Suriye konusunda, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve görevlendirilmesine ilişkin bir yıl süreyle izin verilmesini öngören Başbakanlık Tezkeresi'nin Meclis Genel Kurulu'nda kabul edilmesini sol partilerin temsilcileri ve Halkevleri'yle görüştük.
Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Eş Başkanı Bilge Seçkin Çetinkaya, Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP) Genel Başkanı Ferdan Ergut, Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy ve Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Merkez Yürütme Kurulu'ndan Alp Altınörs Suriye ile ilişkilerin geldiği noktanın sorumlusu olarak Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) bugüne kadarki dış politikasını işaret etti.
Çetinkaya, Ergut, Ersoy ve Gürkan olası bir savaşın çözüm değil felaket getireceğini belirterek Türkiye'nin bir savaş macerasına girmesine karşı olduklarını ifade etti.
Çetinkaya: Sorumlu AKP'nin dış politika yanlışları
Bugün gelinen nokta AKP'nin dış politikasındaki yanlışlarının sonucudur. Türkiye başından beri bölgede emperyalizmden güç devşiren bir aktör olarak rol oynadı. AB, ABD, Suudi Arabistan, Katar eksenli emperyalist kampın içinde yer aldı.
AKP'nin en korktuğu senaryo gerçekleşti: Suriye'de özerk bir Kürt bölgesi ortaya çıktı. Türkiye de Suriye'de izlediği politika nedeniyle köşeye sıkıştı.
Gelinen nokta Türkiye'nin AKP'nin dış politikaları eliyle Suriye'deki savaşa dahil edildiği anlamına geliyor. Tezkereye evet oyu veren AKP ve MHP savaş çığırtkanlığının önde gelen partileriydi.
Hem memleket içinde hem de bölgede bu sorunlar barış, müzakere yöntemiyle çözülmelidir. Türkiye'de Kürt sorunu diye adlandırılan sorun da bölgesel meselenin bir parçasıdır ve hükümetin karşısında gördüğü aktör de bölgesel bir aktördür.
Emperyalist müdahalelerle çözülecek bir sorun yoktur ortada.
Bu tezkereye dayanarak Türkiye fiili bir çatışma ortamına girer mi? Bunun cevabının hayır olmasını diliyoruz ve istiyoruz.
PYD meselesini uzun bir gelecekte AKP fiili bir müdahaleyle çözmeye çalışabilir mi; bunlar olasılık dahilinde. Ancak akılda tutmak da fayda var ki Türkiye "Batı kampı"nın ve NATO'nun müdahil olmayacağı bir süreç içinde olmaz. AKP bundan sonraki süreçte bu konuda kamuoyu desteği yaratmaya çalışacak mıdır; süreç buna göre şekillenecektir.
Gürkan: Savaş tezkeresinin kullanımına izin vermeyelim
AKP hükümetinin aylardır sürdürdüğü Suriye politikası savaş sınırına geldi. Uzun süredir ABD'nin bölgede hakimiyetini kurmasına endekslenmiş politikasıyla birleşen AKP iktidarının dış politikası, bölgede çatışmayı ve huzursuzluğu körüklemekteydi. Keşif uçağını kim, nasıl düşürdü tartışmaları bugün top mermisi, nereden düştüye dönüştü.
Sınır boylarında karşılıklı sürdürülen çatışmalar ölümlere neden olurkenbTBMM Genel Kurulu'nda savaş tezkeresiyle sonuçlanmıştır.
Hükümet yetkilileri, bu tezkerenin mutlaka savaş olarak değerlendirilmemesi gerektiğini açıklasa da, aylardır, bilinçli olarak sürdürülen gerilim politikaları bu tezkerenin, zamanı geldiğinde, savaş tezkeresi olarak kullanılacağını göstermektedir.
Bugün gelinen bu sonucun tüm sorumluluğu, Özgür Suriye Ordusu adındaki, silahlı, çete türü organizasyonları besleyen, destekleyen, her fırsatta düşmanlaştırıcı söylemlerle gerilimi kışkırtan AKP hükümeti ve Başbakan Erdoğan ile hükümetin bu politikalarına onay veren siyasi mihraklara aittir. Irak için planlanan tezkere Suriye ile genişletilmiştir.
Bu tezkere ile savaş yetkisi alan AKP iktidarının bölgede yürüteceği savaşın iki ülke arasında olmayacağı açıktır. İşin içinde İran, Irak, Suriye Lübnan, bağlantılı olarak Rusya, Çin, Türkiye, ABD ve İsrail'e uzanan taraflarla bölge adeta kan gölüne çevrilecektir.
AKP iktidarı, ABD'nin bölgeye dair planlarının bilinçli olarak taşeronluğuna soyunmuştur. Bu politikalar Türkiye halklarına acı, kan, gözyaşı, yoksulluk getirecektir. Dahası etnik ve mezhep çatışmasıyla ülke tam bir cehenneme çevrilecektir. Şimdi emek ve demokrasi güçlerine düşen görev; bu savaş tezkeresinin kullanılmasına izin vermemek bu yetkiyi engellemek için mücadele etmektir.
Ersoy: Bundan zarar görecek olan halklardır
Suriye'de içsavaş aylardır kışkırtılıyor. Bu iç savaştan ABD'nin çıkarı var anlıyoruz, Suudi Arabistan'ın çıkarı var anlıyoruz, AKP'nin çıkarı var, görüyoruz. Ancak burada halkların bir çıkarı yok.
Oradaki bir içsavaş tüm Ortadoğu'ya yayılır diye uyarmıştık. Şimdi bunu görüyoruz. Biz hem Türkiye'de hem Ortadoğu'da savaş istemiyoruz. Bundan zarar görecek olan halklardır.
Bu savaşın bileşenleri El Kaide gibi en gerici unsurlar. Ayrıca bu savaşı, savaş kışkırtıcılarının bile kontrol edemeyeceği açık. Bu süreçten halkların zarar göreceği açık. Herkesi Ortadoğu'da ve Türkiye'de barışı savunmaya çağırıyoruz.
Ergut: Gittikçe dengesini kaybeden başbakana sınırsız yetki
İlkesel olarak Suriye halkının diktatörlüğe karşı verdiği mücadeleyi destekliyoruz. Fakat bu tezkere Türkiye'yi uçuruma sürükleyecektir. Elbette Suriye halkı diktatörlükle mücadele edecektir. Ama bunun nihai kararını verecek olan oradaki dengeler ve Suriye halkının kendisidir.
Bunun uluslararası çeşitli yaptırım düzeyleri mümkündür. Fakat bu asla Türkiye'nin oraya savaş açmasıyla çözülebilecek bir sorun değildir.
Tezkerede "yabancı devletler" denilerek neredeyse sınırsız bir yetki gittikçe dengesini kaybetmekte olan bir başbakana veriliyor. Basiretsizlik ve kibri kendi şahsiyetinde birleştirmiş bir başbakan var şu anda. Her an her şeyi yapabileceğini düşünen, aldığı oyların altında ezilen ama onun da farkına varmayan, nerdeyse tanrının yeryüzündeki gölgesi gibi hareket etmeye başlayan bir başbakana böyle bir tezkere verilmesi, serseri mayın gibi bu tezkerenin nerelere gideceğinin bilinmemesidir. Dolayısıyla, elbette Türkiye'nin böyle bir maceraya girmesine karşıyız.
AKP, bölgede hegemonya mücadelesine girdi ve maceracılık da oradan çıkıyor. Arkasına dönüp baktığında da başka hiçbir uluslararası unsurdan destek görmedi.
Şu an çok kaypak bir zemin var ve bu zemini AKP'nin dış politikası yarattı. Bu zemin üstünde farklı aktörler farklı çıkarlar için hareket edebilir.
Altınörs: Akçakale'nin sorumlusu AKP politikaları
AKP-MHP savaş koalisyonunun yeni bir eylemidir. MHP AKP'nin savaş politikalarının aktif destekçisidir. CHP her ne kadar bu tezkereye hayır oyu vermiş olsa da süregiden savaş politikalarından birinci derecede sorumluluğu olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Bu savaş politikası bugün Suriye'ye dönük bir saldırganlık haline dönüşmüştür.
Bu savaşın esası Kürt ulusunun varlığının ve ulusal demokratik haklarının reddi, inkarı üzerine kuruludur.
Özgür Suriye Ordusu'nun desteklenmesi hem Türkiye'nin emperyalizme bağımlılığının nişanesidir hem de yarının Suriye'sinde Kürtlerin siyasal haklara sahip olmasını önlemenin bir yatırımıdır. Bu yatırımı AKP sınır bölgelerimizi savaş bölgelerine çevirerek yapmıştır.
Akçakale'de beş kişinin hayatını kaybettiği olay tümüyle bu politikanın ürünüdür. (EKN/YY)