Yoksa, istim arkadan gelir misali ve her zaman yapıldığı gibi, önce süper gökdelenleri dikip, sonra sorunlar ortaya çıktıkça mı "çözümler" üretilecek ?
Yeri gelmişken, bir "küresel kent", bir kültür, kongre,iş, kruvaziye turizmi merkezi yapılacağı öne sürülen İstanbul'un altyapı stokuna göz atmaya ne dersiniz?
Yeterince istihdam yaratmamasına, dar gelirliler için geçimin zor olduğu bir metropol olmasına ve olası büyük depremini bekleyen bir büyük kent olmasına rağmen, İstanbul'un nüfusu durmadan artıyor. Ve artan nüfusa altyapı yetiştirmek her geçen gün daha da zorlaşıyor.
1985-1990 arasında yıllık binde 44.8 gibi yüksek bir nüfus artış dönemi yaşayan İstanbul'un 1990 sayımında nüfusu 7 milyon 309 bini buldu. 2000 yılında yapılan sayımda ise İstanbul'un yıllık nüfus artış hızı binde 33, nüfus da 10 milyon 19 bini buldu.
2000-2005 döneminde nüfus artışının hız kestiği ve binde 25'e indiği varsayımıyla nüfusun 12 milyon 500 bin dolayına ulaştığı tahmin edilebilir. İstanbul'un nüfus artışında iç göçler önemli bir yer tutuyor. 1985'teki sayımda yüzde 4.1 olarak bulunan nüfus artışında göç ile artışın yıllık yüzde 1.7 olduğu bulunmuştu. 1990'da göçle nüfus artışı yüzde 2.3, 2000'de de yüzde 2.1 olarak belirlendi.
Özellikle 2001 krizi sonrası IMF destekli istikrar programlarında yer alan "mali disiplin" yaklaşımı kamu yatırımlarının iyice azalması sonucunu getirince, birçok büyük kent gibi İstanbul da yeni kamu yatırımlarından mahrum kaldı.
Haraç mezat satışa çıkarılan İstanbul'un altyapı meselelerine önce sudan başlayıp trafikten, enerjiden ve diğerlerinden devam edelim.
Su
Günde kişi başına 174 litre suyun üretildiği İstanbul'da şehre verilen günlük su miktarı 2 milyon metreküpü bulmakta, ancak artan nüfusun su ihtiyacını mevcut üretim yeterince karşılayamamakta, su stoku ise yeterli olmamakta. İSKİ, son 10 yıldaki dış borçlanmalarla hizmetlerinde belli bir iyileşme sağlamakla beraber, metropol, içme suyu ve arıtma, kanalizasyon hizmetlerinde yetersiz kalmakta.
Ulaşım
İstanbul'da karayollarında da gerekli yatırımlar ve onarımlar gerçekleştirilememiş durumda. Büyükşehir Belediyesi'nin karayolu yatırımları da hedeflenenin gerisinde, metropol, altyapı ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz.
Kanalizasyon yatırımlarındaki aksamalar, çevre ve deniz kirliliğini ciddi boyutlara taşırken metropol trafiği, beklediği çözümü, karayolu yatırımlarındaki aksaklık ve gecikmeler nedeniyle bir türlü bulamıyor.
İstanbul'da önemli bir deniz ulaşımı potansiyeli olmasına karşın karayolu, ulaşımda yüzde 89'luk paya sahip. 2 milyonu aşkın otomobilin ulaşımda kullanıldığı İstanbul çok büyük bir trafik ve park sorunu yaşıyor. Ulaşımda karayolunu kullananların yüzde 30'u özel oto kullanırken yüzde 42'si toplu taşıma araçlarını kullanıyor.
İETT, 2 bin 511 otobüs ile, özel halk otobüsleri de bin 318 araçla toplu taşıma hizmeti verirken 140 hatta da 6500 minibüs yolcu taşıyor.
İstanbul'da geleceğe dönük olarak planlanan raylı sistem taşımacılığı, üç aşamada yürütülecek. Kısa dönemde (2-5 yıl) 76 km, orta dönemde (5-10 yıl) 80 km ve uzun dönemde (10-23 yıl) 74 km olmak üzere toplam 230 km raylı sistem planlanıyor.
Deniz ulaşımı ile görevlendirilen Belediye iştiraki İstanbul Deniz Otobüsleri, 11.338 yolcu ve 600 araç taşıma kapasitesine sahip. 2005 yılında da Türkiye Denizcilik İşletmeleri bir protokol ile İst. Büyükşehir Belediyesine devredildi, işlevi de İDO'ya verildi.
Konut
Türkiye'de 8 milyona yaklaşan binaların yüzde 10'undan biraz fazlası İstanbul'da. 870 bine yaklaşan İstanbul'daki binalarda 3 milyon 393 bin konut bulunuyor. Bu, Türkiye'deki konutların yüzde 20'si demek. 67 bini aşkın binanın işyeri olarak kullanıldığı İstanbul'da 2 bin 100'e yakın resmi daire, 2 bin 900'e yakın eğitim kuruluşu ve 2 bin 216 dini yapı bulunuyor. Binaların önemli bir kısmı depreme dayanıksız.
Otopark sorunu
İstanbul'da bin 630 adet otopark var ve bu otoparklar toplam, 228 bin 110 araç kapasitesine sahip. Oysa İstanbul'da ihtiyaç duyulan otopark kapasitesi, 800 bin araç civarında. Sokaklar, caddeler, kaldrırımlar otopark olarak kullanılıyor ve bu durum, mafyatik örgütlere önemli rantlar sağlıyor.
Havaalanları
İstanbul'a turist akımının 2004 sonrası artması ile birlikte Atatürk Hava Limanı yolcu trafiği de arttı. Yılda 5.4 milyon iç hat yolcusunun, 10.2 milyon dış hat yolcusunun kullandığı Atatürk Hava Limanı, 15-16 milyon yolcuya hizmet veriyor. Atatürk Hava Limanı'nı kullanan uçak sayısı ise 190 bine yakın. Bunun 115 bininin dış hatlarda uçan uçaklar olduğu görülüyor. 2001 yılında işletmeye alınan Anadolu yakasındaki Sabiha Gökçen Hava Limanı ise yılda 3 milyon yolcuya hizmet verecek kapasitede.
Haberleşme
Haberleşme alanında İstanbul önemli bir donanıma sahip. 2005 Mart ayı itibariyle 19 milyonu bulan Türkiye genelindeki sabit telefon aboneliğinin 6.8 milyonu Marmara bölgesine, yaklaşık 4.4 milyonu da İstanbul'a ait.
İstanbul mobil telefon kullanımında da oldukça yüksek bir aboneliğe sahip. Yine 2005 mart ayı verilerine göre ülke genelinde 36.8 milyonu bulan mobil telefon aboneliğinin 13.8 milyonu Marmara Bölgesinde ve İstanbul'daki mobil telefon abone sayısı da 9.4 milyona yaklaşmış durumda.
İstanbul'un 2005 nüfusunun 12 milyonu bulduğu varsayıldığında, nüfusun dörtte üçünün mobil telefon aboneliği olduğu sonucuna varılabilir. İstanbul'daki kablo tv aboneliği ise 490 bine ulaşmış durumda.
Enerji
İstanbul, Türkiye elektrik tüketiminde yüzde 18.3 pay sahibi. Kişi başına elektrik tüketimi Türkiye ortalamasının üstünde. Türkiye genelinde tüketim kişi başına 1581 kwh iken İstanbul'da 1886 kwh'a ulaşıyor. 5.3 milyon elektrik abonesinin bulunduğu İstanbul'da 2004 tüketimi 21 milyon Mwh'a yaklaşıyor.
Elektriğin üçte biri meskenlerde, yüzde 30'u ticaret kesiminde, yüzde 27'si sanayide kullanılıyor. İstanbul'da doğalgaz kullanımı ise hızla artıyor. 1993'te 127 milyon metreküp dolayında olan doğalgaz tüketimi 2004 sonunda 3 milyar metreküpe ulaşmış durumda. Abone sayısı 1993'te 104 bin iken 2004 sonunda 2 milyon 606 bini buldu. Doğalgaz kullanıcı sayısının artmasında il mahalli çevre kurulunca alınan kararın zorlaması etkili oldu.
Eğitim
İstanbul'da yalnızca örgün eğitim kurumları olarak 2004/2005 eğitim öğretim yılında resmi ve özel tüm eğitim kademelerinde toplam 2 bin 283 okulda 48 bin derslikte 92 bin 638 öğretmen ile 2 milyon 258 bin öğrenci öğrenim gördü.
İstanbul'da eğitim, bir dizi niceliksel ve niteliksel sorunla karşı karşıya. Ülke genelinde, 2000 sonrası uygulanan istikrar programı gerekçe gösterilerek kamu harcamaları, dolayısıyla eğitim harcamaları ve yatırımları düşük seyretmekte. Bundan İstanbul da etkilenmektedir. Bir kamu hizmeti olarak eğitim verilen devlet okullarında derslik sıkıntısı büyüktür.
İstanbul genelinde 56 olan derslik başına öğrenci sayısı, bazı çevre ilçelerde 100'ü bulmaktadır. Okul başına düşen öğrenci sayısı ise 953 gibi yüksek bir sayıdır. Okul öncesi okullaşmanın yüzde 14 gibi küçük bir oranda kaldığı İstanbul'da ortaöğrenimde okullaşmanın da yüzde 75'i geçemediği, ortaöğrenim yaşındaki çocukların dörtte birinin ortaöğrenime devam edemedikleri görülmektedir.
Resmi ilköğretim kurumlarında derslik başına 62 öğrenci, şube başına 43 öğrenci düşüyor. Bu sıkışıklık 745 okuldaki 15 bin 294 derslikte ikili öğretim yapılarak hafifletilmeye çalışılıyor. İkili eğitim de hesaba katıldığında resmi ilköğretim kurumlarında derslik başına 43 öğrenci düşüyor.
Sağlık
Eğitimde olduğu gibi, sağlıkta da, Türkiye, 2000 sonrası izlenen IMF destekli istikrar programlarının kamu harcamalarını daraltıcı yaklaşımı nedeniyle yeterli hizmet alamıyor. Bütçede sağlık harcamalarının payı yüzde 3'ü aşamıyor. Türkiye genelinde yaklaşık 56 bin kişiye bir hastane düşüyor.
İstanbul'da kamu hastanesi sayısı 191 ve yatak sayısı da 34 bin dolayında. İstanbul'a 11 bin 500 kamu hekimi hizmet veriyor. İstanbul'da 53 bin kişiye 11 hastane düşüyor. İstanbul, özellikle doktor ve yardımcı sağlık personeli sıkıntısı çekiyor. Doktor başına nüfus 871'i, hemşire başına nüfus 1094'ü bulmuş durumda.
Ülkenin en gelişmiş ili olmasına karşın bebek ölüm hızı binde 24 dolayında.Hastanelerin 140'ında yoğun bakım ünitesi ve 3672 yatak var. 12 milyonluk kentte, yoğun bakım hastaları için 3672 yatağın faaliyette olması düşündürücü.
Yatak sayısının az olması nedeniyle sosyal güvence kapsamındaki hastalar için yatak bulunamamakta, İstanbul geneli için özel kuruluşlardaki yoğun bakım süreci için astronomik paralar talep edilmekte. İstanbul, bu haliyle Anadolu'daki bir çok ilden daha kötü durumda. Eğitimde olduğu gibi, sağlıkta da hızla özelleşme, ticarileşme yaşanıyor. 2004'te İstanbul'daki 33 bin 721 yatağın 8 bini, yani yüzde 23'ü özel hastanelere aitti.
İstanbul sosyal hizmet kuruluşları açısından da yetersiz bir görünümde. Kadın misafirhanesi sayısı sadece 3 ve 49 kişilik bir kapasiteye sahip.
Kamusal huzurevlerinin sayısı 61, kapasitesi de 6 bin 635'den ibaret. Rehabilitasyon merkezi, yetiştirme yurdu,gençlikevi,çocuk ve gençlik merkezi, çocuk yuvası, kreş gibi sosyal hizmet kuruluşlarının sayısı ve kapasiteleri, verilen hizmetler oldukça yetersiz.
Sayıları 8 olan Çocuk ve Gençlik Merkezlerinin kapasitesi sadece 493.
Gençlik için altyapı
İstanbul'da, hızla endüstrileşen futbol için profesyonel kulüplerce gerçekleştirilen stadyum yatırımları artarken, İstanbul gençliğinin yararlanabileceği açık ve kapalı spor kompleksleri oldukça yetersiz.
Yaklaşık 140 bin seyirci kapasiteli çim yüzeyli 16 stadyumdan en büyükleri Şükrü Saracoğlu-Fenerbahçe, İnönü Beşiktaş ve Ali Sami Yen-Galatasaray.
100 bin seyirci kapasiteli Olimpiyat Stadı ise 2004 yılında faaliyete geçirilebildi. Ancak altyapı eksiklikleri nedeniyle etkin biçimde kullanılabilmiş değil. İstanbul'daki kapalı salon sayısı 20 ve seyirci kapasitesi 32 bin 600. En büyüğü ise 12 bin 500 seyirci kapasiteli Abdi İpekçi Spor Salonu.
Asayiş
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün istatistikleri, Türkiye'de terör ve diğer asayiş vakalarını İstanbul'da yoğunlaştığını ortaya koyuyor. İstanbul 12 milyonu aşan nüfusuyla ülke nüfusunda yüzde 15 paya sahip olmasına karşılık, öldürme, oto hırsızlığı, yaralama, gasp, hırsızlık, kaçırma olaylarında yüzde 30'lara varan paya sahip.
Emniyet verilerine göre, 2001-2003 döneminde her yıl Türkiye genelinde ortalama 4 bin 700 kişi öldürülmüş. İstanbul'da öldürme olaylarının ortalama yüzde 25'i gerçekleştirilmiş ve 2003'te 934 kişi, 2004'ün ilk 7 ayında da 549 kişi öldürülmüş.
2001'de 2480 olan gasp vakası sayısı 2003'te 4048'e kadar çıkmış. İstanbul'un gasptaki payı 2001'de yüzde 33 iken 2004'ün ilk 7 ayında yüzde 43'e kadar çıkmış.
Her yıl ortalama 60 bin dolayında yaralama olayı polise intikal ediyor. İstanbul yaralamalarda 2001'de yüzde 16 pay sahibi iken bu oran bu 2004'ün ilk 7 ayında yüzde 16 dolayındaydı.
Yılda 110 bin dolayında hırsızlık olayının yaşandığı Türkiye'de olayların 2001'de yüzde 40'ı İstanbul'da gerçekleşmiş. Öte yandan her yıl ortalama 22 bine yakın oto hırsızlığının gerçekleştiği Türkiye'de, oto hırsızlığının üçte ikisi İstanbul'da gerçekleşti.
Sözün özü...
İstanbul'un yüksek rantlı topraklarını, kamusal arsalarını pazarlamak iyi de, bu metropolün altyapı sorunları ne olacak? Küresel sermayedarlar ve onların beyaz yakalıları, sayıları yılda 40 milyonu bulacağı iddia edilen varlıklı turistleri, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik imkanları daraltılmış bir nüfusla nasıl uyum içinde yaşayacaklar?
Trafiği sıkışık, suyu, enerjisi, ulaşımı sorunlu, dahası gelir uçurumu her yıl biraz daha büyüyen, istihdam yaratmayan ama kayıt dışı alanı, marjinalliği, varoşlarıyla birlikte büyüten bir İstanbul'un tadına nasıl varacaklar ?
İstanbul'u, sadece nimetleri ile değil, insanları ile birlikte düşünmek gerekmiyor mu? Fiziki altyapısı, sosyal donanımı, dolayısı ile alt ve orta sınıfı ihmal edilmiş bir "küresel kent", zıtlıkların büyüdüğü, kutuplaşmanın arttığı, gerilimli, uyumsuz bir dehşet tüneline dönüşür ki, bunu gidermek için yapacağınız yatırımların mali portresine, çektiğiniz Körfez sermayesinin on misli bile yetmez, bilesiniz.
Bunu görmek için Paris'te yaşanan "nefret"ten ders çıkarmanın tam zamanı. Tabii ki niyeti olana.(MS/KÖ)