Anayasa Mahkemesi, Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamalarını kanunlaştıran torba yasadaki, avukatların müvekkilleriyle ilişkilerini düzenleyen bazı kısıtlamaların Anayasa’ya uygun olduğuna karar verdi.
Kararda, 5271 sayılı Kanun’un 149/2. Maddesindeki “Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından yürütülen kovuşturmalarda [davalarda], duruşmada en çok üç avukat hazır bulunabilir” ibaresi Anayasa’ya uygun bulundu.
Ayrıca sanığın duruşmaya tanık veya uzman bilirkişi getirmesi hakkına dair OHAL sonrası getirilen “davayı uzatmak amacıyla getirilen taleplere mahkemenin ret hakkı” da Anayasa’ya uygun bulundu.
AYM, avukat-müvekkil gizliliğini kısıtlayan kanunun iptal talebini de reddetti. Avukat görüşmesinin dinlenmesi ve kaydedilmesine dair kanunun, Anayasa’ya uygun olduğuna hükmetti. Kararda, kısıtlamanın, “Anayasal açıdan meşru bir sınırlama amacına sahip olduğu anlaşılmaktadır” dendi.
Mahkeme, hakkında soruşturma bulunan avukatların müdafilik görevinden yasaklanmasını düzenleyen kanunu ise iptal etti.
1 Şubat 2018 tarihli ve 7070 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun’un bazı maddelerine ilişkin iptal davasını, CHP Milletvekilleri Engin Altay, Özgür Özel, Engin Özkoç ile birlikte 114 milletvekili açmıştı.
AYM: Üç avukat kısıtlaması Anayasa’ya aykırı değil
Bugün Resmi Gazete’de yayınlanan 24 Temmuz 2019 tarihli gerekçeli kararda, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 149/2. Maddesine eklenen şu cümlenin Anayasa’ya aykırı olmadığına hükmedildi:
“Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından yürütülen kovuşturmalarda, duruşmada en çok üç avukat hazır bulunabilir.”
Avukata yasaklama getiren kanun iptal edildi
AYM, hakkında soruşturma bulunan avukatların görevine dair, 5271 sayılı Kanun’un 151/4. maddesinin (4) numaralı fıkrasına eklenmiş olan “...avukat hakkındaki soruşturma veya... ” ile “...soruşturma veya... ” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olduklarına ve iptallerine karar verdi.
Böylelikle, hakkında soruşturma bulunan avukata getirilen bir yıllık yasak kararı kaldırılmış oldu.
İptal edilen ibarelerin yer aldığı kanunun tam hali şöyle:
“Cumhuriyet savcısının yasaklamaya ilişkin talebi hakkında, hâkim veya mahkeme tarafından gecikmeksizin karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz edilebilir. İtiraz sonucunda yasaklama kararının kaldırılması halinde avukat görevini devam ettirir. Müdafilik görevinden yasaklama kararı, avukat hakkındaki soruşturma veya kovuşturma konusu suçla sınırlı olmak üzere, bir yıl süre ile verilebilir. Ancak, soruşturma veya kovuşturmanın niteliği itibariyle bu süreler altı aydan fazla olmamak üzere en fazla iki defa uzatılabilir. Soruşturma sonunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi veya kovuşturma sonunda mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi halinde, kesinleşmesi beklenmeksizin yasaklama kararı kendiliğinden kalkar.”
Mahkemenin “uzatma” mazeretine AYM’den destek
Anayasa Mahkemesi, 5271 sayılı Kanun’un 178/1. Maddesine eklenen cümlenin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine Celal Mümtaz Akıncı’nın karşıoyuyla, oyçokluğuyla karar verdi.
Kanun, mahkemenin, sanığın veya müdahilin gösterdiği tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddetmesi durumunda, sanık veya katılanın o kişileri mahkemeye getirme hakkını düzenliyordu.
OHAL sonrası kanuna, “Ancak, davayı uzatmak amacıyla yapılan talepler reddedilir” ibaresi eklenmişti.
AYM ret kararıyla, mahkemenin bu muğlak cümleye dayanarak tanık veya uzman dinlenmesini reddetme hakkını Anayasa’ya uygun buldu.
Avukatsız duruşmaya “savunma hakkı” karşıoyu
AYM, sanığın, duruşmada avukat bulundurmasının zorunlu olduğu hallerde, avukat mazeretsiz duruşmaya gelmediği takdirde duruşmaya avukat olmaksızın devam edilmesine dair 5271 sayılı Kanun’un 188/1. Maddesindeki hükmün iptalini reddetti.
Ret kararına, Zühtü Arslan, Engin Yıldırım, Haşan Tahsin Gökcan, Recep Kömürcü İle Celal Mümtaz Akıncı karşıoy yazdı.
Başkanvekili Engin Yıldırım’ın karşıoyunda, “İptali istenen kuralla zorunlu müdafi olmadan da duruşmaya devam edilmesinin önü açılmıştır. Ceza muhakemesi düzenimizde kanun koyucu, belli durumlarda ceza yargılamasına ilişkin işlemlerde müdafinin hazır bulunmasını zorunlu tutmuştur. Müdafiin duruşmalara katılması ve yargılamaya müdahil olması, sanığın savunma hakkından yararlanarak adil bir şekilde yargılanmasına katkıda bulunmaktadır” diye yazdı.
Avukat-müvekkil gizliliğinin kalkmasına onay
OHAL sonrası getirilen kanun değişikliğiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 59. maddesine eklenen ve avukat ile müvekkilinin görüşmesinin dinlenip kaydedilmesine veya görüşmenin sınırlandırılmasına izin veren kanun hükmü de Anayasa’ya uygun bulundu.
İptal talebi reddedilen hüküm şöyle:
“Türk Ceza Kanununun 220 nci maddesinde ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerinde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürüldüğüne, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirildiğine, bu örgütlere emir ve talimat verildiğine veya yorumları ile gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletildiğine ilişkin bilgi, bulgu veya belge elde edilmesi hâlinde, Cumhuriyet başsavcılığının istemi ve infaz hâkiminin kararıyla, üç ay süreyle; görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, hükümlü ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli görüşmede hazır bulundurulabilir, hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir.” (AS)