Haberin İngilizcesi için tıklayın
Uluslararası PEN Kulüpleri Federasyonu’nun Norveç şubesi (PEN Norveç), ‘Türkiye İddianame Projesi 2020’ projesi kapsamında Libya’da öldürülen MİT görevlisini ifşa ettikleri gerekçesiyle yargılanan Odatv’den Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ile Hülya Kılınç, Yeni Yaşam’dan Ferhat Çelik ile Aydın Keser, Yeniçağ’dan Murat Ağırel ve gazeteci Erk Acarer’le Akhisar Belediyesi Basın Birimi görevlisi Eren Ekinci’nin yargılandığı davanın iddianamesini inceledi.
İstanbul Barosu avukatlarından Şerife Ceren Uysal’ın hazırladığı raporda gazetecilere verilen hapis cezaların hatırlatıldı. Uysal, davanın istinaf sürecinin devam ettiği belirtti.
• Aydın Keser, Ferhat Çelik ve Murat Ağırel; MİT Kanunu 27/3 maddesi uyarınca "zincirleme şekilde; istihbarat faaliyetleri ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek" suçlamasıyla 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezasına • Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç da MİT Kanunu 27/3 maddesi uyarınca "istihbarat faaliyetleri ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek" suçlamasıyla 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. • Tutuklu olan sanıkların tamamı hükümle birlikte tahliye edilmişler, yurtdışındaki Erk Acarer'in dosyası ise ayrılmıştı. Belediye çalışanı Eren Ekinci ve Barış Terkoğlu beraat etmiş, iki isme yöneltilen suçlamaların "kanunda suç olarak tanımlanmadığı" hükmüne varmıştı. |
TIKLAYIN - MİT davasında gazetecilere ceza ve tahliye
"Sanıkların ifadelerine yer verilmedi"
Uysal, duruşma savcısının mütalaasını karar duruşmasına bir gün kala dosyaya koyduğunu belirtti ve 9 Eylül’deki ikinci duruşmada mahkemenin sanıklardan mütalaaya karşı son savunmaları alarak hüküm kurduğu vurgusunu yaptı.
50 sayfadan oluşan iddianamenin sekiz kişiye “devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama, istihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etme” isnadı yüklediğini belirten Uysal, iddianame 2014’teki MİT TIR’larının durdurulması olaylarına değinen kısa bir bölümle başladığını belirtti.
Uysal bununla ilgili “Bu bölümlerin şüphelilere yöneltilen isnat ve şüphelilerin fiilleri ile ilişkisi olmadığı iddianamenin bütünü okunduğunda anlaşılmaktadır. Bu bölümün iddianamede yer almasını gerektirecek bir hukuki gereklilik tespit edilememiştir” yorumunda bulundu.
İddianamede soruşturma dosyası ile doğrudan ilgisi olmayan birçok konuya girildiğini ve çok sayıda uzun alıntı yapıldığını aktaran Şerife Ceren Uysal, bu durumun iddianamenin anlaşılır şekilde okunmasını önemli ölçüde güçleştirdiğini ifade etti.
İddianameyi hazırlayan savcının gazetecilerin savunmalarını kısaca özetlediğini fakat MİT’in yaptığı iki ayrı suç duyurusunu ‘sonuç ve istem’ kısımları da dahil olmak üzere kelime kelime alıntıladığını vurguladı.
İddianamedeki “Soruşturma Sürecinde Yürütülen Dezenformasyon Faaliyetleri” başlığının dosyanın içinde yer almaması gereken bir alan olduğunu yazdı.
Uysal ayrıca iddianame içeriğinde şüphelilerin eylemlerinin defalarca tekrarlandığını belirtti ve iddianamenin 50 sayfalık hacminin bir yanılsama yarattığını da vurguladı.
"İfşa olmuş bilginin yeniden ifşasının mümkün değil"
Uysal, “Şüphelilerin fiillerine hem TCK 329/1, hem de Mit Kanunu 27/3 isnat edilebilir mi?” sorusunu ise şöyle cevapladı:
“Şüphelilerin her birinin tekil fiillerine her iki isnadın birden yöneltilmesinin bir hukuki zemini olmadığının kabulü gerekmektedir. Ve yine burada uygulanması gereken normun özel norm olduğu gözetilerek MİT Kanunu md. 27/3`e yönelinmesi gerektiği de tartışmasızdır. Şüphelilere hem genel, hem özel norm dayanak alınarak iki ayrı isnatta bulunulması hukuka aykırıdır.”
Raporda ifşa olmuş bir bilginin yeniden ifşasının mümkün olmadığını aktaran Uysal, mutlak olarak somut olayla ilişki içerisinde değerlendirme yapılması gerektiğini ifade ederek iddianamenin somut bir değerlendirmeden kaçındığı da aktardı.
Uysal “İddianame savcıları tarafından bu alıntılar yapılmasına rağmen iddianame içerisinde ifşa konusunda bu atıflarla ve kavramın kendisi ile örtüşmeyen iki ayrı yoruma gidilmiştir. Her iki yorum da aşağıda anahatları ile tartışılacaktır. Ancak belirtmek gerekir ki burada sorun savcıların yorumda bulunmaları değil, ancak yorum yolu ile suç oluşturmaya yönelik bir çaba içerisine girmiş olmalarıdır” dedi.
Gerçekten hukuki bir iddianame mi?
İddianamenin hukuki anlamda bir iddianame olup olmadığı sorusuna da raporda cevap veren Uysal şu değerlendirmeyi yaptı:
“Henüz iddianame hazırlanmadan önce yürütme kademesinde yer alan siyasetçiler tarafından bu soruşturma ve şüphelilerin fiilerri hakkında itham edici yorumlar yapıldığı anlaşılmaktadır. Hemen hemen tüm incelenen iddianamelerde benzer bir olguya rastlanmış olması, yürütme erkinin bu tutumunun iddianame icerikleri belirlenirken yargının bir unsuru olan savcılar üzerinde belirleyici bir basınç aracına dönüşüp dönüşmediğinin sorgulanmasını gerekli hale getirmektedir.
“Ne yazik ki bu raporda tespit edilen eksikliklerin bir kısmı doğrudan en temel hukuk ilkelerine ilişkin olup, raporda vurgulandığı üzere yapılan hatalar kadar, yapılması gerekmesine rağmen yapılmayanlar da hukuka aykırılığı derinleştirmiştir.
“Bu inceleme sonucunda tespit edilen ise filtre görevinin ifası yönünde bir çaba değil, aksine kanun koyucunun yerine geçme eğilimidir. Bununla beraber şüphelilerin bir kısmının fiillerini hukuka aykırı olarak niteleyen bir düzenleme olmamasına rağmen ve bu durum basit bir araştırma ile açığa çıkabilecek iken bu durumların gözardı edilmesi ya hukuki bilgi eksikliği ile açıklanabilir ya da iddianame savcılarının ilgili şüphelilerin yasal düzenlemelere rağmen cezalandırılması konusunda güçlü istekleriyle. Bu her iki durumun da hukuka aykırı olduğu açıktır.
“Gerçekten de haksız dava açmamak yani yok yere iddianame düzenlememek bir Cumhuriyet Savcısının duyması gereken en temel endişelerin başında gelmelidir.
“Bu iddianamenin değerlendirilmesi akabinde yapılabilecek en temel öneri, bu iddianamenin ‘nasıl iddianame yazılmaması gerektiğinin’ bir örneği olarak hukuk fakültelerindeki eğitim aşamasından başlayarak tartışmaya açılmasıdır. Zira yukarıda ayrıntıları ile tartışılan eksikliklerinden ötürü gerçekten bir iddianameden beklenebilecek asgari kriterleri dahi karşılamamaktadır."
(HA)