Önce Doğan Grubu'na sopa iyice sallandı. Türkiye'nin en büyük akaryakıt dağıtım şirketi Petrol Ofisi hakkında 2001'den bu yana süregelen ve hep sümen altında tutulan malum dosya, rakip Sabah Grubu eliyle "Tarihin en büyük vergi kaçağı" başlığıyla ortaya çıkarıldı. Sabah, vergi kontrolörleri raporuna dayanan haberinde, şirketin 2001 yılında 1,2 milyar YTL'lik kur farkını gider yazdığını ve son 5 yılda bu yolla 3 milyar YTL'lik bir vergi kaybına yol açtığını ileri sürüyordu.
Basın toplantısı düzenleyen Petrol Ofisi yöneticileri vergi kaçağı iddialarını yalanlıyor ve incelemenin Petrol Ofisi'nin 2002'nin haziran ayında Maliye Bakanlığı'ndan 1,2 milyon YTL'lik vergi iadesi talebinde bulunmasıyla başladığını belirtiyorlardı. PO Yönetim Kurulu Üyesi İmre Barmanbek, kur farkının gidere yazılabileceğine ilişkin ellerinde 1995 ve 1998 tarihli iki Maliye Bakanlığı yazısı olduğunu söylüyordu.
Bu raporun Petrol Ofisi'ne ulaşmadan bir gazeteye (Sabah'a) sızdırılmasını "vahim bir olay" olarak değerlendiren Barmanbek, "İnceleme raporu şahsımıza ulaştırılmamıştır. Yapılan bu haberle vergi mahremiyeti ihlal edilmiştir. Bugün bizim başımıza gelen bu olay yarın bir başka mükellefin başına gelebilir. Bunun sonucu ekonomide çok ciddi kargaşalara ve güvensizliklere yol açabilir. Bizim hepimizin küçük yatırımcıları var. Küçük yatırımcılar bu tür haberlerden zarar görebilir" diyordu.
Petrol Ofisi (PO), bu açıklamayı izleyen günlerde, PO ve İş-Doğan Petrol Yatırımları A.Ş.'nin vergi incelemesi ile ilgili bir açıklama yaparak, 1,6 milyon YTL (1,6 trilyon TL) vergi aslı ve 1,6 milyon YTL (trilyon TL) ceza ihbarnamesinin kendilerine tebliğ edildiğini bildiriyor ve açıklamada şöyle deniliyordu: "İş Doğan Petrol Yatırımları AŞ'nin Üsküdar Vergi Dairesi'nden talep ettiği stopaj iadesi ile ilgili olarak yapılan incelemeler sonucunda, İş Doğan Petrol Yatırımları adına düzenlenen 2001 ve 2002 yıllarına ait vergi inceleme raporları tarafımıza 27.12.2006 tarihinde tebliğ edilmiştir. Vergi dairesi tarafından 2001 yılı vergi inceleme raporu dayanak gösterilerek toplam 1.687.919 YTL vergi aslı ve 1.687.919 YTL vergi ziyaı cezası içeren vergi/ceza ihbarnamesi de aynı tarih itibarıyla tebliğ edilmiştir."
Mevzuata göre, sözkonusu raporun mükellefe tebliğ edilmesinin ardından 30 günlük süre içinde dava açma ya da uzlaşmaya başvurma hakkı bulunuyor.
AKP iktidarı, medyada birbirine kırdırma taktiği ile Doğan'ı rakibi Sabah'la vurma yoluna giderken Sabah'a da "iplerin elimde" tehdidi savruluyordu. Bilgin Grubu'ndan Ciner'e kiralanan Sabah-ATV markaları ile ilgili TMSF elindeki kozları her an Ciner'e karşı kullanabileceğinin sinyallerini veriyordu. Vatan'da Zafer Mutlu ile ilgili Etibank'tan artakalan bir dosyanın yine AKP'nin elinde olduğu fısıldanıyordu. Çukurova, hâlâ boynunu TMSF'den kurtaramamıştı. Özetle, 2001 krizinden artakalan bu defoların hepsi koz olarak cephanede tutuluyordu ve seçimler yaklaştıkça işe yarayacaktı.
Elektrik havucu
Doğan'ın PO için nasıl bir reaksiyon göstereceği merak ediledursun, medyayı rehin alacak bir başka uygulama yılın ilk günlerinde kendini gösterdi. Tayyip Erdoğan, elektrik dağıtım ihalelerini seçim sonrasına ertelediklerini açıklarken gözler bir kez daha bu ihalelere hazırlanan medya patronlarına dönüyordu.
Türkiye'nin üç büyük bölgesinin elektrik dağıtımını şu üç büyük kamu şirketi yapıyor: Başkent Elektrik Dağıtım AŞ, Sakarya Elektrik Dağıtım AŞ ve İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım AŞ.
21 dağıtım bölgesinden en kârlı, en büyük üçünün öncelikle özelleştirilmesi konusunda, AKP hükümetinde en küçük bir tereddüt yoktu. Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları dahil, yasal ve bürokratik süreçler isletilmişti. Dünya Bankası ve IMF de destekçiydi. ÖİB, ihaleler için yeterli bulduğu grupları 19 Ocak'a kadar teklif vermeye çağırmıştı.
Bu üç büyük kamu şirketinin özelleştirilmesi için bütün hazırlıklar tamamdı. Çağrı yapılmıştı. ÖİB, 82 firmayı ihalelere katılmak için "yeterli" bulmuştu. Tam bu sırada R. Tayyip Erdoğan'ın yaptığı açıklama düşüyordu ortalığa. Başbakan, özelleştirme operasyonundan vazgeçtiklerini söylüyordu. Rivayet o ki, Başbakan'ın bu kararından bırakın şirketleri, ne ÖİB'nin. ne ÖİB'yle ilgili Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, ne Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'in ne Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in bilgisi ve haberi vardı... Bu yetkililer durumu kamuoyuna açıklamakta zorlanıyordu.
Ertelemeye gerekçe olarak önce elektrik zammının seçim öncesinde yaratacağı sıkıntılar gösteriliyor; buna ek olarak, iletim hatlarının yer altına indirilmesi gibi. en az zam kadar "inandırıcılıktan" uzak yeni bir gerekçe sunuluyordu.
Elektrik zammından kaçınma, iletim hatlarını yer altına indirme bahaneydi, esas neden medyaya bu ağız sulandıran havucu gösterip seçimlerde onların gardını indirmek,rehin almaktı. Türkiye'nin etkili, yaygın yazılı ve elektronik medyasına sahip 4 grup ihalelerde öne çıkıyorlardı.
|
Doğan ve Doğuş, ihalelere birlikte katılıyorlardı. Doğan Grubu Başkent Elektrik'e tek başına; Sakarya ile İstanbul Anadolu Yakası'na Unit Investment Doğuş Holding'le birlikte (UDDA) talipti.
Doğuş Grubu UDDA içinde İstanbul Anadolu Yakası ile Sakarya bölgesine talipti. Show tv-Akşam-Digitürk'ün sahibi Çukurova Grubu, Sakarya Bölgesi'ne Turkuaz Petrol Ürünleri AŞ ile ortaklaşa talipti.
Sabah-ATV'nin sahibi Park Holding de, yine Anadolu Yakası ile Sakarya'ya talipti.
Bir adım daha ilerleyelim: İhaleleri son dakikada ertelemekle Tayyip Erdoğan , medya gücünü cumhurbaşkanlığı ve gene! seçim süreçlerinde, en azından etkisiz bırakma şansını elde etmiş görünüyordu .
Medyanın, endüstriyel bir yapıyla iktidarların tehditlerine açık, yumuşak karınlı bir organizmaya dönüştüğü böyle bir ülkede, yapılacak seçimlerin hür, demokratik olacağını kim iddia edebilir? İktidarın şantaj ve tehditlerine kolayca maruz kalan bir medya ile bir ülke ne kadar demokratikleşebilir?