılmasının ve aslında kısmen de yasaklanmasının nedeni nedir? Sadece güvenlik problemi mi?
TikTok uygulamasının son yıllarda ABD hegemonyasındaki Batı dünyasında yükselmesiyle birlikte son zamanlarda pek çok ülke tarafından uygulamaya çeşitli biçimlerde erişim engellerinin getirildiğini görüyoruz. Özellikle devlet kurumlarında TikTok'a erişim yasaklanmaya çalışılıyor.
"Beş Göz" olarak bilinen, Birleşik Krallık, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda arasındaki teknik istihbarat işbirliği ortaklarından Avustralya'da da örneğin 4 Nisan itibariyle federal hükümete ait cihazlarda TikTok kullanımı yasaklandı. Bu, ABD'de pek çok eyaletin, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu ve AB Konseyi'nin benzer hamlelerinden sonra gelen bir hamle oldu. Bu kısıtlama ve yasaklar en basitinden Batı dünyasının elinde tuttuğu hakim gücün, özellikle ABD merkezli ekonomik gücün, bir sonucu. TikTok kadar olmasa da Rusya merkezli Telegram ile ilgili de yasaklama ya da engelleme kararları vardı ve örneğin Norveç hükümeti Telegram kullanımını kısıtlamıştı.
Kısıtlamalara gerekçe olarak ise en temelde güvenlik kaygıları gösteriliyor. Çin hükümetinin kontrolünde olduğu iddia edilen uygulamanın Batı dünyasının kendisine biçtiği "özgürlük savunucusu" imajının karşısında olduğu ısrarlı bir şekilde belirtiliyor diyebiliriz.
Son yıllarda çok fazla kullanıcı sayısına ulaşması TikTok'u hedef haline getiren en önemli etkenlerden biri. TikTok uygulamasının dünya çapında en çok kullanıcıya sahip olduğu ülkelerin başında ABD'nin geldiğini belirtmek gerekiyor. Uygulama Çin'de Douyin ismiyle, benzer özelliklerde ama farklı bir isimle yayımlanıyor.
Güvenlik
ABD ve AB ülkelerinin kısıtlama konusundaki temel argümanları nedir?
Temel argümanların başında elbette güvenlik geliyor. TikTok'u kısıtlamak isteyen ülkeler, TikTok uygulamasına ait veri merkezlerinin Çin'de olduğunu ve bu verilerin Çin devletiyle ve haliyle de Çin Komünist Partisi'yle paylaşıldığını iddia ediyorlar. Böyle olunca da uygulamanın ulusal çıkarları açısından tehdit olduğunu dile getiriyorlar. Bunu da 2017'de Çin'de çıkarılan, ulusal güvenlik söz konusu olduğunda uygulamaların edindiği kişisel verilerin Çin hükümetiyle paylaşılması zorunluluğunu getiren yasaya dayandırıyorlar.
Ellerindeki somut gerekçelerinde başında da TikTok'un çatı şirketi ByteDance'ın şirket hakkında sızan bir raporun kaynağını bulmaya çalışırken BuzzFeed News ve Financial Times'tan iki gazetecinin verilerine erişen dört çalışanı işten çıkardığını Aralık ayında açıklaması yer alıyor. ByteDance ihlalde bulunduğunu belirttiği bu çalışanları işten çıkarttığını belirtse de bu gazetecilere ait verilere çalışanların kolaylıkla erişebilmesi tartışmaların merkezine oturuyor.
Tabii bu ana nedenin dışında uygulamanın gençlere zarar verdiğine dair tali pek çok argüman da dillendiriliyor.
Bu iddialar ne kadar doğru?
Bunun ne kadar doğru ya da yanlış olduğunu tam olarak bilemeyiz. TikTok, özgür yazılım olmadığı için uygulama arka planda tam olarak nasıl çalışıyor bilemiyoruz, bu sürece tam olarak hakim değiliz. 23 Mart'ta bu iddialara karşı TikTok'un CEO'su Shou Zi Chew, ABD Kongresi'nde şirketini savunmak için ifade verdi. Yaklaşık beş buçuk saat süren bir ifadeydi bu. Chew, çatı şirket ByteDance'ın Çin merkezli olmadığını ve ABD'li kullanıcıların verilerinin Çin'de tutulmadığını ve işbirliği yapmaya hazır olduklarını belirtti. Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin Chew'ın ifadesi sırasında ortak bir şekilde oldukça sert bir tutum sergilediğini özellikle belirtmek gerekiyor.
Fotoğraf: staticflickr.
ABD ve Çin'in hegemonik mücadelesi nedeniyle, uygulamaya yönelik yasakların böyle bir zemine çekilmeye çalışıldığını düşünüyorum. ABD'nin bu gibi uygulamalara yönelik epey söz hakkı olduğunu biliyoruz. Örneğin Elon Musk'ın Twitter'ı satın alması zaten ABD merkezli olan uygulamanın pek çok açıdan ulusal güvenlikleriyle daha çok ilişkilenebileceğini gösterdi ve Twitter gerçekten ABD'nin sağ kanadına artık daha çok hitap ediyor. Yani asla siyasetten bağımsız değil bu tutumlar ve TikTok'u diledikleri gibi kontrol edemedikleri için hedef tahtası haline getirmiş vaziyetteler.
Kayaları birlikte tırnaklamak
Aynı sorun Twitter, Facebook gibi sosyal medya platformlarında da yok mu? TikTok'un farkı ne?
Elbette benzer sorunlar Twitter, Facebook, Instagram gibi pek çok sosyal medya uygulaması için de geçerli. Çünkü az evvel de dediğim gibi bunlar da özgür yazılımlar değil ve kaynak kodlarına erişemediğimiz, tamamı şirketlerin ve onlarla ilişkili hükümetlerin -ki bu da genellikle ABD demek- kontrolündeki bu uygulamaların nasıl çalıştığını tam olarak bilemiyoruz. TikTok'un CEO'su da bunu dillendirdi Kongre'deki savunmasında. Chew ABD'deki Facebook - Cambridge Analytica Skandalı'nı hatırlatarak benzer bir sorunun bu nitelikteki tüm uygulamalar için olabileceğini dile getirdi.
Chew argümanını elbette CEO'su olduğu TikTok'u savunmak için dile getirmişti ama aslında asıl soruna parmak basıyordu ister istemez. Halkın geliştirme ve denetleme mekanizmalarına sahip olmadığı, kullanıcıların isteği dışında pek çok veriyi tutan ve kâr etme mekanizmaları üzerine kurulmuş bu gibi uygulamalar her daim benzer tartışmaları da beraberinde getirecek.
Bu gibi uygulamaların karşısında biz ısrarla özgür, kâr amacı gütmeyen, şirket ve devlet çıkarlarından ziyade iletişim imkânlarının geliştirilmesini asıl hedef olarak gören uygulamaların yaygınlaşması için mücadele ediyoruz. Yani Instagram ile TikTok arasında kalmaktan ziyade yüzümüzü Mastodon gibi özgür örneklere dönmeliyiz diyoruz. Elbette bu kadar büyük reklam ve propaganda gücü karşısında bu çok kolay olmayacak biliyoruz ama koca kayaları birlikte tırnaklamaktan vazgeçmemek gerekiyor.
Diyar Saraçoğlu hakkında
Yazar ve çevirmen.
Medya, bilişim ve kolektif hareketler ile ilgileniyor.
"Sosyal Medya: Eleştirel Bir Giriş", "Maske ve Bayrak", "Gazetecilik Saldırı Altında", "Dijital Kapitalizm Çağında Marx'ı Yeniden Okumak", "Kadın Gazeteciler İçin Güvenlik El Kitabı", "Ne Yapmalı...?" çevirdiği kitaplar arasında.
Bilgisayar mühendisliği bölümü mezunu.
(TY)