Acar-Savran, Düzkan, Moroğlu ve Aydın seks işçisi bir kadının tecavüze uğraması üzerine açılan davada, Savcılık tarafından yazılan iddianamede “mağdurenin beden ve ruh sağlığının bozulmadığı” ibaresini yorumluyor.
Kayseri'de seks işçisi olarak çalışan F.O., "bizim için çalışıp parayı bize vereceksin" diyen İ.S. ve H.A.'nın saldırısına ve tecavüzüne uğradı. F.O.'nun tecavüzcülere açtığı davada Kayseri Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede "müştekinin geçimini hayat kadını olarak sağlaması nedeniyle, rızaya dayalı olmasa bile cinsel ilişkinin mağdurenin beden ve ruh sağlığını bozmasının söz konusu olmadığı" ifadesi yer aldı.
Savcılığın böyle bir iddianame yazması, 1980'li yıllarda Antalya'da bir seks işçisine yapılan tecavüzün ardından savcılığın, o dönemde yürürlükte olan Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 438. maddesine dayanarak tecavüzcülerin cezasını üçte iki oranında indirmesini hatırlattı.
Eski TCK 438. madde şöyle idi: "Irza geçmek ve kaçırmak fiilleri fuhuşu kendine meslek edinen bir kadın hakkında irtikâp olunmuş ise, ait olduğu maddelerde yazılı cezaların üçte ikisine kadarı indirilir."
Muhafazakarlaşma ve Erkek Egemen Zihniyet
İddianameyle ilgili olarak konuştuğumuz, feminist Gülnur Acar-Savran, feminist-gazeteci Ayşe Düzkan, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Başkanı Nazan Moroğlu ve Avukat Cevriye Aydın, iddianamenin mevcut siyasi muhafazakarlaşmanın bir sonucu olduğu konusunda ortaklaşıyor.
Acar-Savran: İddianame Hukuksuz Bir Davranış
* Bu iddianame kadın düşmanlığıdır; muhafazakarlığın saldırısı ve kadına karşı şiddetin meşru kılınmasıdır.
* Bu iddianame bütün kadınlara karşı yazılmıştır. Bu hukuksuz uygulama bir üst mahkemede bozulabilir.
* Tecavüze uğrayanın seks işçiliği yapmasından dolayı böyle bir ayrımcılığa uğraması, her kadını saldırıya uğradığında "iffet"ini kanıtlamaya zorlar.
Düzkan: Kadını Erkeğin Mülkü Saymak
* İddianamedeki zihniyet erkeği kadının sahibi sayan bir anlayıştır. Seks işçisi, "sahipsiz" olduğu için böyle bir ayrımcılığa maruz kalıyor.
* Siyasi muhafazakarlaşma, kadınların mücadele sonucu elde ettikleri kazanımları geri alıyor.
* Kadınlar mücadele yöntemlerini gözden geçirmeli.
Moroğlu: Eşitlik İlkesine Aykırı
* Böyle bir ifadenin iddianamede yer almaması gerekirdi. Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı.
* 1990 yılında yürürlükten kaldırılan TCK 438. maddeyi hatırlatıyor.
* Bu iddianame, kafaların erkek-egemen çalıştığını gösteriyor.
Aydın: Hukukun Himaye Edici Yönüne Karşı
* Bu iddianamedeki ayrımcılık, savcının toplumsal ahlaktan destek alarak uyguladığı ayrımcılıktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kavga, tartışma, bağırış çağırış artık sıradan şeyler. Ancak bir kadının Meclis Başkanvekili olarak kürsüde oturması ve oturumu yönetmesi hâlâ pek çokları için alışılmadık bir manzara.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Denizli Milletvekili ve Meclis Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, bu alışılmadık manzaranın içinde, yıllardır erkek egemen siyasetin tüm kodlarını ilmek ilmek çözerek ilerliyor. Ancak işin en ilginç yanı, bir kadının oturum yönetmesine en çok kimlerin zorlandığı… Erkek vekillerin bir kadına bakışı orada, Meclis’te bile değişmiyor.
Bunu en basit şekilde görmek mümkün. Örneğin, Meclis kürsüsünde Biçer Karaca varken, bazı erkek vekiller sırtlarını kürsüye dönüyor.
Halbuki bu, içtüzüğe göre yasak. Ama orada, o koltukta bir kadın oturduğunda, onlar için her şey mübah. Biçer Karaca önce uyarıyor. Kimse dinlemiyor. Sonra tekrar uyarıyor. Kahkahalar devam ediyor. En sonunda mikrofonu açıyor ve “Sayın milletvekilleri, sohbetiniz epey koyu görünüyor. Çay-kahve ister misiniz?” diye soruyor. Bir anda ortama bir sessizlik çöküyor.
"Erkeklere onay almak zor geliyor"
Gülizar Biçer Karaca ile Meclis'te bir araya geldik.
Oysa mesele sadece bir uyarı değil. Mesele, kürsüde bir kadının oturduğunu kabullenememek. Bir kadından söz istemek, bir kadının yönlendirmesiyle hareket etmek... Meclis’te bazı vekiller için hâlâ zor bir şey. Biçer Karaca bunu şöyle anlatıyor:
"Onay almak değil elbette ama bir kadının yönlendirmesiyle konuşmak bile bazı vekillerin zihnindeki cinsiyetçi kalıpları tetikliyor. Bunu çok net görebiliyorsunuz."
Ve en çok ne oluyor dersiniz? Kadın bir Meclis Başkanvekili’ne sürekli “iş öğretmeye” çalışıyorlar. Erkek Başkanvekilleri bir karar aldığında kimse itiraz etmiyor. Ama Biçer Karaca, "Yoklamaya iki dakika süre veriyorum" dediğinde biri mutlaka çıkıp, "Çok verdin, bir dakika verseydin" diye dalga geçiyor. O da cevabı yapıştırıyor: "Sizi mi kıracağım? Bir dakika vereyim o zaman." Ama sonra herkes panikle arkaya koşuyor: "Aman ha! Sakın bir dakika yapmayın!"
Bir kadının Meclis’te mücadele etmesi neden zor?
Meclis’te bir kadın olarak var olmak, sadece erkek vekillerin sırtlarını dönmesiyle ya da alaycı cümleleriyle sınırlı değil.
Meclis kavga dolu bir yer. Kavgalar hep erkeklerin yumruklarıyla belirleniyor. Ancak Biçer Karaca’nın verdiği mücadele bambaşka. O yumruk atmıyor, ama kadınların söz hakkını savunarak, erkek egemen siyasetin içine işleyen cinsiyetçiliğe karşı yumruğunu havada tutuyor.
"İlk kürsüye çıktığımda, 'Yeni, tecrübesiz, pes eder, caydırırız' diye düşündüler. Ama bizdeki mücadele ruhunu hesaba katmadılar" diyor.
Bunu nereden biliyor? Çünkü Meclis’te kadınların yönetici konumda olmasına en çok iktidar kanadı rahatsız oluyor. AKP’li vekillerin bile bunu fark ettiğini belirtiyor:
"Kadın Meclis Başkanvekili olması onların çok hoşuna gitmiyor, bu çok açık."
Ancak en ilginç nokta şu: Muhalefetin de kadın başkanvekili olmasına alışması zaman almış. "Muhalefetin rahat hareket etmesi, çünkü başkan bizden diye düşünüyorlar" diyor. İktidarın ise tam tersi. "Biz iktidarız, her şey bizim dediğimiz gibi olacak" anlayışı, işleyişin içine işlemiş durumda.
Ve bazen bu işin dozu daha da kaçıyor. Bir gece yarısı, AKP sıralarından bir vekilin, süresi otomatik olarak dolduğu için mikrofonu kapanıyor. Normalde süre dolunca tekrar süre talep etmesi gerek. Ama o etmeden çıkıp gidiyor. Ertesi gün yerel gazetelere demeç veriyor:
Gerçek? O süre talep etmemişti bile. Ama manipülasyon her yerde aynı işliyor.
Kadın hakları mücadelesi
Meclis’te kadın vekillerin sadece siyaset yapmaya değil, kadın haklarını savunmaya çalışması da başlı başına bir mücadele. Bunun en büyük örneklerinden biri Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Komisyonu'nda yaşanan son skandal.
Komisyona Zahide Yetiş'in uzman sıfatıyla davet edilmesi büyük tepki çekti. Biçer Karaca, bunu şöyle yorumluyor:
"Kadına şiddetle ilgili konuşulması gereken şeyler var. Ama bu, kadınların sorunlarını reyting ve şov malzemesi haline getiren bir televizyon figüründen mi öğrenilecek?"
Muhalefet üyeleri toplantıya katılmayarak bu durumu protesto etti. DEM Parti ve Yeni Yol da benzer bir tavır alarak salonu terk etti. Biçer Karaca'nın sözleri sert:
"Kadınların sorunları üzerinden reyting peşinde koşan bir anlayıştan kadına şiddetle ilgili öneri almak asla kabul edilebilir bir şey değil."
Ve Meclis'te en unutulmaz anlardan biri… Saadet Partisi milletvekili Hasan Bitmez, konuşması sırasında fenalaşarak yere yığıldığında, iktidar sıralarından gelen çirkin sözler: "Gebersin, Allah'ın gazabı bu!"
Bu an, Meclis’in sadece siyasi tartışmalarla değil, insanlık adına da bazen ne kadar utanç verici sahnelere tanıklık ettiğini gösteriyor.
Nafaka, arabuluculuk ve kadınların mücadelesi
Biçer Karaca, kadın haklarına yönelik yeni düzenlemeler konusunda büyük endişeler taşıyor. 10. Yargı Paketi'nde gündeme gelen nafaka hakkı ve boşanmalarda zorunlu arabuluculuk gibi düzenlemelerin kadınları daha da zor duruma düşüreceğini söylüyor.
"Süresiz nafaka diye bir şey yok. Bu, tamamen yanlış bir algı. Kadınlar boşanırken, şiddet gördüklerinde, haklarını kaybetmemeli. Ama şimdi onları daha da zora sokacak yasalar çıkarılmak isteniyor."
En büyük tehlike ise, Medeni Kanun ve 6284 sayılı kadını koruyan yasaların zamanla hedef haline gelmesi.
"Bir milim bile geri adım atılmasına izin vermemeliyiz" diyor. Ve kadınları örgütlü mücadeleye çağırıyor:
"İktidar, kadınların örgütlü mücadelesinden korkuyor. Bizim de bu korkuyu büyütmemiz lazım."
Son Söz: Kadınlar susmaz
Meclis’te bir kadın olarak var olmak, hele ki yöneten tarafta olmak hiç kolay değil. Ama Biçer Karaca yılmıyor. Kadınların susmayacağını, geri adım atmayacağını, örgütlü mücadeleyle daha da güçleneceğini her fırsatta vurguluyor.
"Dayanışma, güç birliği ama her şeyden önce örgütlü bir kadın mücadelesi!"
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de yerel gazetelerde...
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de yerel gazetelerde çalıştı. Sivil Sayfalar, Yeşil Gazete, Journo ve sektör dergileri için yazılar yazdı, haberleri yayınlandı. Hemşin kültür dergisi GOR’un kurucu yazarlarından. Yeşilden Maviye Karadenizden Kadın Portreleri, Sırtında Sepeti, Medya ve Yalanlar isimli kitaplara katkı sundu. Musa Anter Gazetecilik (2011) ve Türkiye Psikiyatri Derneği (2024) en iyi haber ödülü sahibi. Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu kurucularından. Sendikanın İstanbul Şubesi yöneticilerinden (2023-2027). İstanbul Üniversitesi Avrupa Birliği ve Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümlerinden mezun. Toplumsal cinsiyet odaklı habercilik ve cinsiyet temelli şiddet haberciliği alanında atölyeler düzenliyor. Ekim 2018’den bu yana bianet’te çalışıyor.
CHP Kadın Kolları Başkanı Kaya: Pazardan barikata hayatın her alanındayız
CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Asu Kaya, Medeni Kanun’un kabulünün kadın mücadelesinde bir dönüm noktası olduğunu belirterek, "Kadınlar, kazanımlarını korumak için yeniden mücadele etmek zorunda bırakılıyor" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kadın Kolları Genel Başkanı Asu Kaya, 6 aylık görev sürecinde yaşananları ve kadın mücadelesinin bugünkü durumunu bianet’e yorumladı.
Aynı zamanda Osmaniye’nin ilk kadın milletvekili olan Kaya, Ankara’da CHP Genel Merkez’de yaptığımız söyleşide, 17 Şubat 1926'da kabul edilen Medeni Kanun’un kadınların toplumsal eşitlik mücadelesinde bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Kaya, bugün gelinen noktada kadınların yeniden kazanımlarını korumak için mücadele etmek zorunda bırakıldığını söyledi.
Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesiyle birlikte kadınların aile içinde ve toplumda daha eşit haklara sahip olmasının önünün açıldığını belirten Kaya, Ancak bugün kadınlar hâlâ yaşam hakkını bile savunmak zorunda. Cumhuriyet kazanımlarıyla elde edilen hakların geriye götürülmesine izin vermeyeceğiz. Kadınlar için yüzyıl önce açılan yol, eşitlik ve özgürlük mücadelesiyle devam edecek" dedi.
"Halkın partisi, halkın içinde olmalı"
Kadın Kolları Genel Başkanlığı’na seçildiği 4 Ağustos 2024'ten bu yana sahada aktif çalıştığını anlatan Kaya, özellikle sesi duyulmayan mahallelerde, yoksul kadınların ve kız çocuklarının sesi olmaya devam ettiklerini belirtti. "Hekimlik yıllarımda da en yoksun bırakılmış mahallelerde, halk sağlığı için çalıştım. Şimdi de kadın hakları ve eşitlik mücadelesini büyütmek için buradayım" diyerek sahadan kopmadan mücadele ettiklerini söyledi.
Kadınların ve çocukların yaşadığı en büyük sorunlardan birinin cezasızlık düzeni olduğunu dile getiren Kaya, kadın cinayetlerinden çocuk istismarına kadar pek çok konuda hızlı kapatılan davaların toplumda adalet duygusunu zedelediğini söyledi:
”Kadınlar artık evinin eşiğinden çıkmaktan korkuyor, kız çocuklarını sokağa yollamaktan çekiniyor. Çünkü adalet, faillere değil, mağdurlara işliyor. Cezasızlık, kadınlara baskı olarak dönüyor”.
“Cinayetleri kararlılık durdurur”
Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarının önlenmesi için CHP Kadın Kolları’nın davaları yakından takip ettiğini belirten Kaya, "Sıla bebek, Narin, Şirin Elmas… Onların davalarını takip ettik. Ancak ne yazık ki bu davalar çok hızlı kapatıldı, toplumsal etkileri hiç tartışılmadı. Kadın cinayetleri artık bir katliama dönüştü ve bunu durduracak tek şey kararlılıkla verilen mücadeledir" dedi.
Özellikle İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışın ardından kadına yönelik şiddetin arttığını söyleyen Kaya, "Hükümet, ekranda yaptığı açıklamalarla kadın düşmanlarını cesaretlendiriyor. Yargı, iyi hal indirimiyle suçluları koruyor. Bir günde dört kadın cinayetinin yaşandığı bir ülkede, hala 'kadına yönelik şiddet artmadı' diyen bir zihniyetle karşı karşıyayız" dedi.
Kadın mücadelesine barikat, failere serbestlik
Kadınların eşitlik ve yaşam hakkı için yaptığı eylemlerin engellendiğini ancak suçluların serbestçe dolaşabildiğini dile getiren Asu Kaya, kadın kollarının Çare Eşitlikte Çalıştayı yaptıklarını ve 11 Ekim'de Deva ve Gelecek partisinin kadın Milletvekillerinin de katıldığı kız çocukları için yürüyüş düzenlediğini ancak polis engeliyle karşılaştıklarını hatırlattı. "Kadınlara bariyer kuranlar, çocuk istismarcılarına ve kadın katillerine neden bariyer koyamıyor?" diyerek yetkililere seslendi.
"Kadın ve Eşitlik Bakanlığı kurulacak"
CHP’nin kadın politikalarının temelinde eşitlik anlayışının bulunduğunu belirten Kaya, iktidara geldiklerinde Kadın ve Eşitlik Bakanlığı’nı kuracaklarını söyledi. "Kadını sadece ailenin bir parçası olarak tanımlayan, onu eve hapsetmek isteyen bir anlayışla mücadele ediyoruz. Kadın, aile içinde bir birey olduğu kadar, bağımsız bir bireydir. Onun ekonomik özgürlüğünü sağlayacak politikalar üretmek zorundayız" dedi.
Mevcut Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kadınları güçlendirmek yerine zayıflattığını söyleyen Kaya, "İktidar, kreş açmak yerine kadınları eve mahkum edecek politikalar üretiyor. Belediyelerimizin kadın politikaları, bu konuda en iyi örnekleri sunuyor" dedi.
"CHP belediyeleri kadınlar için çalışıyor"
CHP'li belediyelerin kadınlar için önemli hizmetler sunduğunu vurgulayan Kaya, ücretsiz kreşler, HPV aşısı, kadın kooperatifleri, şiddet mağdurlarına destek projeleri gibi çalışmaların kadınları güçlendirdiğini belirtti. "Anne Kart, Hoş Geldin Bebek projeleri, kadın balıkçılara destek, yörük kadınlara hayvancılık desteği gibi uygulamalarla kadınların ekonomik ve sosyal hayatın içinde kalmasını sağlıyoruz" dedi.
Belediyelerin kadınlara yönelik hizmetlerinin artarak devam edeceğini söyleyen Kaya, "Kadınlar için yerelde yaptıklarımızı, iktidara geldiğimizde tüm Türkiye’ye yayacağız" dedi.
"Kadınların özgürlüğü CHP’nin güvencesindedir"
CHP’nin yerel seçimlerde birinci parti olmasının en büyük sebeplerinden birinin kadınların desteği olduğunu belirten Kaya, "Kadınlar CHP'yi özgürlüklerinin ve haklarının güvencesi olarak görüyor. Çünkü biz sadece söz vermiyoruz, kadınlar için üretiyoruz, mücadele ediyoruz ve hayatlarını iyileştirecek çözümler sunuyoruz" dedi.
CHP'nin kadın mücadelesinde Medeni Kanun’un kazandırdığı haklardan ödün vermeyeceklerini, tam aksine bu hakları büyüterek kadınları daha güçlü hale getireceklerini söyleyen Kaya’nın son mesajı da şu:
"Kadınların özgürlüğünü, eşitliğini ve haklarını savunmaya devam edeceğiz. 1926’da Medeni Kanun’la açılan eşitlik mücadelesi yolunda, biz kadınlar var olmaya, direnmeye ve kazanmaya devam edeceğiz. ktidarımızda ilk işimiz İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönmek ve Medeni Yasaya sahip çıkmak gibi 6284’ü harfi harfine uygulamak olacak."
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de yerel gazetelerde...
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de yerel gazetelerde çalıştı. Sivil Sayfalar, Yeşil Gazete, Journo ve sektör dergileri için yazılar yazdı, haberleri yayınlandı. Hemşin kültür dergisi GOR’un kurucu yazarlarından. Yeşilden Maviye Karadenizden Kadın Portreleri, Sırtında Sepeti, Medya ve Yalanlar isimli kitaplara katkı sundu. Musa Anter Gazetecilik (2011) ve Türkiye Psikiyatri Derneği (2024) en iyi haber ödülü sahibi. Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu kurucularından. Sendikanın İstanbul Şubesi yöneticilerinden (2023-2027). İstanbul Üniversitesi Avrupa Birliği ve Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümlerinden mezun. Toplumsal cinsiyet odaklı habercilik ve cinsiyet temelli şiddet haberciliği alanında atölyeler düzenliyor. Ekim 2018’den bu yana bianet’te çalışıyor.