Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) Yayımlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı Ragıp Zarakolu, "İlk Kez Kaldırılışının 101. Yıldönümü" kutlanan sansürün yayıncılık alanında son derece etkili olduğunu ifade etti: "Artık sansürcülerin sansür etmesine gerek yok. Çünkü oto-sansür son derece kurumlaştı Türkiye'de"
Yazarlar, yayıncılar ve gazetecilerin kendilerine sansür uyguladıklarını kaydeden Zarakolu, "Başları derde girmesin diye gönülsüzce yapanlar var, zaten kafalarında karakol kurdukları için bunu gönüllü yapanlar var. Başka insanların kendilerini özgürce ifade etmelerinden rahatsız olanlar bile var. Bunlar kendilerini sivil ve gazeteci olarak görebiliyorlar, bu insana daha çok acı veriyor" şeklinde konuştu.
Zarakolu: Hukukçu kafasındaki karakolu kaldırmalı
Türkiye'de aslında kimsenin ve hiçbir kurumun eleştiriden muaf olamayacağını vurgulayan Zarakolu, Türkiye'de yargı pratiğinin kendisinin başlıca bir sorun oluşturduğuna işaret etti:
"Gerek kamu hukuku gerekse özel hukuk eleştiri özgürlüğünü kısıtlayıcı bir unsur olmaktan çıkarılmalı. Önce hukukçular kafalarındaki karakolları ortadan kaldırmalı. Adli sistemimiz içerisinde temel haklar ve düşüncenin kısıtlanmaması gerektiği konusunda hala ortak bir anlayış yok. Hala, insan haklarına bağlı kalmaktan çok devleti savunma misyonu etkili. Hukuk kurumu, devleti savunmaktan kendini arındırıp, yurttaşın haklarını savunma düzeyine yükseltilmeli."
"Erotik edebiyat ve dinsel konular sorun oldu"
Zarakolu, erotik edebiyata yönelik önyargılar nedeniyle Sel Yayınları'nın başının derde girdiğini, dinsel önyargılar nedeniyle Allah'ın Kızları kitabının yazarı Nedim Gürsel'in benzer sorunlar yaşadığını söyledi; "Kimse tabulardan vazgeçmeye razı değil. Maalesef yargı her tabuya cesaret veriyor ve ondan yana tavır alıyor; onu müesses nizamın ayrılmaz bir parçası olarak sayıyor" dedi.
Şahsi yaklaşımların düşünce özgürlüğüne zarar verdiğini kaydeden Zarakolu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Artık herkesin herhalde kendi hukuku oluştu. Başbakan diyor ki, 'Ben karikatürümü çizdirtmem'; milletvekili Şükrü Elekdağ, "Ermeni sorunu benden farklı düşüneni bana hakaret etmiş sayarım"; daha muhafazakar olan, "Ben dilime laf söyletmem" diyor; milliyetçi olan, "milliyetime laf söyletmem" diyor. Böyle bir ülkede biz nasıl düşünce özgürlüğünden söz edebiliriz?"
Zarakolu, "Milli konular"a eleştirel bakan kitapların artık çok zor dağıtıldığını, Ermeni Sorunu ve Kürt Sorunu ile ilgili kitaplar resmi görüşten uzak ve eleştirilen bir perspektife sahipse kitapçı raflarında yer bulamadığını kaydetti; sahibi olduğu Belge Yayınları'nın aynı durumla karşılaştığını söyledi.
Karaaslan: İlerleme var, yargı AİHM'i gözetsin
Richard Dawkins'in "Tanrı Yanılgısı" adlı kitabını Türkçe'ye kazandırdığı için yargılanan Kuzey Yayınları sahibi Erol Karaaslan ise, Türkiye'de insanlarda farklı düşünenlere karşı bir tahammülsüzlük bulunduğuna işaret ederek, yargı alanındaki çözümün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatlarına saygıdan geçtiğini söyledi.
17 Temmuz'da Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, daha önce aynı kitaptan yargılanarak beraat ettiği anlaşıldığından Karaaslan hakkında Sonia Eskinazi'nin şikayetiyle açılan davayı düşürdü. Karaaslan, yeniden hakkında şikayet olmazsa yargılanmaktan kurtulacak.
Son yıllarda dinsel eleştiri anlamında Türkiye'de bazı ilerlemeler yaşandığını ifade eden Karaaslan, "Bu tartışmalar 10-15 yıl önce yürütülseydi, belki o kadar eskiye gitmeye de gerek yok, belki hapiste olabilirdim. Bu anlamda umutluyum. Bunun için yargı demokratik standartlarını gözetmeli" dedi. (EÖ)