* Fotoğraf: Ekoloji Birliği / Twitter
TMMOB’a bağlı Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) önce Giresun, Şebinkarahisar’da ardından da Balıkesir, Ayvalık’ta meydana gelen atık depolama alanlarındaki çökmelere ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
“Topluma ve doğaya karşı örgütlü suç işlenmektedir. Siyasi irade bu suçların ortağıdır” denilen açıklamada kazaların önünü Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporlarının açtığı kaydedildi.
ÇMO, sermaye güdümünde değil kamu eliyle denetimlerin etkin kılınması, yıkım yaratan projelere karşı doğru, şeffaf ve denetlenebilir bir çevre politikasının açıklanıp; hayata geçirilmesi çağrısı yaptı.
ÇED kararları
Siyasi irade ve sermaye iş birliği ile “kalkınma” adı altında “rant politikaları” uygulandığını belirten çevre mühendisleri, yaşananların “örgütlü talan ve ekolojik yıkım suçu” olduğunu söyledi. Açıklamada ÇED süreçleriyle ilgili şu hususlara değinildi:
“Siyasi iradenin sermayenin hedefleri doğrultusunda yaklaşımı ile ÇED uygulamaları amacından sapmış; talan argümanına dönüştürülmüştür. Bakanlıkça bir dönemde 400 ün üzerinde ‘ÇED Olumlu’ kararına karşılık sadece 4 ‘ÇED Olumsuz’ kararı olması; bununla beraber ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararlarının binlerce olması muhtemel sayılarının dahi bilinemiyor olması bunun somut göstergesidir.
“ÇED mevzuatı amacı yönünde uygulanabilir olmaktan çıkmış; sermayenin elinde bir talan donanımı haline getirilmiştir. ÇED’ler kamu tarafından bağımsız olarak raporlanmalı; bunun yapılması için de, kamuya daha fazla çevre mühendisi ve diğer ilgili disiplinlerin istihdamı sağlanmalı ya da ÇED mevzuatı kaldırılmalıdır.”
Denetim mekanizması
Açıklamada hükümetin denetimler üzerindeki kamu gücünü kaldırarak sermayenin güdümüne devretmesi de yaşanan kazaların bir diğer sebebi olarak gösterildi:
“Siyasi irade, sermaye tarafından gelen talepler karşısında ve o talepler doğrultusunda atacağı adımların bahsettiğimiz sonuçlarındaki sorumluluğundan sıyrılabilmek amacı ile oluşturduğu yapılarda ‘denetim’ hizmet bedeli ‘denetlenen’ yani sermaye tarafından ödenir hale getirmiştir. Böyle bir denetim kuramı yoktur.
“Mevcut durumda denetçi, kontrol olması gereken meslek disiplinlerinin başında sermaye denetçi olarak oturtulmaktadır. Örgütlü suç işlenmektedir. Başta bahsedilen temel çarpıklıkların yanı sıra ihaleler, desteklemeler gibi sayısız tekil uygulamada sermayenin hedefleri doğrultusunda siyasi irade ve sermaye örgütlü suç işlemektedir.”
Giresun’daki çökme
ÇMO, Giresun, Şebinkarahisar’daki kaza özelinde gözlem ve bilgilerini de paylaştı:
“Nesko Madencilik A.Ş.’ye ait atık havuzunda ortaya çıkan anlık bir kaza, bir afet, öngörülemez bir olay değildir. Şirketin ve başta bakanlık olmak üzere tüm yetkililerin umursamazlığı ile Şebinkarahisar’da böylesi yıkım yaşanmış; siyasi irade ve sermaye ortak suç işlemiştir.
“Toksik ağır metal içerikli atıklarının depolandığı havuzlardaki patlamaya varan sürecin önünü bilimsellikten ve halkın ihtiyaçlarından uzak yatırım süreci ve ÇED süreçleri başlatmıştır. Şirket 2000’li yılların başından beri çok kez “ÇED gerekli değildir” kararlarına sırtını yaslayarak faaliyetini sürdürmüştür. Geçtiğimiz yıl içerisinde gerçekleştirilen kapasite artışı ise, aynı kararlara sırtını yaslamış ve şirketin atık havuzunu patlayana kadar doldurabilmesine zemin hazırlamıştır.
Bakanlığın cezası ve kazanın sonuçları
“Bakanlığın; ancak suç ortaya döküldükten ve köylülerin tepkilerinin yurt genelinde bir tepkiye dönmesinin ardından ‘en üst düzeyde ceza’ ile yaptırım uyguladığını açıklaması da gecikmiş ve yetersiz bir yaptırımdır. Açıklanan 12 milyon TL ceza bedeli ile verilen zarar arasında onlarca belki yüzlerce misli fark vardır. Kaldı ki verilen zararın birçok anlamda geri dönüşü mümkün değildir.
“Kelkit Vadisi’nin su kaynakları ve tarımsal uğraşlar anlamında tahrip edilmesine yol açan bu olayın etkilerinin Çarşamba Ovası’na kadar ulaşması söz konusudur. Su kaynaklarının yanı sıra, toprak kirlenmesi ve canlı yaşam üzerindeki tehditler ile cezalarla tazmin edilemeyecek bir ekolojik yıkım ortaya çıkmıştır. Sonuçları yıllarca etkisini sürdürecek bu yıkım, bu yönü ile bir Çernobil olayıdır.”
Ayvalık’taki çökme
ÇMO’nun Balıkesir, Ayvalık’taki çökme olayına ilişkin değerlendirmeleri de şöyle:
“Bilfer Madencilik ve Turizm A.Ş.'ye ait olan tesis bölge halkının sağlığını ve doğayı yıllardır tehdit etmektedir. Burada ortaya dökülen suç temelde Şebinkarahisar’da yaşatılanlarla aynıdır.
“Bilfer Madencilik, bugünün mevzuatı ile bile mümkün olmayan Madra Barajı’nın hemen dibindeki tesis faaliyetini 1950’lerde alınan ruhsata dayandırmaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bu ruhsatı işaret ederek; şirketin faaliyetini kazanılmış hak olarak görmekte ve iptal edilmesine izin vermemektedir.
Mevzuata aykırı işlemler
“Yaşatılan bu son yıkım sırasında, yoğun yağışların ardından atık havuzundaki artan yükün istinat duvarlarınca taşınamadığı ifade edilmiştir. Bu açıklama günümüz mevzuatına göre faaliyet yürütmesi sakıncalı olan bir tesis için bile akla uygun gelmemektedir.
"İzin süreçlerindeki çarpıklıkların dışında, ‘Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması Hakkında Yönetmelik’ Bakanlık ve işletme tarafından uygulanmamış; bu şekilde söz gelimi olası ağır hava koşullarına uygun ve dayanıklı istinat duvarına gerek duyulmamıştır. Ancak bakanlık tartışılır hale gelen günümüz mevzuatına bile uygun olmayan izin süreçleri sonunda bu tesisleri de hayati başka yönetmeliklerin kapsamına almayarak ve denetlemeyerek suça ortak olmuştur.”
“Tüm yağma ve talanlara son verin”
Çevre mühendisleri açıklamanın sonunda Bakanlığa çağrı yaparak olayların boyutunu, risklerini, yayılımını, acil eylem planlarını ve uygulanışları hakkındaki bilgileri kamuoyuyla paylaşmasını istedi.
“Bir ay içerisinde yaşatılan iki olay yenilerinin kötü bir habercisidir” denilen açıklama şu sözlerle sonlandırıldı:
“Bu adımların atılmaması toplum sağlığının yok edilmesi ve ekolojik yıkımların garantisi olacaktır. Mevcut politikalar gerçek ve tek sorundur. Müsilaj, selde can ve mal kayıpları, kirlilik bu temel sorunun sonuçlarıdır. Hep söylediğimiz üzere temel sorun ‘kalkınma’ maskesi ile yürütülen talan politikasıdır. Hevsel Bahçeleri’nden Validebağ’a, Marmara’dan Van Gölü’ne, İkizdere’den Muğla’ya tüm yağma ve talanlara son verilmelidir.”
Ne olmuştu?
Ayvalık
13 Aralık'ta Balıkesir, Ayvalık’a bağlı Karaayıt Köyü yakınlarında Bilfer Madencilik tarafından işletilen ve sürekli kapasite artıran demir cevheri zenginleştirme tesisine ait depolama alanında atık dağı çöktü.
Madenin çökmesiyle beraber atık yığını içindeki ağır metaller dere suyuna karıştı. Söz konusu dere bölgenin sulama ihtiyacını karşılıyor ve aynı zamanda Ayvalık için ilerde içme suyu sağlaması da hedeflenen Madra Barajı’nı besliyordu.
Yaklaşık 11 yıldır Ayvalık'a bağlı Karaayıt köyüne 300 metre uzaklıkta faaliyetlerini sürdüren Bilfer demir zenginleştirme tesislerinin atık depolama alanındaki pasa tepesi, Ocak 2021’de yoğun yağışın ardından yine çökmüştü.
Pasaların içindeki ağır metalli kimyasal kirlilik, köyün altından geçen dereye karışarak madene yaklaşık 3 kilometre uzaklıktaki Madra Barajına akmıştı.
Şirket o dönem, atık depolama alanının çevresine beton bloklar koyarak önlem aldığını açıklamıştı.
Karaaayıt Köyü’nün meralarına el konarak işletilen Ayazmant Demir Madeni Projesinin açık ocak kısmı yıllardır Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporundan muaf işletiliyor.
Şirketin 2020 yılında başvurduğu, “Ayvalık Bilfer Maden Atıkları Düzenli Depolama Tesisi Projesi” içinse tüm itirazlara rağmen “ÇED olumlu” kararı verildi. Karar, Ayvalık Tabiat Platformu ve Ayvalık Belediyesi tarafından dava edildi ancak mahkeme ÇED Olumlu kararını onadı.
Şebinkarahisar
18 Kasım’da da Giresun'a bağlı Şebinkarahisar ilçesinde Yıldızlar Holding'e bağlı Nesko Madencilik AŞ’ye ait Kurşun, Çinko, Bakır Ocağı ve Zenginleştirme Tesisinde kullanılan siyanür atıklarının depolandığı flotasyon tesislerindeki havuzlar patlamıştı.
Patlamayla birlikte tesisin çevresinde bulunan dereye karışan atıklar, derenin devamında bulunan Kılıçkaya Barajına ve Kelkit Irmağına ulaşmıştı.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, olaydan 16 gün sonra, 7 Aralık’ta, "İşletmeye, çevreye verdiği kirlilik nedeniyle en üst sınır olan 12 milyon lira idari para cezası uygulanarak işletme faaliyetten men edilmiştir” açıklaması yaptı.
Olayın ardından maden atık sahasında inceleme yapan Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Trabzon Şubesi'nce rapor hazırlandı. Tesise ait 2 No'lu atık barajının gövdesinin bir kısmının yıkılarak, binlerce ton zehirli ağır minerallerin önce 1 No'lu baraja sonra da Darabul Deresi'ne döküldüğünün belirtildiği raporda; atıkların dere sularıyla sürüklenerek 5 kilometre uzaklıktaki Kılıçkaya Barajı'na ulaştığı ve 4 bin 500 tondan fazla kimyasal atığın çevreye yayıldıktan sonra temizlendiği kaydedildi.
Raporda, tesisin yapıldığı yerin doğru seçilmediği, kara yolu ve su kaynaklarına yakın olduğu, Türkiye’nin deprem kuşağında olması nedeniyle ortak ölçekli depremlerde dahi bu tür tesislerin büyük felaketlere zemin oluşturabileceği görüşüne de yer verildi.
(TP)