Her yıl farklı bir tema ile gerçekleştirilen ‘Dünya Su Günü’ etkinliğinin 2024 yılı teması su yönetiminin barışa giden bir kanal olarak faydalarını vurgulamak, işbirliği ve suyla ilgili anlaşmazlıkları önlemeye yönelik etkili mekanizmalar ve araçlar geliştirmek amacıyla “Barış için Sudan Yararlanmak: Barış için Su” olarak belirlendi.
“Temel bir insan hakkı”
Dünya Su Günü ile ilgili Türkiyeli ekoloji ve meslek örgütleri ile siyasi partilerin açıklamalarından bazıları şöyle:
Türk Tabipleri Birliği (TTB): “Temiz su kaynaklarımız hızla kaybedilirken susuzluk, tüm dünya için önemli bir tehlike boyutuna ulaşmıştır. Ülkemiz de özellikle madencilik faaliyetleri, yanlış tarım politikaları, vahşi sulama gibi nedenlerle çölleşme ve su kıtlığının arttığı ülkeler arasındadır.
“Bunun yanında suya erişimdeki eşitsizliğin derinleşmesi sonucu, topluluklar ve ülkeler arasında temiz su, savaşlara gerekçe gösterilebilmektedir. Ancak savaşlara gerekçe yapılan su, barışı da sağlayabilir.”
Türkiye İşçi Partisi (TİP): “Temiz suya erişim temel bir insan hakkıdır. Belediye uhdesinde bulunan içme suyu kaynaklarının özelleştirilerek satılmasına, kiralanmasına engel olacağız. İçme suyu rezerv alanlarını koruyup, musluktan akan suyun içilebilir olmasını sağlayacağız. Kente sağlanan içme suyu değerlerini, periyodik olarak belediye sitesinden yayınlayacağız.
“Ekosistemin biyoçeşitliliği en yüksek ve en kırılgan alanları olan sulak alanları mutlak koruma alanları yapacağız.”
Su stresi artacak
Polen Ekoloji Kolektifi: “Dünyada 1,1 milyarı aşkın insan temiz içme suyuna ulaşamıyor. 2,7 milyar insan yılda en az bir kez su sıkıntısı yaşıyor. En az 2,4 milyar insan da yetersiz sanitasyon nedeniyle sudan kaynaklı hastalıklarla karşı karşıya kalıyor.”
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası: “Ortadoğu coğrafyasında Türkiye 85 milyon nüfusu ile kişi başına düşen yıllık 1.346 m3’lük su miktarı ile su zengini bir ülke olmayıp su baskısı yaşayan ülkeler arasında yer almaktadır. 2050 yılı nüfus projeksiyonuna göre, teşvik edilen doğum oranları ve sınır ötesi göçlerle nüfusumuzun 100 milyon olması hesaplanırken, kişi başına düşen yıllık 1.145 m3’lük su miktarına gerileyecek ve ülke olarak su stresimiz daha da artacaktır.
"DSİ Genel Müdürlüğü verilerine göre küresel iklim değişikliği etkisi altında yüzyılın ortasında Türkiye’de kişi başına düşen su miktarı açısından 6 havzanın su kıtlığı, 7 havzanın da mutlak su kıtlığı çekmesi öngörülmektedir. Bu bağlamda Türkiye, bulunduğumuz coğrafyada çok yakın gelecekte yaşanması muhtemel bir su krizinin kilit ülkesi olma konumundadır. Su kaynaklarının etkili bir şekilde yönetilmesi, bölgedeki çatışma ve kriz potansiyelini azaltabilir ve barışın tesisine katkıda bulunabilir.”
TEMA Vakfı: “Su varlıklarının karşı karşıya olduğu tehditler, su tasarrufu, temiz suya erişim gibi konularda daha fazla bilgi sahibi olarak suyu koruyabiliriz. Koruyacağımız her bir damla, büyük bir değişimin başlangıcı olabilir.”
“Su kaynakları kuruyor”
TMMOB Kimya Mühendisleri Odası: “Büyük bir hızla su kaynaklarının kirlendiği ülkemizde Doğu Karadeniz, Fırat ve Akdeniz`deki havzalar hariç bütün akarsular ciddi anlamda kirlenmektedir. Yağış azlığından dolayı ülkemizin birçok önemli gölü kurumuş ya da kurumak üzeredir. Yıllık binde 12 nüfus artışı, göçler ve nüfusun coğrafi dağılımı göz önüne alındığında en iyimser tahminle mevcut kaynakların en fazla 2055 yılına kadar yeterli olacağı anlaşılmaktadır.
“Suya erişim bir insanlık hakkıdır. Planlama olmadan suyun yönetilmesi mümkün değildir. Su olmadan hayatın devamlılığını sağlamak olanaksızdır. Tarım, endüstri, enerji ile ilgili faaliyetleri su olmadan yürütmek mümkün değildir." (TY)