Nicelatte hakkında, ismi de dahil olmak üzere pek bir şey bilmiyoruz. Kendisi de müziğiyle ve müziğinin dinleyici üzerinde bıraktığı etkiyle tanınmak istediğini söyleyen Nicelatte, uzun bir aradan sonra yeni teklisi “Gel”i BBI Music etiketiyle yayınladı.
“Onunla da olmuyor, onsuz da olmuyor” özdeyişiyle açıklayabileceğimiz bir hikâyeyi anlatan şarkıyı, Nicelatte’nin gerek sound gerek vokal olarak en baskın olduğu çalışmalarından biri olarak nitelemek mümkün.
Nicelatte’yi ve şarkının hikâyesini sahibinden dinledik…
Nicelatte’nin bir “proje” olduğunu BBI’ın internet sitesinden öğrendim. Nedir bu tam olarak? Önce oradan başlayalım…
Nicelatte, uzun yıllardır içimde olan müzik aşkı ve bestelerimi sonunda insanlarla da paylaştığım bir araç oldu aslında. Projenin ismi hem müzik personama uygun olmalıydı hem de beni yansıtmalıydı diye düşündüm. Anlaşılacağı üzere Iced Latte’den geliyor; yaz kış soğuk latte içmeyi tercih ettiğim için.
“İzban’ı tekrar yayınlamak planlarım arasında”
İnternette dolanırken, dinleyicilerin 2020’de yayınladığın ilk teklin “İzban” ve cover’larından sonra seni direkt kafaya yazdıklarıyla karşılaştım. Keza kültür sanat haber siteleri de buna mutlaka vurgu yapmışlar. Single patlamasının yaşandığı bir dönemde, ilk şarkınla -belki az ama öz- bir ilgiye mazhar olmayı neye bağlıyorsun?
İzban, İzmir’de yaşadığım hayatın kesitlerinden izler taşıyor. Belki de bu yüzden gerçek duyguların insanları peşinden sürüklediği bir dönemde güzel bir kitle oluşturdu. Ne var ki müzik hayatımda da savaştığım mükemmeliyetçi tavrım, profesyonelliğe yürüdüğüm bu yolda, İzban’ı teknik açıdan yetersiz bulduğum için dijital platformlardan kaldırmama neden oldu.
Şimdi ise çok pişmanım. Önemli olanın amatörlük değil, duyguyu geçirmek olduğunu yeni anladım. Sizin de belirttiğiniz o özel kitleden hâlâ İzban ile ilgili mesajlar alıyorum. Tekrar yayınlamak planlarım arasında.
BBI Music’ten çıkan ilk, senin ikinci şarkın “Kör Vakitler”le birlikte de bu ilginin daha da arttığını görüyorum. Kısaca nasıl gelişti olaylar?
BBI, her şeyin öncesinde de işbirliklerini takip ettiğim bir oluşumdu. “Kör Vakitler”le birlikte onlar da başından beridir içimdeki bitmek bilmeyen anlatma ve aktarma ihtiyacıma ortak olmuş oldu. “Kör Vakitler”, birçok açıdan bana ilkleri yaşatan bir şarkı. İlk klip deneyimi ve Spotify Fresh Finds’ın seçtiği ilk Türkiye kapağı. Hâlâ en çok dinlenen parçam “Kör Vakitler”. Özellikle de gün batımlarında dinlerken yüzümde bu sebeplerden bir tebessüm oluşur.
“Gel’in hikâyesi biraz evrensel biraz da öznel”
En son 2022 yılında “Sersefil”i dinlemiştik senden. Aradan bir buçuk yıl gibi bir süre geçti ve yeni şarkın “Gel”i yayınladın. Bu aradaki uzun boşlukta neler yaptın?
Bir yandan müzik dışında devam eden hayat, aslında bitirmek ve paylaşmak için sabırsızlandığım projelerimden beni bir süre ayrı bıraktı. Dinleyiciden uzak olsam da arka planda her fırsatta yarım kalan işlerime bir yenisini ekleyip çalışmaya devam ettim. Ancak bu süreç tam da bu sebepten müziğimi daha da çok paylaşma heyecanı yarattı. Biraz da daha önce de bahsettiğim ve şu aralar savaştığım mükemmeliyetçiliğim uzattı arayı.
“Gel”in dinleyiciyle buluşmaya hazır sandığım her noktasında kendimce hata olarak nitelendirdiğim engeller çıkardım. En son her şeyiyle içime sindikten sonra maalesef aradan uzun bir zaman geçmiş oldu.
“Gel” nasıl ortaya çıktı? Var mı bir hikâyesi?
“Gel”in alt yapısını ilk duyduğumda beni çok heyecanlandırdı. Hırçın ve isyankâr bir his uyandırdı melodisi. 30 yaşına kadar yaşadığım hayatı gözden geçirince, bu melodiye uygun hisler barındıran anlar bulmakta zorlanmadım. “Gel”in hikâyesi biraz evrensel biraz da öznel. Bu sebepten dinlerken kendini bulmamak zor olacak diye düşünüyorum.
Şarkıda iki karakter var. Birbirlerinden kopamıyorlar. Biraz da obsesif bir durum var. Şarkının sözleri tek sekansta diyaloğu olan iki oyuncu gibi tınlıyor. İki ayrı karakteri şarkı için nasıl kurguladın?
Yazarken çoğu zaman bastırılan ve yüz yüze söylenmeyen ifadeler dökülüyor dilimden. İnsan saplantılı tarafını gerçekte bir nebze de olsa saklamaya çalışıyor gibi geliyor. Bu sebepten içten geçen filtresiz duyguları gerçek dışı bir diyalogla aktarmayı seçtim bu şarkıda. Yani aslında bahsettiğiniz iki karakter, içimde kendimle yaşadığım bir çatışma hali. Bu biraz da benim kendimde de sonradan fark ettiğim anlatma biçimim olabilir.
“Gel, benim hırçın tarafımı temsil ediyor”
“Gel”in, şimdiye kadar yayınladığın şarkılar arasında en baskın şarkı olduğunu düşünüyorum. Özellikle de vokallerde. Profesyonelliğin ötesine geçen bir durum bahsettiğim. Çok isteklisin şarkıdaki duygu aktarımı için. Özel bir nedeni var mı bunun?
Yaşadığım, yaşamadığım, anlattığım fakat yüzde doksanını da kendime sakladığım birçok hikâyem var. Bu hikâyeler kendimi bulduğum melodilerle, engel olamadığım bir şekilde ortaya çıkıyor. “Gel”, bu anlamda benim hırçın tarafımı temsil ediyor. Şarkıda, geçmişten topladığım anıların isyan dozunu düşürmeden aktarabilmek ve heyecan uyandıran yüksek melodisine ayak uydurabilmek için vokalimde de baskın bir tavır sergiledim. Özel bir sebebi yok. Her zaman yapmaya çalıştığım, müziğin bende yarattığı duyguları eksiksiz aktarabilmek.
Hakkında çok fazla bilgiye sahip değiliz. Bilinçli bir tercih mi bu?
Evet, bilinçli bir tercih diyebilirim. Kendimi tanıtmaktan ziyade kendi duygu dünyamı tanıtmak isteğim. Müziğimle buluşan insanların kafasında oluşan personamı seviyorum. Çünkü aslında müziğimle buluşan tüm insanlar, benim bile kendimi sadece müzik yaparken bulduğum en gerçek halimle tanışıyorlar.
Bundan sonrası için neler var ajandanda?
Yakında yayınlamayı planladığım “Hayaletlerin” adlı projem kapıda. Bazı şarkılar vardır ilk dinlediğinizde sizi hazırlıksız yakalar ve beklenmedik bir duygu yoğunluğuna sokar. “Hayaletlerin” de öyle bir şarkı bana göre. Yayınlamak için sabırsızlanıyorum. Onun dışında da bitirmek üzere olduğum birçok projem var.
(BS/AS)