Ravin Asaf'ın senaryosunu yazıp yönettiği Sarı Günler, "Saddam Hüseyin rejiminin, Irak'taki bir Kürt köyüne uyguladığı baskı politikasını bir çocuğun gözünden anlatan, yer yer mizah içeren ve Kürt köyündeki feodal ilişkileri eleştiren" bir film. Oyuncuları arasında Nur Sürer'in de yer aldığı film, bu yılki Antalya Film Festivali'nde, En İyi Görüntü ve En iyi Sanat Yönetmenliği ödüllerine değer bulunmuştu.
Filmin çekim sürecinde de resmi mercilerin engelleriyle karşılaştıklarını iddia eden Sarı Günler'in yapımcısı Kadri Sözen, önceki gün yaptığı basın açıklamasında, "Sansür niteliği taşıyan eser işletme belgesinin sadece yerli yapımlara uygulandığını, festivale katılan yüzlerce yabancı filmden bu belgenin istenmediğini" belirterek uygulamayı kınadı.
İstanbul Film Festivali yetkililerinin, hiçbir açıklama yapmadan filmi programdan çıkarmalarını protesto eden Sözen, "Bu uygulama, dünya festivallerinde ilktir ve festivalin ruhuna gölge düşmüştür" dedi.
Sansürlü festival...
Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde geçtiğimiz yıl da Handan İpekçi'nin filmi "Büyük Adam Küçük Aşk", aynı gerekçeyle festivalden çekilmişti.
Ayrıca, Ümit Ünal'ın ilk uzun metrajlı filmi "9" ile Tayfun Pirselimoğlu'nun bir kadının kaybolan oğlunu arayışının öyküsünü anlatan "Hiçbir Yerde" filmleri de işletme belgesi alma konusunda sorun yaşamış, kuruldan olumlu yanıt çıkması üzerine filmler, festivalde gösterime girmişti.
Dünyada düzenlenen uluslararası film festivalleri, kurallar gereği sansürden muaf tutuluyor. Bir ülkede sansüre uğrayan film, katıldığı bir film festivalinde rahatça izleyiciyle buluşabiliyor.
Türk Sineması'nda sansürlü filmler...
Türk Sineması'nda sansür, sinemanın Türkiye sınırları için yapılmaya başlandığı yıllara kadar uzanıyor.Sansür denildiği zaman akıllara ilk olarak Yılmaz Güney geliyor. İşte 1919'dan bu yana sansür örnekleri:
"Fransız kızları hoppa olmaz..."
Türk sinema tarihinin ilk "yasaklı" filmi 1919 tarihli "Mürebbiye". Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın aynı adlı eserinden uyarlanan, Ahmet Fehim'in ilk yönetmenlik denemesi olan Mürebbiye, bir Türk ailesinin çocuklarına bakıcılık yapan Fransız kızı Anjelik'in öyküsünü anlatıyordu. İşgal altındaki İstanbul'da çekilen film, İşgal Kuvvetleri Komutanı olan Fransız General Franchet d'Esperey'in isteği üzerine yasaklandı.Nedeni, bir Türk filminde Fransız kızlarının 'hoppa ve bayağı' gösterilmesi...
"Düşman Boğazlar'a çıkartma yaparsa..."
Osman Seden imzalı "Kardeş Dursun" da, ülkeyi korumak için sansürlenen filmlerden . Filmin bir sahnesi, Karadeniz'den boğaz girişi göründüğü için çıkarıldı. Gerekçe, düşman gemilerinin boğaz girişini filmde net bir şekilde görebilmeleriydi.
"Devletin dozerini başıbozuklar kullanırsa..."
Memduh Ün'ün yönettiği "Mahallenin Sevgilisi", siyasi iktidarın korunması gerekçesiyle sansüre uğrayan filmler arasında. Sansürlenme sebebi ise, filmin bir sahnesinde görülen dozerin "seyirci üzerinde dehşet duygusu yaratması". Filmde, devlete ait dozerin özel şahıslar tarafından kullanılması da bu sahnelerin kesilmesinin nedenlerinden biri.
"Anadolu'daki ekinler cılız gösterilince..."
Metin Erksan'ın ilk filmi "Âşık Veysel'in Hayatı- Karanlık Dünya" da, Anadolu topraklarındaki ekinleri çok kısa boylu, cılız gösterdiği gerekçesiyle yasaklanmıştı.
"Yasaklı filme ödül..."
Metin Erksan'ın 1963 tarihli, Türk sinemasının yurtdışında ödül kazanan filmi "Susuz Yaz", "filmdeki kadın, ölen kocasının erkek kardeşiyle evlenince Türkleri kötülüyor" gerekçesiyle sansürlenmiş, Uluslararası Berlin Film Festivali'ne gitmesi de engellenmeye çalışılmıştı.
Ancak "Susuz Yaz", Berlin'e gitmeyi başarmış ve festivalin en büyük ödülü Altın Ayı'yı kazanmıştı.
"Türk pilotu üniformayla öpüşünce..."
Türk sinemasının altın çocuğu Göksel Arsoy'un bir pilotu canlandırdığı "Şafak Bekçileri"nin sansür gerekçesi ise şöyle: "Bir Türk uçağı düşüyor. Oysa Türk ordusunun uçakları asla düşmez."
Ayrıca Göksel Arsoy'un canlandırdığı pilot, üzerinde üniforma varken sevgilisiyle öpüşüyor. Oysa sansür kuruluna göre, bu Türk Ordusu'nun pilotlarına yakışmayacak bir davranış.
"Aşk müstehcendir..."
Türk sinemasının emekçilerinden Alp Zeki Heper, Danıştay tarafından yasaklanan ilk filmin yönetmeni olarak sinema tarihine geçti. Heper'in "Soluk Gecenin Aşk Hikâyeleri" adlı filmi, müstehcen bulunarak Danıştay tarafından yasaklandı.
"Türkler bayat ekmek yemez..."
Tunç Okan'ın "Otobüs" filmi, o dönemde Türkleri küçük düşürdüğü gerekçesiyle sansüre uğradı. Çünkü filmde, Türkleri küçük gösteren birçok sahne vardı. Örneğin Türkler, bayat ekmek ve soğan yiyor, trafik kurallarına uymuyor, ayakta işiyordu.
"Türkiye'nin gerçekleri rahatsız etti..."
Vedat Türkali ile Ertem Göreç imzalı "Karanlıkta Uyananlar", emekçi ve grev sorunlarını ele alan bir filmdi. Bu yüzden de yasaklandı.
"Kaçakçının öyküsü"
Ömer Lütfi Akad'ın "Hudutların Kanunu" da Türk Sineması'nın en çok yasaklanan filmlerinden biri olarak tarihe geçti. Film, bir kaçakçının öyküsünü anlatıyordu. Bu kaçakçıyı canlandıran kişi de Yılmaz Güney'di. Filmin bazı sahneleri değiştirildi ve çekildikten bir yıl sonra 1965'te gösterime çıktı.
"Yılmaz Güney... "
Yılmaz Güney'in yoksul bir faytoncunun öyküsünü konu alan "Umut" filmi, giysiler aracılığıyla yoksulluk propagandası yapıldığı, zengin- fakir ayrımının körüklendiği gerekçesiyle yasaklandı. Ayrıca filmde yer alan "güneş doğarken kılınan sabah namazı" sahnesi de sansür kurulunu rahatsız etti. Umut, 1971 yılında Danıştay kararıyla şartlı olarak oynatıldı.
Yapımcı, yönetmen, senaryo yazarı ve oyuncu olarak Yılmaz Güney'in imzasını taşıyan "Seyyit Han" filmi, yurtdışı izni için sansüre yollanmış, gerekçe gösterilmeden geri çevrilmişti. Çünkü sansür kurulu, "Keje" karakterinin adını sakıncalı görmüştü. Ayrıca, düğün sahnelerinde gelin alayının önünde götürülen kenarları püsküllü bayrağa da itiraz edilmiş, "Köylünün elinde sancak olmaz, sancak alaylarda bulunur" denilmişti. (BB/NK)
Bilgiler şu sitelerden alınmıştır:
http://www.2000.com.tr/sinema/yesilcam/kesit.htm
www.yilmazguney.org