"Milletvekili olma şartını partinin ülke genelinde yüzde 10 oy alma koşuluna" bağlayan 2939 Sayılı Seçim Kanunu'nun 33. maddesine itiraz eden Yumak ve Sadak'ın başvurusunu görüşen AİHM, bugün (30 Ocak) aldığı bir kararla, 2'ye karşı 5 oyla Türkiye'nin 1 No'lu Protokolün 3. maddesinin ihlal edilmediğini bildirdi.
Avukat Elçi: Büyük Daire'de itirazı düşünüyoruz
bianet'in görüştüğü başvurucuların avukatı Tahir Elçi "Üç aylık süre içinde itiraz hakkımız var. 17 yargıçlı Büyük Daire'de itiraz etmeyi düşünüyoruz" dedi.
Elçi, kararı şöyle yorumladı:
"Mahkeme Türkiye'deki yüzde 10 seçim barajının aşırı yüksek olduğunu, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin hiçbirinde bu kadar yüksek baraj olmadığına dikkat çekiyor. Bunun doğru olmadığını, daha makul bir noktaya düşürülmesinin arzu edilebilir bir durum olduğunu da söylüyor.
"Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) Ek 1 Protokol'ün 3. maddesindeki serbest seçim hakkına dair de, 'ulusal hükümetlerin seçim sistemindeki düzenlemelerine mahkemenin karışma yetkisi yok' diyor. Yani yetkisizlik türü bir karar veriyor ve "ulusal devletlerin takdir marjı geniştir. Mahkeme seçim sistemi tartışmasına giremez, ihlal kararı veremiyoruz' demiş oluyor."
Kararın Türkiye hükümetine tavsiyeler de içerdiğini belirten Elçi, Mahkeme'nin tavsiyelerini "sisteminiz Avrupa Konseyi standartlarıyla uyuşmuyor, kendi içinizde çözün" diye yorumladı.
Elçi, iki yargıcın sözleşmenin bu maddesinin dar yorumlandığını söyleyerek karara katılmamalarına da dikkat çekti.
"Çok partili hayatın temsil gücü en az parlamentosu"
Kararında yüzde 10'luk ülke barajına dair düzenlemenin 2002 seçimlerinden çok önceden yürürlüğe girdiğini, başvuru sahiplerinin de "milletvekili seçilememe tehlikesi"ni öngörmelerinin mümkün olduğunu açıklayan AİHM, Türkiye'nin 70'li yıllarda geçirdiği "istikrarsız dönem" dikkate alınarak söz konusu önlemin parlamentonun aşırı ve işlevsiz bir şekilde parçalanmasının önüne geçmeyi hedeflediğini duyurdu.
Düzenlemenin orantılı olup olmamasıyla ilgili olarak da AİHM, 2002 Seçimleri'nin Türkiye'yi, çok partili sisteme geçtiği 1946'dan bu yana, "temsil gücü en az bir parlamento"ya kavuşturduğunu vurguladı. Açıklamada, oyların 45,3'ünün ve 14,5 milyon seçmenin iradesinin meclise yansıyamadığı bildirildi.
"Avrupa Konseyi'nde en yüksek seçim barajı Türkiye'de"
Ancak AİHM, tartışmaya konu seçim barajının tek başına, "toplumda başka politik alternatiflerin ortaya çıkışına engel olmadığı" sonucuna vardı. Kararla AİHM'nin, seçim barajının "küçük oluşumlara ulusal planda tutunmayı ve ulusal siyasi projelerin bir parçası olmayı sağladığı" şeklinde Türkiye hükümetinin Strasbourg Mahkemesi'ne gönderdiği gerekçeden etkilendiği anlaşılıyor.
Uygun seçim sistemine dönük tercih yapmanın yasama ve yargısıyla Türkiye yetkilileri ve siyasetçilere ait olduğunu kaydeden AİHM, Türk seçim sisteminin aksaklıklarını giderecek ideal bir çözüm öneremeyeceğini aktardı. Buna karşın AİHM, "Avrupa Konseyi'ne üye devletler içerisinde, Türkiye yüzde 10'luk seçim barajıyla en yüksek orana sahip" diye bildirdi.
"Düzenleme için Türkiye devletine serbestlik tanımalı"
Sonuç olarak, seçim barajının indirilmesi veya iyileştirilmesini tavsiye eden AİHM, Türkiye devletine bu konuda serbestlik tanımanın önemli olduğunu kaydetti.
AİHM, Türkiye'de seçim barajıyla meclis ve sivil toplumun dile getirdiği önerileri de önemsediğini bildirerek, Anayasa Mahkemesi'nin 1995 yılında aldığı kararında, "Adil temsil ve hükümet istikrarına dair anayasal ilkelerin birbirini tamamlayacak ve dengeleyecek şekilde birbiriyle uyumlu hale getirilmeli" dediğini anımsattı. AİHM, Türkiye'nin "geniş olan takdir hakkını" aşmadığını açıkladı.
AİHM kararına Portekizli Ireneu Cabral Barreto ve San Marinolu Antonella Mularoni isimli yargıçlar karşı oy kullandılar. Yedi yargıcın görev yaptığı heyette Türkiye'den Rıza Türmen de yer alıyor.
AİHM'ye 1 Mart 2003 tarihinde yapılan başvuru, 9 Mayıs 2006 tarihinde kabul edilebilir bulunmuştu. (EÖ-TK)