Irak direnişinin kesinlikle desteklenmesi gerektiğini söyleyen Amin, direnişle ilgili soru sormanın ya da direnişi sorgulamanın zamanı olmadığı kanısında.
"Küresel bir kampanya açılmalı. İşgal altındaki her yerde 'ABD evine geri dön' denilmeli. Türkiye'de NATO'nun öncelikli ve aktif bir üyesi. Irak'tan ABD'nin çıkması, bölgedeki üslerin sökülmesi demektir. Modern tarihin en güçlü, en çirkin hayvanına karşı Irak ve Filistin direnişini yalnız bırakmayalım."
ABD ve İsrail dünyayı yeniden planlıyor
"Alternative Information Center-Alternatif Bilgi Merkezi" kitabının yazarı ve altı yıldır AIC İşgal İzleme Merkezi'nin yöneticiliğini yapan Filistinli Ahmet Al Jaradat, İsrail hükümetinin ülkeden ayrılmasına izin vermemesi nedeniyle İstanbul'a gelemedi.
El-Halil'de oturan eski bir aktivist olan Al Jaradat'ın açıklaması başka bir katılımcı tarafından okundu. Jaradat, Irak'ın işgaline karşı yapılacak eylemlerin Filistin sorunuyla iliştirildiği ölçüde başarılı olabileceğini söyledi:
"Irak'ta olanlarla Filistin'le olanlar arasındaki bağlantı aynıdır: Doğal kaynakları kontrol altına almak. Mahkeme, Filistin sorunu gündeme getirilmedikçe başarısız olur. Kapitalist rejimler, SSCB'nin çökmesiyle sosyalist rejimleri de yendiğini düşünüyorlar. İsrail, ABD'nin bölgedeki projelerinin hayata geçmesinde önemli rol oynuyor. ABD'nin amacı dünyanın tüm ülkelerindeki zenginlikleri kontrol altında tutup yağmalamaktır.
İsrail, Filistin'de işgal ettiği topraklardan çekilmek istemiyor. Ne tesadüftür ki, işgal edilen topraklar tarım alanlarıdır. Filistinlileri aç bırakarak, topraklarından çekilmeyerek, İsrail ABD'nin projesine hizmet etmektedir".
Silah bırakınca insan oldum
2003 yılının Nisan ayında Irak'ta savaşmaya giden, ancak iznini kullandığı Ekim ayında birliğine dönmeyi reddederek, vicdani reddini açıklayan ABD'li asker Camillo Mejo, Irak Dünya Mahkemesi'ne video kaydıyla katıldı.
İki ay önce hapisten çıkan Mejo "Silahımı bırakınca, insanlığımı kazandım" dedi.
Amerikalı tanık John Ross ise 40 yıldır Meksika'da yaşayan, dünyanın en kıdemli aktivistlerinden biri.
Vietnam savaşına gitmeyi reddettiği için cezaevine konulan ilk eylemci olan Ross, yazar ve akademisyen olarak hala eylemlerini sürdürüyor.
Ross konuşmasına "Askeri terimlerde dolaylı hasar, sivil altyapının tahrip edilmesidir. Bağdat'ta altı altyapı tesisi bombalandı. Bu nedenle 'insanı kalkanlar' burada çok önemliydi. Bizi yalnız bırakmayan Türkiyeli kalkanlara teşekkür ederim" diyerek başladı.
Ross: "Meksika'nın geleceği Bush'un savaşında"
Irak Dünya Mahkemesi'ne Meksika'daki tanıklığıyla katılan Ross, "Dolaylı Hasar" başlıklı sunumunda, Irak işgalinin Meksika üzerinde olumsuz gelişmelere yol açtığını, ABD'nin Meksika hükümeti üzerinde baskı kurduğuna değindi:
"40 yıldır Meksika'da yaşıyorum. Meksikalı bir şairin sözleriyle durumu özetlemeye çalışacağım: 'Zavallı Meksika, Tanrı'dan bu kadar uzak, ABD'ye bu kadar yakın'.
Meksika'nın ABD'ye üç bin kilometre sınırı var. Meksika petrolünün yüzde 90'ı ABD'ye gider. Bush, savaşı sürdürebilmek için Meksika'nın petrol zenginliğini kullandı ve bugün Meksika'nın petrolü tükenme noktasında. Meksika'nın geleceğini Bush'un savaşına yatırdık. ABD, bugüne kadar sekiz kez Meksika'yı işgal etti".
Güvenlik kaygısı, saldırganlığı meşrulaştırdı
Irak savaşında 90 Meksikalı'nın öldüğünü söyledi Ross. "Üstelik Meksika savaşın tarafı değildi, koalisyon üyesi değildi. Britanya'nın bile 90 kadar asker kaybı var. Bugün 13 bin Meksikalı Irak'tadır. Kore'ye, Vietnam'a gittiler. Meksikalılar, ABD vatandaşı olabilmenin yolunu askere yazılmakta, orduya katılmakta buluyorlar".
Irak Dünya Mahkemesi'nin dinlediği tanıklardan biri de Christine Chinkin'di.
"Geleneksel biçimiyle, devlet güvenliği egemen devletlerin dış tehditlerden ve diğer ülkelerin eylemlerinden korunması ilkesi üzerine kuruludur. Bu da güvenlik kaygısı nedeniyle saldırganlığı meşrulaştırır" diye konuşan Chinkin'in girişimiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde (ICC) Blair ve hükümeti için, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları konularında tüzüğü ihlal edip etmediğiyle ilişkin olarak soruşturma açıldı.
Kumar: "ABD, Kitle imha silahı kullanan tek ülke"
İlginç tanıklardan biriyse Corrine Kumar. Düşgörücü, hikaye anlatıcısı, sosyolog ve felsefeci Kumar, dünyanın içinde bulunduğu siyasal çalkantılara karşı alternatiflerini sundu.
Iraklı tanıkların "haysiyet ve Onurdan söz ettiklerini" söyleyen Kumar, "ABD'nin işgaline karşı, haysiyet ve onuru savaşın merkezine koyarak bir söylem yaratalım" diye konuştu.
Savaşı sorgulamanın evrensel gerçeği de sorgulamak anlamına geldiğini söyleyen Kumar şunları söyledi:
"Sorgulamak, efendinin evini yıkmayı gerektiriyor. Efendinin araç gereciyle, efendinin evini sökemezsiniz. Siyasete etiği, ahlakı geri getirmeliyiz."
"Güney Rüzgarı" adını verdiği yeni bir siyasal imgelemi anlatan Kumar, Güneyi, savaşın ve yıkımın olduğu coğrafi bir kavram olarak değil, felsefi kavram olarak açıkladı.
Kumar'a göre, "Güney, kadınların bilgeliği demek. Güney başkaldırının her yeridir. Güney, yeni dünya bakışlarının, susturulmuş bilgilerin, tarihin alanıdır" dedi.
Sivil bitmez, ABD askeri biter
ABD'nin geliştirilmiş napalm, bakteriyal savaş, seyreltilmiş uranyum ve kitle imha silahlarını kullanan tek ülke olduğuna dikkat çekti Kumar:
"Reel politika, ABD'nin özür dilenmesi istenseydi değişir miydi? ABD'den özür ve tazminat talip etmeliyiz" derken, Belçika'da düzenlenen ve ABD başta olmak üzere 80 ülkenin katıldığı "Irak'ın Geleceği" toplantısında, Irak'ın borçlarının silinmesine ilişkin alınan kararı eleştirdi ve "Soruyorum şimdi. Irak'ın borçlarının silmeyi konuşanlar, Irak'a olan borçlarını nasıl ödeyecekler. O borcu nasıl hesaplayacaklar. Çocukların gözlerine nasıl bakacaklar" dedi.
Irak Dünya Mahkemesi'nin bir konuğu da Biju Mathew'di. Göç, diaspora siyaseti ve uluslararası emek piyasası üzerine araştırmalar yapan Mathew, "New Yort Taksi Çalışanları Derneği" örgütleyicilerinden ve "Nefrete Fon Ayırmaya Son" kampanyasının da önderlerinden olarak tanıtıldı.
Mathew, konuşmasında, yüz bin Iraklı sivillle, 2 bin ABD askerinin ölmesi arasında ironik bir bağ kuruyordu:
"Sivillerin sayısı sona ermez. Ama Irak'a gönderilen askerlerin sayısı sınırlıdır. ABD asker bulmakta zorluk çekiyor. Yoksul Afrikalılar, Güney Amerikalılar orduya katılmıyorlar. Sonunda ABD savaşı kaybedecek. Ardında muazzam ölü, acı bırakarak, Irak'ın dokusu ve ekonomisi alt üst ederek. Bunun sonucunda bir dizi aktörler politikaya katılacaklar".
Mathew: Pazar günü protestosu değil sokak gösterileri
Mathew konuşmasını bir soru sorarak sürdürdü:
"Savaş karşıtı hareketler o zaman ne yapacaklar? Bugüne kadar kullanılan metotlar artık işe yaramıyor. ABD'yi zayıflatacak bir strateji bulunmalı, yoksa hiçbir metot işe yaramaz. Bunu bir kez sorduğumuzda çeşitli yanıtlar bulunur. Örgütlenmeyle, seferberlik arasında ayım yaparak bunu söylüyorum.
Seferberlik değil, uzun süreli örgütlenmeler gerekiyor. ABD'yi zayıflatmayı en iyi başaran Irak direnişidir. Yapılması gereken daha önceden planlanmış Pazar günü protestosu değildir. Burjuva demokratik değerlerden, inançlardan uzaklaşmalıyız".
Biju Mathew, sokağa çıkılmasını, sürekli sokaklarda olunmasını önerdi:
"Egemenlik bir kez tanımlanıp, bir daha değiştirilmeyecek kavram değildir. Egemenlik halka aittir ve bir süreçtir. Batı son 30 yılda halkın egemenliğini imha etmiştir. 1930-40'larda işçi sınıfı, 'Zincirlerimizden başka yitirecek bir şeyimiz yok' söylemiyle yola çıktığında toplu sözleşme hakkını kazanmıştı. Bugünse her şeyin çözümünü toplu sözleşmede arıyorlar".(AD/EÜ)