Farklı Ses Farklı Yorum programında Özgür Radyonun sorularını yanıtlayan Tepeli, Iraklıların bağımsızlıkları için savaştıklarını belirterek, Savaştan önce Saddam Hüseyine muhalif olanlar bile savaş sürecinde yönetimle bütünleşti. Çünkü onlar artık özgürlükleri için mücadele ettiklerini biliyorlar diye konuştu.
Sorular ve Tepelinin yanıtları şöyle:
Bağdattan ne zaman ayrıldınız ve nasıl geldiniz?
5 gün önce Bağdattan ayrıldım, Suriye üzerinden Türkiyeye geldim.
Siz Bağdattan ayrıldığınızda neler vardı kentte?
Kentte yoğun bir bombalama vardı. Bağdatın çok nefis bir havası vardı. Son iki gün, o hava tamamen kendini karanlığa bıraktı. Gökyüzü kapkaranlıktı ve Bağdata hiç yakışmayacak bir hava vardı. Savaş o kirli yönüyle havayı da kirletmişti.
Bağdatta nerelerde kaldınız, bu organizasyonu kim sağladı?
Biz Bağdata gittikten sonra Bağdat Dayanışma ve Kültür Başkanı Doktor Haşimi ile muatap olduk, bizim ile o ilgilendi. Ben bu süre içinde Dora ve Vasvador petrol rafinerilerinde kaldım.
Kaç gün Bağdatta kaldınız?
Ethem Tepeli: 45 gün kaldım.
Amerikalı generaller, iki günde Bağdata gireceklerini ilan etmişlerdi ve medya tekelleri, ABD ve İngilterenin silah ve teknolojik üstünlüğünü öve öve bitirememişti. Ancak gelişmeler gösterdi ki, Irak, Irak halkı direniyor, sizin bu konuda gözlemleriniz neler?
Bağdata kolay kolay giremeyeceklerini anladılar sanırım. Bu geç anladılar ama anladılar. İki günde, 10 günde bu savaşın bitirileceğini ilan etmişlerdi. Ama 19. gündür Basra bölgesinden dahi çıkamadılar. Irak halkı bu savaşa çok iyi hazırlanmış, yaptıklarının ulusal bağımsızlık savaşı olduğunu biliyorlar ve buna göre hazırlanmışlar. Bence kolay kolay teslim olamayacaklar.
Gazetelerde Irak halkının Amerikalıları çiçeklerle karşılayacakları bol bol yazdı. Siz bu sürede Amerikalılar gelse de kurtulsak diyen Iraklı gördünüz mü?
Amerikalıları çiçeklerle değil de, sanırım kazmalarla, küreklerle, tabancalarıyla karşılayacaklardır. Bu savaşın hesabını yapanlar, bu konuda yanıldılar.
Irak halkının hazırlıkları sürüyor sanırım?
Ben çıkarken de 5 yaşındaki çocuk dahi mevzi kazıyordu, mevzide babası, annesi, ağabeyiyle birlikte çalışıyordu. Devlet halkı silahlandırmış durumda. Silahı olmayan halk da kazmasıyla, küreğiyle bu savaşı kazanacaklarına inanıyorlar.
Bombalamanın ilk günlerinde Bağdatta günlük yaşamın devam ettiği yönünde haberler de geldi. Günlük yaşam gerçekten ilk günlerde devam etti mi?
İnsanlar kendi evlerinde belli bir stok yapmışlar, savaşa hazırlık için. Ama diğer taraftan da esnaf dükkanlarını açıyordu, insanların günlük ihtiyaçlarını giderebilecekleri yerler açıktı.
ABD ve İngilterenin propagandalarının Irak halkı üzerindeki etkisi var mıydı?
Hayır. Savaşın 3. gününde, Basrayı işgal ettiklerinde, Karbelaya doğru geldiklerinde, biz gerçekleri bilmediğimiz için inandık. Ama daha sonra halkla sohbet ettiğimizde bütün bunların yalan olduğunu gördük. Onlar diyorlardı ki, Amerika yalana başvurdu, bu yalanlarla bizleri kandıramayacaklar Ondan sonra biz de inandık, gerçekten Basrayı aşamamışlar, Karbelaya da girememişler. Onlar Karbelaya girdik dediklerinde çölde asker indirmişler, kentin yakınına gelene kadar hiçbir şeyle karşılamamışlar ama kentin yakınına geldiklerinde yoğun bir direniş ile karşılaştıklarında geri çekilmişler.
91deki savaştan daha farklı bir taktik izliyor Irak
Evet, Irak halkı ve Irak yönetimi 91deki düştükleri hataya bu sefer düşmediler tam tersine kendileri çok iyi bir şekilde hazırlanmışlar bu savaşa. Bu sefer de Irak halkı kendilerini buna hazırlarken, Amerika ve İngiltere yanlış bir hesap yaptılar, 10 günde kazanacaklarını sandıkları savaştan, şimdi içine düştükleri bunalımdan nasıl kurtulacaklarının hesabını yapıyorlar.
Irakta halkın günlük ivedi ihtiyaçlarını karşılama olanağı nedir?
İlk etapta günlük ekmek, su gibi ihtiyaçları karşılıyorlar.
Günlük gıda bitmiş durumda sanırım, suyu da kesiyorlar.
Ben oradayken bunlar vardı, ama ne kadar devam eder bilmiyorum. En büyük sorun ilaç, Irak halkı için. Kan aranıyor. Stoklar da gün geçtikçe eriyor.
Esir alınanlar sivil halk mı, asker mi?
ABD ve İngilterenin esir aldıklarının çoğunluğu halktan. Ama kendileri bu esirlerin asker olduğunu ileri sürüyor. Özellikle köylere girdiklerinde halkı, çocuk, kadın, erkek demeden esir alıyorlar.
Sizce, pazar yerine düşen bombalar, gerçekten yanlışlıkla mı düşüyor yoksa bilinçli olarak mı atılıyor?
Burada bir savaş var. ABD, Irak halkını yok etmeden bu savaşı kazanamayacağını çok iyi biliyor. O yüzden bence, yanlış düşen bir bomba yok. Gündüz saat 2de haber geldi, pazara bomba düştü diye. Bunun yanlışlıkla olduğuna ben kesinlikle inanmıyorum, Irak halkı da buna inanmıyor. Diğer bir taraftan, bizim kaldığımız yerin 500 metre ilerisinde, Dicle kenarında bir çiftlik evi bombalandı.
Irak halkına ilişkin gözlemleriniz neler?
Irak halkı mükemmel bir halk. Bu süreçte gidemeyen arkadaşların, savaştan sonra giderek, Irak halkı ile tanışmalarını canı gönülden istiyorum. Orada Irak halkını tanımak, kendilerine büyük bir zengin miras olacak.
Size davranışları nasıldı, canlı kalkan olarak Irak halkının?
Onların bize karşı olan sıcak kanlılığından ben zaman zaman rahatsızlık duydum. Canlı kalkan olduğumu gösteren tişörtümü gören esnaf para almıyordu. Ancak canlı kalkan önlüğünü çıkardığımda aldıklarımın karşılığını ödeyebiliyordum.
45 gün kaldınız, saldırı sırasında da oradaydınız. Neden canlı kalkan olmayı seçtiniz?
Canlı kalkan kelimesi belki de yanlış. Ben başta karşı çıktım. Emperyalist savaşın karşısında, emperyalist savaşın vahşetini Irak halkı ile birlikte yaşamak, onlarla aynı duyguları hissetmek, onların acılarını paylaşmak için orada olmak istedim. Kendimizi barış gönüllüsü olarak tanıttık. Biz barışı sağlamaya geldik, sonuna kadar da barışı zorladık. Biz orada her gün sokakta eylemler yaptık. Dünya halkının bu konuda savaşa bakış açısını çok net bir şekilde ortaya koydu. ABD belki Irakı işgal edebilir, yönetimi tutsak alabilir ama orada Amerika hiçbir zaman barışı sağlayamayacak. Irak halkını teslim alamayacak.
Güngörenden 10 yaşında bir dinleyicimiz aramış bizi. Ozan Karacanın iki tane sorusu var. Birincisi, Iraklı çocuklar ölüyor mu? diye soruyor.
Öncelikle Ozanın buradan gözlerinden öpüyorum. Orada binlerce Ozan var, bu savaşın acısını paylaşıyorlar. Orada yüzlerce çocuk bu savaşta hayatını kaybetti. Daha fazla konuşamayacağım.
Ozanın ikinci sorusunu aktarmak istiyorum. Kadınlara kötü muamele yapılıyor mu?
Savaş kadın, erkek, çocuk ayrımı yapmıyor. Her türlü insanı, alabildiğine aşağılayıcı muameleler yapılıyor. Her anne için, kendi çocuğunun ölümü, eşinin ölümü, ülkesinin işgali bir işkencedir. Diğer bir tarafıyla, kadınlar da kelepçeleniyor, yerde sürükleniyor.
Bağdatta şu an da canlı kalkan var mı?
Evet, 40 arkadaşımız daha orada.
Peki, siz neden döndünüz?
Artık orada bir şeyleri yapamadığımı anladım, çünkü savaş başladı. Yapacak başka bir şeyimin kalmadığını anladım. Geri dönüp burada bir şeyler yapmak, daha güçlü bir ses çıkarmak istedim. Orada bir şeye yaramadığımı hissettim ve çıktım.
ABD Bağdatı ele geçirdiğinde, orada barınabilir mi?
Hayır kesinlikle barınamaz, ne oraya bir yönetim kurabilir ne de barınabilir. Irak halkı, kendi ülkesini çok seviyor ve işgale hayır, diyor. İşgali hiçbir zaman kabullenmeyecek, daha da zor bir savaş başlatacaktır Irak halkı.
Saddam Hüseyine muhalif olanların tutumun nasıl?
Bu savaş, muhalifleriyle, yönetimiyle, halkıyla bütünleşti. Herkes Saddam Hüseyine bu savaştan önce karşıydı ama şimdi herkes onun yanında. Çünkü ülkesinin bağımsızlığı önemli. Herkes elinden ne geliyorsa onu yapıyor.
Türkiyeden gittiğiniz için özel bir ilgi ya da tepki gördünüz mü?
Bize karşı, alabildiğince sıcak ilgi vardı, aramızda dostluk kuruldu. Bize niye buradasınız, diye sorduklarında, biz de kendilerini bu savaşta yalnız bırakmamak, aynı acıyı paylaşmak için geldiğimizi söylüyorduk. Ağlayacaksanız, biz de sizin ile birlikte ağlayacağız, direnecekseniz, birlikte direneceğiz demek için geldik, diyorduk. Bunları söylediğimizde onlar da bizi anladılar. Bize diyorlardı ki; biz birlikte bu savaşı kazanacağız.
Sizi de kendilerinden gördüler.
Öyle, gittiğimizde sofralarını açtılar, evlerine davet ettiler. Bize cebindeki parayı çıkarıp vermek isteyenler bile oldu. Ellerinde az olan bir şeyi bile paylaşabileceklerini gördüm.
Savaş başlamadan iki gün önce Filistin Otelinde bizim ofisin yanında bir ofis vardı. Orada çalışan iki kadın vardı. Sürekli gidip gelirken, onlarla da dostluk kurmuştuk. Çarşıdan alışveriş yapıyorduk, o anda beni görmüş ve geldi yanıma; ihtiyacınız ne var diye sordu. Ben de su ve sigara alacağımı söyledim. Onları alırken kendisi ödemek istedi. Kabullenmedim ama sonunda parasını o verdi. Bir daha onu göremedim. Yeniden Bağdata gitmenin bir yolunu bulacağım daha sonra, eğer sağ iseler o insanlarla kucaklaşmak istiyorum. Irakı yeniden var etme çalışmasına o insanlarla birlikte katılmak istiyorum.
Zaten Irakta kalmak da, Iraklıların acılarını paylaşmak ya da savaşın ortasında kalmak da size ruh dünyanızda da çeşitli değişiklikler yapmıştır. Siz kendinizde ne tür değişiklikler hissediyorsunuz?
Ben buradan giderken, neler yapabiliriz diye düşünüyordum. Ethem Tepeli, bugüne kadar bir şeyler yapmaya çalışan bir insandı. Ben Ethem olarak, daha farklı bir şeyler yaptığıma inandım. Irak halkıyla savaşın ortasında paylaştığım şeyler bana daha çok moral verdi. Kendi varlığımın bir şeye yaradığını hissettim. Oradaki paylaşımların, savaşsız bir dünyada herkesin yaşamasını istiyorum. Dünyanın ezilen halkları, bugüne kadar ne yaptıysa, bundan sonra iki katını yaparak bu savaşı durdurmalı. (BB)