7 Haziran seçimleri sonrası Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) diğer partilerle koalisyon görüşmelerinin olumsuz sonuçlanmasıyla birlikte konuşulan ortak konu “Peki, şimdi ne olacak?”
Mevcut durumda erken seçim ve koalisyon çerçevesinde dört ihtimal göze çarpıyor.
Bunlar, cumhurbaşkanının seçim hükümeti kurması, AKP’nin azınlık hükümeti kurması, 45 günlük süre dolmadan, yani 23 Ağustos’tan önce Meclis’in erken seçim kararı alması ve CHP’nin koalisyon kurması.
Bu ihtimalleri, yasal sınırlamaları ve olası sonuçlarını İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Dr. Cemil Ozansü ile konuştuk.
Cumhurbaşkanı seçim hükümeti kurarsa
Partilerin Bakanlar Kurulunda temsiliyeti parlamentodaki sandalye sayılarına göre belirlenecek ama hangi partiden kimin ne bakanı olacağını kim belirleyecek? Cumhurbaşkanı mı belirleyecek, yoksa partiler aralarında anlaşma zemini mi arayacak?
Seçimlerin yenilenmesi prosedürü sırasında oluşturulacak geçici bakanlar kuruluna dair anayasal hüküm, meclis çoğunluğuna sahip olmayan bir bakanlar kurulu eliyle seçimlere gitmekten ve böylece ülkedeki muhtemel siyasi gerilimi yükseltmekten kaçınmayı amaçlayan anayasa koyucu tercihini yansıtır.
Anayasa koyucunun bu simülasyonu, devlet iktidarının mutlak tarafsız görünüşünü yansıtan ve bu tarafsızlığı teorik olarak şahsında merkezileştiren bir cumhurbaşkanı faraziyesine dayanır.
Üç hususi bakanlık
Bu bağlamda anayasa, cumhurbaşkanına geçici hükümet yoluyla seçimlerin yenilenmesi imkanını tanıyan ve parlamenter sistem bakımından istisnaî addedilebilecek bir seçenek yetki tanımıştır. Bu anayasal supabın anlamı, parlamentonun kendi iradesini yansıtabilecek bir hükümeti içinden çıkaramadığı durumlardaki siyasi krizin derinleşmesini önlemektir.
Mevcut anayasa hükümleri, her halükarda partisiz-bağımsız kişiler tarafından üstlenilecek üç hususî bakanlık (adalet, içişleri ve ulaştırma) haricinde kalan bakanlar kurulu heyetinin sadece seçimlerin bihakkın gerçekleştirilmesini hedefleyen bir partiler arası mutabakat sonucu oluşturulmasını arzular. Bu mutabakatın programatik-siyasal bir uzlaşıyı yansıtması gerekmez.
“Cumhurbaşkanı sadece başbakan tayin edecek”
Cumhurbaşkanı sadece seçim sürecini idareyle görevli anılan geçici bakanlar kurulunu teşkil edecek başbakanı tayin edecektir.
Başbakan ise TBMM Başkanlığınca belirlenen oranlarda bakanlık sandalyelerini parti üyesi kimselere önerecektir.
Kural olarak bir defaya mahsusen sunulacak bu öneri, eğer önerilen partili kimse tarafından reddedilirse, bakanlık görevi diğer partilerden kimselere sunulamayacak, bu durumda sadece partisiz-bağımsızlar görev yapacaktır.
Şu halde: TBMM seçimlerinin yenilenmesi konusundaki anayasal tayin edici kararı cumhurbaşkanı, üç daimi tarafsız bakanlık hariç kalmak üzere diğer bakanlıkların siyasi partilere grup sayıları nispetinde taksimini TBMM Başkanı ve nihayet siyasi parti gruplarından kimlerin hangi bakanlıklara tayin edileceğini ise cumhurbaşkanınca geçici bakanlar kurulunu oluşturmakla görevlendirilen başbakan belirleyecektir.
Güvenoyuna ihtiyaç duymayan bu “konsensüs” hükümeti seçimleri anayasal kurallar dairesinde yürütmeye memur ve bundan mesul olacaktır.
“Geçici bakanlar geçmiş faaliyetleri denetleyebilir”
Bu bakanlar seçime kadar ne yapacak? Normal bakan gibi çalışabilecekler mi?
Geçici bakanlar kurulu üyeleri, bakanlıklarının emrindeki kadro ve maddi olanakların seçim sürecinde bir tarafın lehinde kullanılmasına imkan vermemek genel şartı haricinde, bakanlığın tüm gündelik işlerini yürütmek zorundadır.
Anayasa koyucunun geçici bakanlık icraatlarını sınırlayıcı bir kural koymuş olması zaten beklenemezdi.
Bunun doğal sonucu olarak, geçici bakanların bakanlıkları bünyesindeki geçmiş tüm faaliyetleri denetimden geçirmesi de onlardan beklenebilir. Hukuka aykırılıkların tespiti halinde gerekli işlemlerin yapılması ve dahi adliyeye ihbarda bulunulması mümkündür.
“Hazine yardımı yok”
Siyasi partiler hazineden seçim yardımı alabilecekler mi?
Mevcut zamansal çizelgeye göre, Siyasi Partiler Kanununda ek bir değişiklik yapılmadan şu anda Mecliste bulunan siyasi partilerin hiçbirinin 2015 yılında yapılacak yeni bir seçim için hazine yardımı almaları mümkün gözükmüyor.
Meclis 23 Ağustos öncesi toplanıp seçim kararı alırsa
Bunun cumhurbaşkanının kuracağı seçim hükümetinden ne farkı var? Böyle bir yol izlenirse, seçime kadar ülkeyi kim yönetecek?
TBMM, usul şartlarını yerine getirmek kaydıyla, kendi yasama dönemi içinde seçimlerin yenilenmesine her zaman karar verebilir.
Mevcut hükümet, seçim sürecinde daimi surette tarafsızlara verilmesi gereken üç bakanlığın seçimden 90 gün önce el değiştirmesi kaydıyla görevine devam edecektir.
Unutmamak gerekir ki, parlamento seçimlerinin cumhurbaşkanı vasıtasıyla yenilenmesi kararına dair anayasal norm, cumhurbaşkanına sadece ihtiyarî bir yetki tanımıştır. 45 gün ve sonrasında parlamentodan güvenoyu almış bir hükümetin yokluğu müddetince cumhurbaşkanı her zaman bu yetkisini kullanabilir.
CHP koalisyon hükümeti
Böyle bir ihtimali geçerli görüyor musunuz?
Bu kısmen teknik, kısmen politik bir soru. Cumhurbaşkanının mevcut anayasal rejimin fiilen değiştirildiğine ve meselenin artık bunun hukuki adının koyulmasına kadar geldiğine dair beyanlarının varlığı, öncelikle CHP’nin “yeni anayasa hazırlığı” ve sair adlar altında yeni rejimi ne derecede ve ne kadar kabul edebileceğine dair bir sorunun yanıtlanmasını gerektirir.
Şu anki durum pek tabii AKP ile CHP arasındaki bir uzlaşmanın mümkün olmadığını gösteriyor.
Eğer CHP’den bir üyeye yeni hükümeti kurmak amacıyla görev verilmesini soruyorsanız, bunun parlamenter demokrasinin teamüller gereği zorunlu olduğunu söyleyebilirim.
AKP azınlık hükümeti
Seçime kadar AKP’nin azınlık hükümeti kurabilmesi için şartlar nelerdir?
Toplantıya katılanların salt çoğunluğunun AKP tarafından kurulacak hükümete güvenoyu vermesi, azınlık hükümetinin kurulmasının şartıdır. Bu durumda muhalefet partilerinin hepsi ya da içlerinden biri güven oylamasına katılmazsa AKP’nin azınlık hükümeti gerekli güven oyuna erişebilir.
“Meclis iktidarını tüm anayasal organlara göstermeli”
Genel olarak yukarıdaki ihtimaller üzerinden erken seçim ve koalisyon ihtimalleri çerçevesinde öngörüleriniz nelerdir?
Büyük bir anayasal krizin içinde olduğumuzu düşünüyorum. Mevcut parlamentonun anayasal varlığına karşı devlet başkanının yukarıda sunduğum beyanları maddi ve fiili gerçekliğini yitirmediği müddetçe, Türkiye’de bir siyasal demokrasinin ve hatta meşru parlamenter bir yasama rejiminin varlığından söz etmek mümkün gözükmüyor.
Bu şartlar dairesinde yapılması gereken tek ve öncelikli şey, parlamentonun kendi dışında kalan tüm anayasal organları, parlamentonun elinde bulunan yasama gücünü kullanmak suretiyle anayasal sınırlar içerisine çekmektir.
Bu önceliğin ihmal edildiği durumda yapılacak her anayasal işlem, ister bir seçim isterse bir hükümet icraatı olsun yeni ve daha derin hukukîlik çatışmalarına gebe kalacaktır.
Kısacası parlamentonun, yasamanın, yani kanunun iktidarını tüm anayasal organlara göstermesi kesin bir gerekliliktir. (EKN)