HDP Eşbaşkanı ve İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in avukatları “Yargıtay’ın mahkumiyeti onama kararı hukuki olmayan, operasyonel, ayrımcı ve ideolojik bir karardır. Kürt muhalefetine ve sol muhalefete yönelik yargı pratiğinde yapılan hukuka aykırılıklar diğerleriyle kıyaslanamayacak kadar hat safhadadır” dedi.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Halkların Demokratik Partisi Milletvekili Sebahat Tuncel’in PKK üyeliği gerekçesiyle aldığı 8 yıl 9 aylık hapis cezasını oybirliği ile onamıştı.
İnsan Hakları Derneği’nde basın açıklaması yapan avukatlar Ercan Kanar, Fırat Epözdemir ve Mahmut Taşçı, onama kararının hukuka aykırı delillerle alındığını iddia etti. Avukatlar dava dosyasındaki sorunları şöyle sıraladı:
* İ.Ç. adlı yüz kızartıcı suçlar nedeniyle hakkında sayısız soruşturma açılmış ve hükmü bulunan şahsın çelişkili beyanları temel bir ispat aracı olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki bu şahıs 14.09.2006 tarihli savcılık ifadesinde “intikam almak amacıyla atfı cürümlerde bulunduğunu” itiraf etmiştir.
* Dava dosyasına mütalaadan yıllarca sonra ve karardan bir yıl önce nereden üretildiği belli olmayan yapay bir ‘gizli tanık’ dahil edilmiş ve ispat aracı konumu verilmiştir. Bu gizli tanığın 2011 Newroz’un da Silopi’de müvekkilin bir emniyet görevlisi ile yaşanan tartışmadan sonra dosyaya ithal edilmesi son derece düşündürücüdür.
* Bir diğer ispat aracı olarak da Bakırköy Prof. Dr. Mashar Osman Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi adli sağlık kurumunun 07.09.2010 tarihli ve 2010/174 sayılı raporuyla hakkında ‘Bipolar Bozukluk Manik Epizod’ tanı raporu bulunan H.N. isimli şahsın sonradan geri aldığı gayri iradi atfı cürümleri ispat aracı olarak kullanılmıştır. Oysa bu şahıs İstanbul 12. Ağır Ceza mahkemesinin 2009/155 esas nolu dosyasının 04.12.2009 günlü duruşmasında , “benim psikolojik rahatsızlığım vardı, eski beyanlarımı kabul etmiyorum, hatta intihar vari girişimlerim dahi olmuştur” demiştir.
* İspat külfeti tamamen savunmaya yüklenmesine rağmen bu külfeti yerine getirmemizde yerel mahkemenin tevz-i tahkikat taleplerimizi reddetmesiyle engellenmiştir. Beyanları ispat aracı olarak kullanılan gerek İ.Ç.’nin gerekse gizli tanığın gerekse diğer şahsın suçlamalarının doğruluk derecesinin araştırılması için defalarca dile getirdiğimiz araştırma taleplerimiz yerel mahkemenin gerekçesiz kararlarıyla reddolmuştur.
* Bir başka önemli keyfi yoruma da işaret etmeden geçemeyeceğiz. Yargı pratiği Anayasa’nın 83. maddesinin 2. fıkrasını ve bu fıkraya istisna getiren Anayasa’nın 14. maddesini Kürt parlamenterler söz konusu olunca yanlış ve genişletici tarzda yorumlamakta, Anayasa’nın 14. maddesini ‘örgüt üyeliği’ suçlamasında kapsayacak tarzda yorumlamakta ve uygulamaktadırlar. Oysa Anayasanın 14. maddesindeki hal; ‘devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma……..ve …………cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler’ olarak düzenlenmiştir. Yani bu kapsama ancak TCK 302 ve TCK 309. maddede ki suç tipleri girebilir. Ama ne var ki müvekkilimizle ilgili sadece 314/2 madde uyarınca dava açıldığı halde milletvekili seçildikten sonrada kovuşturma devam etmiş, kovuşturmanın durması taleplerimiz reddolmuş, neticede yurtdışı çıkış yasağı ile birlikte hukuki olmayan şedit bir ceza verilmiştir. (ÇT)