Eski Uruguay Başkanı Jose Mujica’nın “Saraysız Başkan” adlı biyografisinin tanıtımı için Türkiye’de geldiği günlerde "Türk tipi başkanlık" tartışmaları yeniden başlamıştı. Ardından Beşiktaş’taki Yıldız Sarayı’nın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne dönüşeceği iddiası gündeme geldi ve Erdoğan'ın saray aşkı da tartışılır oldu. Bu ilginç bir tesadüf çünkü Mujica, Uruguay devletinin başkanlara tahsis ettiği sarayda kalmayı reddedip, mütevazı çiftlik evinde kalmıştı.
1 Kasım Seçim’i sonrası Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) yüzde 49,5 ile iktidar olması sonrası bir süredir yavaşlamış olan Başkanlık sistemi tartışmaları yeniden başladı. Mesela seçim sonrası 4 Kasım günü ayağının tozuyla seçim bölgesi İzmir’e gidip halka seslenen AKP İzmir Milletvekili Binali Yıldırım, “Yeni anayasa konuşulurken bütün bunlar (başkanlık sistemi) önyargısız ele alınmalı” dedi. AKP MKYK üyesi Mustafa Şentop ise 8 Kasım günü Akit gazetesine verdiği mülakatta “önceliğin temel hak ve özgürlükler değil başkanlık sistemi olduğunu” söyledi. AKP kanadında Başkanlık siteminin bayraktarlığını yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı ve AKP İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, ise Başkanlık sistemini 6 Kasım günü bir kez daha açıkladı. Kuzu’ya göre AKP’nin Başkanlık Sistemi modeli “Türk tipi” olacak. Bu tartışmalara 7 Haziran seçimlerine “Seni Başkan Yaptırmayacağız” sloganıyla giren ve başarılı bir seçim propaganda dönemi geçiren Halkların Demokratik Partisi kanadından da katılım oldu. Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Cumhuriyet’e bugün verdiği röportajda “Başkanlık sistemini de yarı başkanlık sistemini de parlamenter sistemi de tartışırız. Diktatörlüğü, sultanlığı ve tek adamlığı asla kabul etmeyiz. Söylediğimiz dün de buydu. Bugün de aynı” dedi. Bir yanda Başkanlık sistemi tartışılırken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Beşiktaş’taki Yıldız Sarayı’nın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne dönüştürüleceği haberi ayrı bir tartışma konusu oldu. |
Protokol kurallarına, şatafata ve başkanlığın “yüce” bir makam gibi algılanmasına ve sunulmasına karşı duran eski gerilla Mujica, bakın Başkanlık ve “başkanlığın gerekleri” için neler söylüyor:
"Uçakta kuaför var, Arjantin önemli ülkeymiş"
Chavez’in cenaze merasimine onu, Arjantin Devlet Başkanı Cristina Fernândez kendi uçağıyla götürdü. Mujica şaşırıp kalmıştı. “İçinde bir kuaförü bile var” diye bize anlatmıştı daha sonra. Çift kişilik yatak, büyükçe bir elbise dolabı, banyosu, oturma odası, kısacası akla gelen her şey düşünülmüştü. “İşte bu, gerçekten önemli bir ülkeymiş” diye gırgır geçmişti.
İsveç kralına hediye: Dikkat bomba olabilir
İsveç ziyaretinde, kral için yanında götürdüğü hediyeyi sarayın ana salonundaki masanın üstünde unutunca sinematografik bir operasyona neden oldu. Mujica, İsveç Kralı ile kısa bir görüşme yaptıktan sonra hediyeyi takdim etmeden oradan ayrılmıştı. Tipik bir Mujica gayriresmiliği, bu ülkenin bomba imha uzmanlarını hareketlendirmeye yetmişti. Onlarca polis ve uzman gönderildi ve sarayın etrafını çevrelediler, şüpheli paketi açarak etkisiz hale getirmekle görevli robotlarla içeri girdiler. Şüpheli paketin içinden çıkanın ‘Uruguay’ ismi işlemeli bir ametist taş olduğunu anladıklarında gerilim gülüşmelerle sonlandı.
"Hayatta kravat takmam"
Belçika’da kraliyet sarayına ziyarete gittiğinde kapının önünde protokol görevlileri onları beklemekteydi. Bakanlar, Mujica’dan birkaç adım daha önce kapıya varmışlardı. Protokol görevlilerinden biri, “Başkanınızın kravat takmadığını biliyoruz ama bu, buraya girmek için bir zorunluluktur. Bu yüzden onu kendisine hediye etmiş olduğumuz kravatı takmış olarak beklemek cüretinde bulunacağız” dedi. Mujica bu konuşmayı birkaç metre uzaktan dinlemekteydi ve “Söyleyin, ben kesinlikle girmiyorum! Hadi çocuklar gidiyoruz” diye bağırdı ve sonra giriş kapısının tam tersi istikamete yöneldi. Toplantıyı iptal etmemesi için ona çok dil dökmek zorunda kaldılar. Belçikalı memurların bu hareketine karşı, “Peki o halde ama ben hayatta kravat takmam, bunu bilsinler” diye söylendi.
Mujica diyor ki...
"Siyaset seni halktan uzaklaştırıyor"
"İnsanlar başkan seçilenlerin hepsinin aynı olduğunu düşünmeye başlıyor ve bu da sonunda siyaseti son derece itibarsız bir duruma düşürüyor. Bu çok ciddi bir sorun ve ben bununla mücadele etmeye çalışıyorum. Bakın, benim bir yaşam tarzım var ama kimseyi benim gibi olmadığı için suçlamıyorum. Para içinde yüzen arkadaşlarım da var ve kendilerini severim. Başkalarına kendi yaşam tarzımı empoze etmek gibi bir arzum yok. Ama siyaset seni halkın çoğunluğundan uzaklaştırıyor. Bana oy vermiş ya da vermemiş olabilirler ama insanların büyük bir bölümü sokakta bana saygı duyuyor ve sevgi besliyorlar. Çünkü onlara tepeden bakmıyorum."
"İki kuruşluk iktidarları..."
"Her zaman söylediğim bir söz var: 'Düşündüğün gibi yaşamalısın, aksi takdirde yaşadığın gibi düşünürsün.' Bu her zaman uygulanabilir. Haklı çıkmak için insanların yaptıkları konuşma sayısı, gerçekten de hayret verici. İki kuruşluk iktidarları ve kurnazlıklarıyla her şeye bir bahane buluyorlar ve sonunda yandaş dalkavuklarıyla fildişi kulelerde yaşıyorlar. Bu çok vahim bir durum. Her yerde bunu gördük.
"Doğuştan kural tanımazım"
"Ben doğuştan bir kural tanımazım. Daha önceki devlet başkanlarıyla bir araya geldiğim zamanlarda hangi açıdan bakılırsa bakılsın, kendimi onlarla uyum içinde görmüyorum. Bana bir değişik bakıyorlar. Onların dünyasına ait olmadığımı biliyorlar. Hiçbir zaman da olmam zaten. Ben değişmez bir istisnayım."
"Klozeti yerine koysun diye ustaya ihtiyacım var"
"Devlet başkanı herkes gibi bir vatandaştır. Evimi biraz düzene soksun, klozeti yerine koysun diye bir ustaya ihtiyacım var. Benim o muslukçu ya da tesisatçıdan bir farkım yok. Bu şekilde belki bir yere gelemeyebilirim ama kimse de beni hizaya sokamaz."
"Başkan da bir başkası gibi kalp krizinden ölecek bir ihtiyardır"
"Bu konu üzerinde çok durdum ve sanırım benim miras bırakacağım temel şeylerden birisi olacak. Başkan, bir başkası gibi bir gün bir yerde kalp krizinden gidecek bir ihtiyardır; insanların bunun farkında olması gerekir."
"Başkan oldum diye iktidardan anladığım değişmedi"
"Başkanlığımda, iktidarı algılayışım değişmedi. Ben dünkü çocuk değilim. Buraya kadar geldiysem bu bir tesadüf olmamalı herhalde. Ama bazı berbat sorunlar arttı: insani değerlerde azalma, kibir ve bu aptalca güç arzusu... Bahsettiğiniz hangi tür bir güç? Bazen neyin kavgasını verdiklerini bilemiyorsun. Kıskançlıklar da bir sorun aynı zamanda. Ve iktidar, insanların tam da oldukları gibi görünmesini sağlıyor."
"Ne boktan başkanınız var"
Kitaptan son bir anekdot: Kitabın yazarlarıyla onların birisinin evinde buluşur bir gün; daha doğrusu çat kapı ziyarete gelir. Uzun uzun konuşurlar. Kalkma vakti gelir…
“Paltosunu aldı, kadehinde kalan şarabı içti ve kapıya doğru yöneldi. Bizi selamladıktan sonra şunları söyledi:
- Ne boktan bir başkanınız var değil mi?
- Çoğunluk böyle düşünmüyor. Ne burada ne dışarıda...
- Tamam ama ben bir Bay Başkan da değilim.
- Siz başkansınız. Ne daha iyi ne de kötü, farklısınız.
- Aslına bakılırsa bazen başkanlık hiç çekilecek gibi değil.
- Bunun için oldukça geç artık, değil mi? Siz kendiniz dansa kalktınız.
- Evet doğru. Çelişkili birisiyim ama hayat bir çelişki zaten. Ama yaptığım her işte tutkulu olduğumdan eminim. Bu bir mizaç meselesi. Benden sonra gelenin vay haline.” (HK)