Aynı anda sadece Stockholm'de değil bütün diğer büyük kentlerde de gösteriler düzenlendi. Ve bu gösteriler İsveç'in toplumsal tarihinin en büyük gösterileri olarak kayda geçti.
Buz tutan deniz, ekmek arası sosis
Hava buz gibiydi ve hala öyle. Yerler hala kar ve buzla kaplı. En az beş altı metre buz tutmuş denizlerin üstünde gösteri sonrası ekmek arası sosis piknikleri yapıldı. Ve savaşa hayır nidalar ile inleyen kent hafta boyunca da halk otobüsü duraklarında, kahvelerde, barlarda, açık hava birahanelerinde savaşı konuştu.
Bu arada savaş karşıtları ile savaş yanlılarının polemikleri hafta boyunca bütün basın yayın organlarında değişik boyutlarda ve sivil inisiyatiflerin düzenlediği forum programlarında yer aldı.
"Savaşa evet" pankartları
Stockholm'de Saddam Hüseyin'in diktatör rejiminden kurtularak İsveç'e yerleşenler ve "bizi bu diktatörden bir şekilde kurtarın, savaşa evet" pankartları açıp karşıt yürüyüşler düzenlediler.
Dünya basınında, alternatif medya yayınlarında ve daha çok akademik çevrelerin çıkardığı düzenli yayınlarda savaş yanlısı olan bazı entelektüellerin görüşleri de yer almaya başlayınca Iraklı göçmenler ve Saddam karşıtları, Kürtler ve İranlılar eylemlerini yoğunlaştırdılar. Buradaki akademisyenleri de etkileyen tartışmalar savaş yanlısı ve savaş karşıtı gruplar arasında çok ciddi kapışmalara yol açtı.
Savaştan yana entelektüeller
İskandinav akademik çevrelerinin yoğun ilgi gösterdiği tartışmalar Olof Palme Barış Merkezi'nin Amerikalı iki solcu barış aktivistini Stockholm'de buluşturması da olaylara daha farklı bir boyut kazandırdı.
İskandinavya'da hem sağ hem sol kesim entelektüelleri savaş ne pahasına olursa olsun reddedilmeli sloganında buluşurken, Amerika'dan gelen "Amerikalı Demokratik Sosyalistler" inisiyatifinin kurucusu Yugoslav kökenli Bogdan Denitch ile çoğunluğu sadece radikal Amerikalı solculardan oluşan "Şimdi Barış için Amerika" adlı barış inisiyatifinin kurucusu Yahudi kökenli feminist Jo- Ann Mort "savaş her ne pahasına olursa olsun reddedilmeli" görüsünü eleştirerek "eğer gerekiyorsa savaş yapılmalı" görüşünü savundular.
Bu arada Yugoslavya barısında başı çeken entelektüel olarak tanınan Bogdan Denitch " savaşı önlemenin ve Saddam'ı kontrol altında tutmanın tek yolu politik gözlemcilerin ve silah-cephane ve nükleer silahları araştıran uzmanlarının bölgede sürekli bulundurulmasıdır . Bir takım gözlemciler ve silah uzmanları sürekli görev yapsınlar "dedi savaşı önlemenin en efektif yolu bu olduğunu savundu.
Saddam'ı devirmenin başka yolu
Bu iki entelektüelin hem barış çevrelerinden gelip bir yandan savaşı önleme metotlarını bir yandan da eğer gerekiyorsa "savaş yapılmalı" demeleri kafaları ilk anda karıştırdıysa da sonra öne sürdükleri koşullar ve hipotezler ile bir parça buradaki bir kısım homojen solcuları ikna etti gibi göründü basın çevrelerine.
Ama kuzeyde halkın yüzde 90'ı, Türkiye'deki gibi solcusu sağcısı, öğrencisi, işçisi, tüccarı, mal sahipleri bir tek görüşte hala birleşikler: "Savaş istemiyoruz, her ne sebeple olursa olsun, Saddam'ı devirmenin başka yolunu bulun!!!!"
Hafta sonuna doğru güneş masmavi bir gökyüzünde kuzeyde günlerin uzamaya gecelerin kısalmaya başladığını müjdeler gibi asılı kaldı. Halk iş ve okul çıkışlarında Stockholm'ün minik minik adalarını birbirine bağlayan çelik konstrüksiyonlu köprülerinde buz kıranlar tarafından gemilere yol açmak için kırdırılan büyük buz kütlelerinin birbirine vuruşlarını izledi hatta güneşin ışıltılarından karları erimiş banklara kuruldu ve bazı yerlerde kırık buz parçalarının arasından oltalar sallandı, kuzeyin tipik lax ( Türkiye'de somon) balıkları tutuldu.
İlk kuşak göçmenlerin kaygısı
Ama hiçbir şey savaşı biran olsun unutturmadı. Herkes ama herkes savaş alanının binlerce kilometre ötesinde 3. Dünya Savaşı senaryolarını konuşuyor ve iki ağır savaş yaşamış özellikle ikinci dünya savaşını yaşayarak Avrupa'dan İsveç'e göç etmiş ilk kuşak yaşlı göçmenler sanki o günleri tekrar yaşar gibi endişe ile malum savaş coğrafyasının bir parçası olan bizlere ne yapacağımızı soruyorlar. Bazıları iyi niyetle önlemler sıralıyor ailelerimiz, akrabalarımız, yakınlarımız için!!!
Açıkçası sokaklardaki insanlar gazete manşetlerini işaret edip pazarlıklara bakılırsa, Avrupa'daki tüccarın, politikacıların, halkın tepkisine rağmen bu durumun Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye'yi pek de etkilemediği görülüyor.
Bu güzel insanlarla birlikte gözümüz güneşin ışıltılarında savaşın başlamaması umuduyla her akşam evlerimize dönüyoruz. Ekranda Irak'taki halkın kaygılı bekleyişinin belki de binde birini yaşayarak....(SN/NM)