Bu konuda yaptığı çalışmalar ile tanınan Dokuz Eylül Üniversitesi Anayasa ve İş Hukuku Öğretim Üyesi ve Gözlem Gazetesi Yayın Kurulu Üyesi Fevzi Demir ile, seçim sistemi ve Siyasi Partiler Yasası konularındaki önermeleri hakkında konuştuk.
Türkiye her seçim döneminde, o seçimin hangi sistemle yapılacağını tartışıyor. bu tartışma neden bitmiyor?
En iyi seçim sisteminin hangisi olduğunu söylemenin kanımca pek anlamı yok. Çünkü, seçim sistemlerinin hiçbiri tarafsız değildir. Bütün seçim sistemleri seçim sonuçlarını doğrudan etkilediğinden, bunlardan birinin tercihi, güdülen siyasi amaçla yakından ilgilidir. Bu, sadece bizim ülkemizde böyle değildir. Başka ülkelerde de benzer tartışmalar yaşanır. Sonuçta, siyasi tercihlerin belirlenmesinde, iktidardaki çoğunluk daha fazla sayıda temsilci ile parlamentoya gelmeyi; muhalefet ise, iktidardaki çoğunluğu azınlığa düşürmeyi isterler.
"İttifaklara olanak sağlanmalı"
Uç partilerin demokratik yaşamı tehdit etmesinden çekiniliyor sanıyorum...
Ülkemizde olduğu gibi, siyasi yelpazenin uçlarına yerleşmiş partilerden birinin küçük bir azınlığın desteğiyle rakiplerinin üstünde az bir oy farkıyla seçimleri kazanması mümkün. Bir başka deyişle, mevcut sistemle genel yargılar içinde olumsuz kabul edilen bir siyasal görüş, Anayasayı değiştirecek ölçüde (3/5 veya 2/3 oranında) iktidara gelebilir. Bu, yüzde 33 oy oranı ile iktidar olan Hitler örneğini akla getiriyorsa da, ülkemiz için bu tür spekülasyonlara girmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Sözgelimi, "tek turlu" basit çoğunlukla yüzde 17 - 20 oy alarak milyonluk şehirlere Belediye Başkanı olanlara karşı geniş kitlelerin duyduğu tepkiler de bu çelişkiden kaynaklanıyor.
Bu amaçla, "ittifaklara" olanak veren bir seçim sisteminin benimsenmesi zamanı geldi
Seçim sistemi için önermeleriniz nedir?
Özellikle "uzlaşmacı ve demokrat" nitelikli partilere hem iktidara gelme hem de Meclis'te temsil edilme bakımından kolaylıklar sağlayan "Tek Turlu Birleşik Listeli Nispi Temsil Sistemi'nin" kabul edilmesini öneriyorum. Gerçi, halen Fransa'da uygulanan ve ülkemizde de sık sık gündeme getirilen "İki Turlu Tek İsimli Çoğunluk Sistemi" de aynı sonucu sağlayabilir. Ancak, ülkenin milletvekili sayısı kadar (550) seçim çevresine ayrılarak, her çevrede birinci turda bütün siyasi parti adaylarının katılmasını ve bunlardan salt (yarıdan fazla) çoğunluğu sağlayanların ilk turda seçilmesini, başaramayanlardan en fazla oyu alan iki veya üç adaydan; ikinci turda basit çoğunluğu sağlayan adayın seçilmesine olanak veren bu sistem, parlamentoda bir partinin tek başına iktidarı sağlamasını güçleştirdiği gibi koalisyon hükümetleri ile sık sık hükümet buhranlarına da yol açabilmektedir. Önermemiz, ülke düzeyindeki birlik ve beraberliği pekiştirecek olan ve daha az masraflı bir sistemdir.
Bu önermenin bileşenlerini biraz açar mısınız?
İlk olarak genel seçimlerin dört yılda bir yapılması için gerekli Anayasa değişikliğini şart görüyoruz. 12 Eylül'den bu yana yapılan tüm genel seçimlerin (1983- 1987 - 1991 - 1995 - 1999) hiçbir zaman tam süresinde yapılamadığı, erken seçimlerin sürekli gündemde tutularak işlerin yürümesini yavaşlattığı düşünülürse, bu sistemin ülkemiz koşullarına daha uygun olduğu kolayca anlaşılacak ve "ara seçim" arayışları ile bunu engellemeye yönelik "Anayasaya aykırı" zorlamalar büyük ölçüde önlenmiş olacak.
Kontanjan milletvekili
Bunun yanında 550 milletvekilliğinden 50 milletvekillinin "kontenjan milletvekilliği" adı altında Parti Genel Merkezleri'nce belirlenen listeler üzerinden seçilmesini uygun görüyoruz. Buna göre, seçime katılan bütün siyasi partiler seçimlerden önce Yüksek Seçim Kurulu'na sundukları "kontenjan milletvekilliği" listeleri sayesinde, ülke genelinde aldıkları oylar esas alınarak nispi temsil sistemine göre 50 milletvekilliğini kendi aralarında paylaşıyorlar. Böylece, ülke düzeyinde yüzde 2 oranında oy toplayan bütün siyasi partiler parlamentoda temsil olanağına kavuştukları gibi, belirli bir düzey ve kalite getirilerek; ele alınan kanun teklif ve tasarılarının daha az hatalı çıkması da sağlanır.Temsilde adalet ilkesine daha fazla ağırlık verilmesi istenirse, kontenjan milletvekilliği 100'e kadar çıkarılabilir.
Partilerin seçim barajı konusunda, her seçim döneminde farklı düşündükleri gözlemleniyor. Yüzde 10 barajı, bir istikrar unsuru mu sizce?
"Yönetimde istikrarı" korumak açısından seçim sistemimizde bugün halen mevcut bulunan yüzde 10'luk baraj sistemi korunmalı. Aksi halde, ülkemizin yıllardır ihtiyaç duyduğu istikrarlı hükümet arayışlarının boşa çıkması kaçınılmaz olabilir.Ülke barajını aşamayan partiler ise, sadece ülke düzeyinde (yüzde 2 ve daha fazla) aldıkları oy oranında kontenjan milletvekilliği paylaşımına katılabilirler.
Barajın altında kalanlar için seçenekler tükenmiyor diyebilir miyiz?
Birinci ihtimalde birleşik liste sunmayan partilerden hiçbirisi barajı aşamayan partinin veya partilerin oylarından yararlanamıyor, dolayısıyla milletvekili dağılımında herhangi bir değişiklik olmuyor.
İkinci ihtimalde barajı aşamayan parti veya partilerin oyları barajı aşan ve birleşik liste sunan parti veya partilerin oylarıyla birlikte değerlendiriliyor; buna karşılık milletvekili dağılımı sadece barajı aşan partiler arasında nispi temsilin d'Hondt usulüne göre yapılıyor.
Üçüncü ihtimalde geçerli oyların salt çoğunluğunun sağlanmasında önemli katkısı bulunan barajı aşamayan parti veya partiler; yine seçim çevresindeki milletvekili dağılımına katılamıyorlar.
Partilerin seçim sistemine ilişkin görüşleri
Demokratik Sol Parti (DSP): Fransa'da uygulanan "iki turlu dar bölge" seçim sisteminin ülkemizde demokrasi ile bağdaşmayacağını savunuyor. Barajın düşük tutulduğu (yüzde 5) tek turlu nispi temsil sisteminin yararlı olacağı görüşünde
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP): Nispi temsil sistemini savunuyor. '95 seçimlerinden önce uygulanan 'çevre' ve halen uygulanmakta olan 'ülke' barajlarına karşı çıkıyor. Birbirine yakın partilerin ittifak kurmasını isteyen parti, seçimlerin dört yılda bir yapılmasını, her ilin bir seçim çevresi olarak düzenlenmesini ve seçime hak kazanan partilerin illerde en az yüzde 1 üye kaydetmeleri şartının getirilmesini istiyor.
Anavatan Partisi (ANAP): Seçilme yaşının 25'e indirilmesini istiyor. Seçimlerin dar ya da tercihen geniş bölgede iki turlu yapılmasını; birinci turda salt çoğunluğu sağlayan adayların seçilmesini, ikinci turun ise en çok oy alan iki aday arasında geçmesini istiyor.
Doğru Yol Partisi (DYP): İki turlu sisteminin geniş bölge esasına dayandırılmasını, ilk turda baraj uygulamasının olmamasını, seçim çevresinde yüzde 51 oy alan partinin bütün milletvekillerini kazanmasını istiyor. Parti buna karşılık ikinci turda en yüksek oy alan iki partinin yarışmasını isterken, ikinci tura katılan partilerin mümkünse sayısının 3'e çıkarılarak ittifaklara olanak sağlanmasını istiyor.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP): Milli bakiye (ulusal artık) istemine kadar uzanan bir nispi temsil sistemini benimseyebileceğini, bu anlamda mevcut nispi temsilin d'Hont sistemine de karşı olduğunu belirtiyor. Milletvekili adaylarının 90'ının önseçimle, yüzde 10'unun merkez yoklamasıyla belirlenmesini; 14'ten fazla milletvekili çıkaran illerin seçim çevrelerine bölünmesini, ayrıca yurtdışı için 3 milletvekilliği özgülenmesini istiyor.(NK)