İki farklı göç, Kürtlerde derin travmalar yarattı ve Kürtlerin farklı kültürlerle tanışmasını sağladı. Birinci göç, çeşitli tarihlerde Kürdistan’dan Orta Anadolu bölgesine yapılan göç. Bu göçle birlikte Ankara, Konya ve Kırşehir ile diğer şehirlerde Kürt kolonileri oluştu.
Kürtler göç ettikleri/ettirildikleri yerlere kısa sürede adapte oldu ve birkaç yüzyıldır burada kendi dilini konuşuyor, kültürünü devam ettiriyor ve kendi içerisinde bir yaşam tarzı sürdürüyor.
Kürtlerin ikinci büyük göçü ise 1950’lerin sonunda Avrupa ülkelerine yapıldı. Bu göç hareketi yıllar içinde artarak devam etti ve özellikle İskandinav ülkeleri ile Almanya, İsviçre ve Hollanda Orta Anadolu Kürtlerinin yoğun olarak yaşadıkları ülkeler oldu.
Gerek Orta Anadolu’da varlığını sürdürmeyi başardı Kürtler, gerekse gittikleri Avrupa ülkelerinde asimilasyona direnerek, kültür-sanat çalışmaları ile siyasi faaliyetlerini yürütmeye devam etti.
Hamo Celikan da ailesi yıllar önce Avrupa’ya taşınmış bir Orta Anadolu Kürdü. Danimarka’da doğup büyüyen ve orada ilkokul öğretmenliği yapan Hamo Celikan, çektiği klipler ve yazdığı şarkı sözleriyle Orta Anadolu Kürtlerince sevilen müzisyenler arasında.
Orta Anadolu Kürt müziğinin de değişime ihtiyacı olduğunu ifade eden müzisyen Hamo Celikan’la müzik serüvenini konuştuk.
Hamo Celikan hakkındaMüzisyen. Orta Anadolu Kürtlerinden. 1979 yılında Danimarka’da doğdu. Eğitim hayatını burada tamamladı ve ilkokul öğretmenliği yapıyor. Aynı zamanda mülteci çocuklar için rehberlik de yapıyor. Birçok enstrüman çalabiliyor. Kliplerinde batı müziği ile Kürt müziğini harmanlayarak, ‘var olanın dışına’ çıkılmasından yana olduğunu ifade ediyor. Bugüne kadar biri Türkçe olmak üzere beş klibi sosyal medyada sevenleriyle paylaştı. Film müzikleri de üreterek, şarkı sözleri yazıyor. Son iki yıldır belgesel çalışmalarında da yer aldı ve Dara Mestê adlı belgeselin montajını yaptı. |
"Müzikten para kazanmak gibi bir amacım yok"
Klasik bir sorudur: Bize kendinden bahseder misin?
İsmim Hamo Atçı, Hamo Celikan ismini tercih ediyorum. Çünkü köyümün Kürtçe adı ve bağlı olduğumuz aşiretin adı Celikan. Orta Anadolu Kürtlerindenim. 1979’da Danimarka’da doğdum, orada öğretmenlik yapıyorum. Babam, uzun zaman önce yurtdışına göç edenlerden biri. Babam yurtdışına gittikten sonra ailesini de yanına alarak orada yaşamaya karar vermiş. Halen orada yaşıyoruz.
Müziğe olan ilgin nasıl başladı?
Müziğe olan ilgim çocukken flüt çalarak başladı. O dönemler arkadaşlarla bir araya gelerek Kürtçe şarkılar söylüyorduk. Daha sonra farklı gruplarda bağlama çalarak devam ettim. Şuanda herhangi bir müzik grubunda değilim; zamanımı kendi stüdyomda yöremize ait Kürtçe eserleri inceleyerek geçiriyorum. O kültürde büyümemiş olmama rağmen büyüklerimin anlattığı hikâyeler, söyledikleri şarkılar, ninniler ve ağıtlar benim her zaman ilgimi çekmiştir ve bunları kendi müziğime de yansıtıyorum. Bunun yanı sıra farklı enstrümanları ve değişik müzik kombinasyonunu çok seviyordum. Batı müziği ve özellikle senfoni orkestrası benim ilgimi hep çekiyordu.
Sosyal medyada paylaştığın kliplerin sevenlerin tarafından beğeniliyor. Albüm çıkarmayı hiç düşündün mü?
Eğer beş ya da on yıl öncesi olsaydı bu söylediğin doğruydu. O zamanlar bir single albüm çıkarabilirdim. Fakat artık insanlar sosyal medya üzerinden sesini daha rahat duyurabiliyor, orada reklam yapabiliyor. Bunun yanı sıra sosyal medyada o kadar zahmetli bir şey yok, hazırladığın klibi paylaşmak ve duyurmak oldukça basit.
Albüm çıkarmak için ciddi bir bütçe gerekiyor ve bunu yapmak için de bu işten para kazanmak gerekiyor. Ben, müzikten para kazanan biri değilim, böyle bir amacım hiç olmadı. Buna rağmen doğru, kaliteli ve herkesin dinleyebileceği bir müzik yaratma gayretindeyim.
“Kürt müziğinin değişime ihtiyacı var, sabit kalamaz”
Orta Anadolu Kürtlerinde müziğin önemli bir yeri var. Bilinen müzisyenlerin yanı sıra yerel müzisyenlerin bu coğrafyada yeri ve önemi farklı. Sen, yerel müzik tarzının değişmesi gerektiğini, yeni bir şeylerin başlaması gerektiğini iddia ediyorsun. Neden?
Tabii ki yapılan birçok çalışmaya saygı duyuyorum. Birçoğu kıymetli eserlerdir ve o müzisyenler de önemli insanlardır. Ancak, aynı zamanda farklı bir tarzın da gelişmesi gerektiğini düşünüyorum. Kürt müziği hep aynı tarzla devam edemez, çünkü şuan içinde bulunduğumuz dünya bunu gerektiriyor. Orta Anadolu Kürt müziği ritmi ve melodileriyle çok zengin bir müzik kültürüne sahip. Dünya çapında analiz edilmesi gereken önemli kaynaklar taşıyor. Batı dünyasının müzik perspektifi ve disiplini şeklinde yol alırsak, Kürt müziğini dünya müziği arasında yer edinecek seviyeye getirebiliriz.
İnsanlar farklı bir şey dinlemek istiyor. Bundan yirmi yıl önce Orta Anadolu Kürtlerince çok sevilen Kürt Remzi’yi, Serbülent Kanat’ı dinlerdik. Onlarla büyüdüm diyebilirim; ancak bu iş hep onlarla gitmek zorunda değil. Onlar bir yere kadar Kürt müziğini taşıdı, ancak değişim gerekiyor.
Değişimin kapısını sen araladın bana göre. Lê Levendê bunun ilk örneği. Batı müziği ile Kürt müziğini harmanlayarak hazırladığın bir şarkı. Aynı zamanda eleştirdiğin noktalara da bir alternatif aslında… Lê Levendê ve diğer şarkıların için neler diyebilirsin?
Hem Orta Anadolu Kürt müziğiyle, hem de Batı müziğiyle büyüdüm. Lê Levendê bu iki müziğin bir araya gelmesiyle oluştu. Bu şarkının ilk aşamalarında eşim “neden böyle bir tarz seçtin?” diyerek insanların bu müzik tarzını beğenmeyeceğini söylemişti. Ben ise müziğin yeni bir soluk getireceğini kendisine anlattım.
Benim için yıllardır sürdürülen ve artık tarihi geçmiş müziğe bir protestti Lê Levendê! Ayrıca müziğimde başka enstrümanlar da kullandım ve müziğin Anadolu’nun geleneksel enstrümanlarını kullanmadan da güzel olacağını kanıtladım.
Dayê adlı klibinde bir eleştiri var sanki. Yurtdışına yapılan göçün iki kuşak arasında bir farklılaşmaya yol açtığını ifade ediyorsun. Yanılıyor muyum?
Dayê şarkısında hem ebeveynler açısından, hem de çocuklar açısından büyük bir problemi ele aldım. Ebeveynler açısından çocuğunu/torununu yurtdışına gönderenlerin zaman içerisinde çektiği evlat/torun hasreti; çocuklar açısından da anne ve babasını ülkesinde bırakarak yıllarca gurbette yaşamalarıdır. Her iki taraf da yıllarca birbirinden bihaber yaşıyordu. Bu, benim için önemli bir mesele idi, böyle bir çalışmayı uzun zamandır düşünüyordum ve bunu gerçekleştirdim.
“Şarkılarımı annem de anlayabilsin diye…”
Kürtçe kendi içerisinde farklı lehçelere sahip; dolayısıyla standart bir Kürtçeden bahsetmek mümkün değil. Aynı zamanda Kürtçenin kurmanci lehçesi de kendi içerisinde bölgesel olarak farklılık taşıyor. Örneğin Botan ile Serhat Kurmancisi birbirinden farklı olabiliyor. Bu, Orta Anadolu Kürtleri için de geçerliliğini koruyor. Sen de kendi bölgenin ağzıyla şarkılarını söylemeyi tercih ediyorsun.
Doğal bir müzikten yanayım. Bir Orta Anadolu Kürdü olarak, dolayısıyla yapacağım müzik de onların ağzıyla olmalıydı. Yani onların anlayacağı bir dilden. Burada, Kürtleri ayrıştırmaktan değil, annemin de anlayabileceği bir dilden bahsediyorum. Kürdün doğusu-batısı olmaz; ama ben bunu bir zenginlik olarak görüyorum. Diğer bölgeleri anlamıyorsak biz de kendi yöremize ait bir şeyler üretmek zorundayız. Çünkü annemizin konuştuğu dil bize en yakın olandır.
Şarkı sözünden, enstrümana; montajdan müziğe kadar birçok şeyle ilgileniyorsun. Üstelik son iki yıldır belgesel çalışmalarında yer aldın, Danimarka’da film müzikleri üretmek istiyorsun. Tüm bunlar senin açından zor olmuyor mu?
Benim de özel bir yaşantım var. Sorumlu olduğum bir ailem ve bir işim var. Müziğe ayırdığım vakit bazen kısıtlı olabiliyor. Genel olarak yaptığım müziğin ve kliplerin her aşamasında yalnız çalışıyorum. Bu nedenle parçalarımın bitmesi bazen aylar alıyor. Fakat bazen arkadaşlarım ve eşim de bana yardımcı oluyor.
Son klibin Şivano’da da farklı bir tarz denedin. Böylesi çalışmalara devam edecek misin?
Çoğunlukla gerçekleştirmek istediğim sanatın kültüre dayalı bir şey olmasından yanayım. Şivano hikâyesini bir çobandan dinledikten sonra sözler yazdım. Altı aydan beri Kêzê isimli bir eserle uğraşıyorum. Şarkının sözlerini tamamlayıp okuyorum, enstrümanlarını kayıt ediyorum, biçimleştiriyorum. Umuyorum ilkbaharda bitip paylaşıma hazır olacaktır. (AÖ/EA)