HDP ve DBP'nin eski eş genel başkanlarından Kürt siyasetçi Sebahat Tuncel, bu yıl 22’incisi düzenlenen Munzur Doğa ve Kültür Festivali kapsamında bir panele katıldı. Tuncel, burada güncel siyasete dair konuştu. Ardından da bianet’e demeç verdi.
31 Mart sonrası AKP ile CHP’nin “yumuşama ve normalleşme” söylemleri ve görüşmelerine dair Tuncel, “İkisinin bakış açısı farklı” dedi.
AKP’nin 2015'ten bugüne Kürt siyaseti üzerinde yoğun bir baskı ve zor kullanma politikası uyguladığını söyledi. Bu politikanın da toplumasal kriz yarattığından bahsetti:
Türkiye'de toplumsal şiddet o kadar normalleşti ki, artık her gün sokakta insanların öldürüldüğü, kadına yönelik şiddetin artarak devam ettiği bir evredeyiz. Ayrıca Türkiye'de bir mafya düzenine dönüşme durumu da var. Bunu Süleyman Soylu başardı. Artık bir hukuk, demokratik hukuk düzeni yok. ‘Siz yapın, hukuk arkanızdan gelir’ sözü aslında Türkiye'deki o mafya düzeni ile demokratik hukuk düzeninin ortadan kalktığını gösteriyor.
Özgür Özel, bunları eleştirmek ve kendini iktidar alternatifi olarak göstermek yerine, Gezi Davası ya da 28 Şubat'ta cezaevinde yatanların affedilmesi gibi konuları konuşuyor. Bu da halkta hâlâ AKP'nin güçlü olduğu ve muhalefetin ondan ricada bulunduğu algısını yaratıyor.
Seçim kazanmış, başarı elde etmiş bir parti, kendi iktidarına geldiğinde bunları çözeceğini göstermelidir. Ancak AKP, ‘Yaparsa Erdoğan yapar’ söylemini güçlendiriyor. Özgür Özel'in niyeti bu olmayabilir ama bu yaklaşım, AKP'yi meşrulaştıran ve güçlendiren bir durum yaratıyor.
"Kayyımların AYM'ye götürülmemesi büyük eksiklik"
Tuncel, ardından muhalefetin toplumsal krizleri görüp, daha güçlü bir siyasete öncülük etmesi gerektiğini dile getirdi. Doğru siyasetin, önümüzdeki dönemi şekillendireceğini söyledi.
Fakat bu nokta bazı kriz alanları olduğundan bahsedip örnek olarak CHP’nin kayyımlara karşı duruşunu gösterdi. “KHK'nın anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne götürülmemesi büyük bir eksiklik” dedi.
Tuncel Kürt sorunu konusunda CHP'nin net bir çözüm önerisi olmadığından da bahsederek şunları ifade etti:
Kürtlerin kendini eşit vatandaş hissetmesi için hukuksal tedbirler alınması gerekiyor. CHP’nin ana dilde eğitim ve kendini yönetme talepleri konusunda somut bir yaklaşım yok. Siyasi muğlaklık iyi bir şey değil, netlik önemli. Siyasette her şey değişebilir ama ilkeler önemli. Muhalefet, toplumsal desteği doğru değerlendirmeli ve iktidar değişimi konusunda daha cesur olmalı. İktidarın kutuplaştırıcı siyasetine karşı durmak ve demokratik bir sistem kurmak için daha sağlam bir duruş sergilemeli.
"KDP ile ilişki Türkiye'nin Musul ve Kerkük'ü ilhak etme planı”
Tuncel son olarak, Türkiye’nin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) sınırlarına ilişkin saldırıları hakkında konuştu.
Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarının stratejik olarak Kürtlere yönelik olduğundan bahsetti. “İnkâr, imha ve asimilasyon politikasının bir parçası” dedi. Tuncel şöyle devam etti:
Güneydeki operasyonlar, Türkiye'nin Kürt topraklarına yönelik saldırgan politikalarının bir devamı. Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ile kurduğu iş birliği, uzun vadede Türkiye'nin Musul ve Kerkük'ü ilhak etme planının bir parçası. KDP, Türkiye'nin planlarına hizmet ediyor.
Bu, AKP'nin Neo-Osmanlıcılık politikasının bir devamı. Kürtler, Türkiye'ye karşı hiçbir zaman tehdit olmadı. Ancak devlet bunu böyle tanımlıyor. Kürtlerin bir arada yaşama isteğini, bölücülük olarak sunuyor.
Türkiye'de Kürtlere yönelik baskı politikalarına karşı güçlü bir ses yok. Bu yüzden AKP, Kürtleri düşman ilan edip saldırıyor. Rojava'da halkın kendi kendini yönetmesi bile tehdit olarak görülüyor.
(İY/HA)