Sınır Ötesi Feminist Buluşmalar'da trans-gender Gülkan/Noir, queer ve anti-militarist hareketin hangi eylemlerde bir arada bulunduğunu anlattı. Konuşmaya Hilal Demir'in vicdani ret deklarasyonunu okuyan Gülkan, kadınların vicdani reddinin anti-militarizm açısından tartışılan bir konu olduğunu belirtti. 90'ların başlarında gerçekleşen Lotus İzmir deneyimden bahsederek lezbiyenlerin başlangıçta "ne kadar erkeksi olursan, o kadar devrimci olursun" söyleminin yanılgısına düştüklerini fakat bu algının düzeldiğini vurguladı.Vicdani retçi Mehmet Tarhan'ın deneyimini aktaran Gülkan, "Mehmet, Barış'ı seviyor" mottosu ile, o dönemde gey anti-militarizminin görünür kılındığını ve bu yolla vicdani ret ile kahramanlık söyleminin geliştiğini ekleyerek konuşmasını sonlandırdı.
Doğuş Derya, 30'lardan bu yana Kıbrıs'ta yaşananları dile getirerek bu süreçte kadınların ve kadın hareketinin nasıl bir rol oynadığını aktardı. FEMA'nın (Feminist Atölye) tarihsel miras üzerine çalıştığını ve feminizmin garip yaftalamalara maruz kaldığını söyledi. Kadınların mücadelesinin "önce memleket meselelerini çözelim, sonra kadın meselelerine bakarız" söylemiyle geçiştirildiğini, eşcinsel ilişkinin suç sayıldığını ve işsiz kadınların erkeklerden daha fazla olduğunu belirterek devletin tüm bunların yanı sıra bakım emeğini masraflı bulduğunu ekledi. KKTC'de sığınma evi açılmazken her köye cami ve imam hatip liseleri kurulduğunu söyleyen Derya konuşmasını "Kaybettiğimiz mücadele, terk ettiğimiz mücadeledir" diyerek bitirdi.
Maria Hadjipavlov ve Neşe Yaşin, birlikte sürdürdükleri Sınırı Aşan Eller (Hands Across the Divide) projelerinden bahsettiler. "Bölünmüş bir toplumda kadınlar ne yapabilir" sorusunu cevaplamaya çalıştıklarını anlatan Hadjipov, Kıbrıslı kadınların çözüme odaklandıklarını anlattı. Yaşin ise çözüme ulaşmak için başlattıkları "Barış Gelene Kadar Sakla" kampanyasının bölünmüş bir ülkede kadınlar arasında oluşturduğu beraberliği dile getirdi.
Daha önce bir erkek gazetecinin söz almak istemesi kısa süreli bir gerginliğe sebep olmuştu, çünkü panel sadece kadınların ve transların katılımına açıktı. Oturuma ara verilirken erkeklerin bu mücadelenin neresinde olması gerektiği sorgulandı. Nil Mutluer bu toplantıda erkeklerin de katılması gerektiğini çünkü onların da bu mücadelede anti-militarist ve pro-feminist bir yapılanma ile hareket etmeleri gerektiğini ve patriyarkaya hizmet eden savaş söyleminin çözülmesi için buna ihtiyaç olduğunu hatırlattı.
Dorsa Sobhani İran'da kadınlar için bazı olumlu gelişmelerin olduğunu belirtirken, Savaşa Karşı 1 Milyon İmza kampanyası ile kadınların farkındalıklarını arttırdıklarını aktardı. Savaşın bir günde oluşan bir olgu olmadığını hatırlatan Sobhani, savaş tehdidinin devam ettiğini ve bunun kadınların hayatını daha da zorlaştırdığını ekledi.
Issraa Murabit, "Libya'da Feminizm" başlıklı konuşmasında 50'li yıllarda Libya'nın yoksul olmasına rağmen kadına daha fazla değer verdiğini ancak petrolün bulunması ve daha sonra Kaddafi'nin yönetime geçmesiyle kadınlar açısından durumun olumsuz olarak evrildiğini aktardı. Buna karşı 2006'dan itibaren kadın hareketinin daha etkin şekilde kendini gösterdiğini ve şu anda kadınların görüşlerinin önemli olduğu bir dönem içinde bulunduklarını belirtti. Murabit, kadın hareketinin amacının cinsel özgürlüğü yaymak, özel sektörde kadını görünürleştirmek, dini istismarı önlemek olduğunu ancak iktidarın dini temelli olmasının bu durumu zorlaştırdığını belirtti. Murabit konuşmasını kadınlar için eşitlikçi bir yapı oluşturmak gerektiğinin altını çizerek bitirdi.
Oturumun son iki konuşmacısı kendilerini İsrail'deki Filistinli kadınlar olarak nitelendiren Aida Touma Suliman ve Einas Odeh Haj idi. Soliman, Filistinli kadınların İsrail vatandaşı olan kadınlar olarak, Filistinli olarak ve Filistinli kadınlar olarak ayrımcılığı üç boyutlu yaşadıklarını belirtti. İsrail'deki aşırı sağcı hatta faşist denebilecek yapının askeri kanadına karşı kadınları nasıl örgütlenmeleri gerektiği hakkında konuşan Soliman, bölgede oluşan zulme karşı kadınların işbirliği yaratması gerektiğini vurguladı. Haj ise Filistinli kadınların vatandaşlık haklarından nasıl yararlandığını anlatarak Filistinlilere zaten tanınmayan bir çok hakkın kadınlar açısından daha büyük zorluklara gebe olduğunu belirterek konuşmasını tamamladı. (ÇT)