1968 yılında Türkiye İşçi Partisi (TİP) içindeki Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) İstanbul sekreterliğini yürüten ve işgal sırasında cezaevinde olan Veysi Sarısözen, işgal karşısında FKF’den farklı bir tutum geliştirerek işgali destekleyenler arasında yer almış.
Sarısözen Sovyetler Birliği’nin 1968’deki Çekoslovakya işgalinin sol için ne anlama geldiğini şöyle özetliyor:
“1968’de Sovyetler Birliği, Çekoslovakya’yı işgal ettiğinde Türkiye solunda iki görüş belirdi. Bunlardan ilki TİP Yöneticisi Mehmed Ali Aybar’ın tutumuydu ve küçük bir grup tarafından benimsendi. Aybar, işgali kesin bir dille reddetti. Behice Boran ise önce Aybar saflarında yer alsa da daha sonra TİP içindeki diğer çelişkilerden kaynaklı tutumunu değiştirdi. İşgali destekleyen çok büyük bir kesim vardı. Hikmet Kıvılcımlı’dan daha sonra Dev–Genç’i kuracak olan unsurlara kadar büyük bir kesim işgali destekledi. Biz o dönem Deniz Gezmiş’le birlikte 6. Filo’yu protesto eylemleri nedeniyle Sultanahmet Cezaevi’ndeydik. Biz de destekledik. Bunu, sosyalizmden sapmaya karşı meşru bir mücadele olarak görüyorduk. Yani Batı Avrupa’daki 68 kuşağının tersine bir tutum takındı Türkiye’deki 68’liler. Avrupa’da ise Çekoslovakya işgali, reel sosyalizme karşı kopuşun en önemli başlangıçlarından birini oluşturdu.”
FKF’nin o dönem işgali protesto etmek amacıyla Sovyetler Birliği Konsolosluğu önüne siyah çelenk koyduğunu biliyoruz. Siz FKF’den farklı bir tutum mu aldınız?
Evet. Ben o dönem FKF İstanbul Sekreterliği görevini yürütüyordum ve 6. filo eylemlerinden dolayı cezaevindeydim. Deniz Gezmiş’le birlikte ben ve birkaç kişi daha FKF’nin işgal karşıtı tavrını eleştirdik ve bu tavrı protesto ettik. Daha sonra FKF’nin genel tavrında da değişiklik oldu, sadece Harun Karadeniz ve grubu ilk tavrı sürdürmeye devam etti.
Şimdi buradan baktığınızda dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
"Çekoslovakya işgali doğru muydu yanlış mıydı?" diye bir mantık yürütmenin fazla anlamlı olmadığını düşünüyorum. Çünkü o dönemde dünya iki kutupluydu ve iki kutuplu dünyaya özgü politik ve askeri yasalar yürürlükteydi. Örneğin Sovyetler bir yandan kendi müttefiklerindeki karşı hareketleri işgalle bastırırken, ABD’nin öncülüğündeki NATO da şu anda Türkiye’nin boğuştuğu Ergenekon benzeri örgütlenmeleri bütün NATO ülkelerinde kurmuştu. Bu örgütlerin görevi herhangi bir komünist iktidar ihtimali çıktığında bunu kanlı bir şekilde bastırmaktı. Şimdi geriye doğru baktığımızda bu tür yöntemleri kullanan sosyalizmin tarih tarafından cezalandırıldığını görüyoruz. Buna karşılık aynı yöntemi bugün de kullanan ABD ve NATO ülkelerindeki kapitalist sistemin henüz cezalandırılmadığını görüyoruz. O nedenle de günümüzde Çekoslovakya işgalini tekrar tekrar protesto etmek yerine bu işgalden çok daha kanlı yöntemler kullanan şimdiki sistemi sorgulamak bana tarihi adalet açısından daha doğru görünüyor.(SÇ/EZÖ)