Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde 11 köylünün gözaltında kaybedilmesiyle ilgili davanın dokuzuncu duruşması bugün Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
“Sağlık” gerekçesiyle mazeret bildirerek daha önceki duruşmalara katılmayan sanık, dönemin Bolu 2. Komando Tugay Komutanı Yavuz Ertürk bugün duruşmadaydı.
Bolu 2. Komando Tugay Komutanlığı’nın cevabı da bu duruşmada mahkemeye ulaştı. Cevapta, “12 Kasım 1999 Düzce depreminde, içinde tugay arşivinin de bulunduğu tugay binalarının hasar gördüğü, kalorifer borularının patlaması neticesinde arşivin sular altında kaldığı ve yapılan incelemede herhangi bir bilgi ve belgeye ulaşılamadığı” belirtildi.
Avukat Erkan Şenses ise tugayın Diyarbakır’daki mahkemeye verdiği yanıtta, deprem sonrası tugay binalarında bir hasar olmadığını belirttiğini hatırlattı.
Genelkurmay Başkanlığı ile Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığına yazılan müzekkerelere ise cevap verilmedi.
“Sivilleri yakaladığımız doğru”
Sanık Ertürk bugünkü savunmasında şunları söyledi:
“Yüklenen suçun faili değilim. Bilgiler, belgeler ve beyanlar Alaca köyünde böyle bir operasyon olmadığı noktasında. Biz tugay olarak Şenyayla’da operasyon yaptık, bu operasyonu da Asayiş Komutanlığının yazılı emirleri doğrultusunda icra ettik.”
Ertürk, Muş sınırındaki yayla olarak adlandırılan bölgede operasyon yaptıklarını anlattı:
“Bu bölge halkın sıcaktan kaçıp hayvanları ile sığındığı ve barındığı yüksek bir yerdir. Yani yayladır. İçinden de dere akmaktadır. İşte biz bu bölgenin temizliğini hedefledik. Ben Bolu 2. Komando Tugayı Komutanı olarak bu bölgeyi temizleme yolunda bana yazılı görev verildi. Bu bölgede bazı sivil vatandaşlarımızı yakaladığımız doğrudur. Ancak bunları yazılı belge ile Muş İl Jandarma Komutanlığına tutanak ile teslim ettik ve kanuni gereklerinin onlar tarafından yapılmasını istedik.”
“Bana Şırnak Paşası derler”
Ertürk, daha sonra Şırnak Tümen Komutanlığına atandığını, Şırnak’ta da “yararlı görevler yaptığını” anlattı:
“Halkla bütünleştim, bana Şırnak Paşası olarak hitap ettiler. Erzincanlı olduğum için harp okulundan itibaren bir diğer lakabım Kürt Yavuz’dur. Bölgede bir ayrım yapmam, sivil halka yönelik hiçbir kötü muamelem olmadı.”
Ertürk, “sivil halka baskı ve zorlamanın PKK tarafından uygulandığını” da ileri sürdü.
“Yardım eden de milis”
Ertürk, 13-24 Ekim 1993’te operasyon yaptıklarını, bölgede yaklaşık 32 silahsız sivil yakaladıklarını ifade etti:
“Birliğin ekmek ihtiyacı için değişik fırınlardan ekmek temin ediyorduk. Çünkü bir anda çok yükske miktarda ekmek almamız duyulur ve operasyon bir ölçüde aleniyet kazanırdı. Halktan bu operasyonu duyurma ve iletme durumu tarafımdan değerlendirilmiştir. Sade vatandaş bu bilgileri vermez ancak terör yanlısı milislerin bu operasyonu doğurması ihtimalini nazara aldık. Zaten yardım ve yataklık yapan milistir.”
“Bölgedeyse terörle ilgilidir”
Mağdur ailelerin avukatlarından Şenses’in köyle ilgili sorusuna da, “köyün zaten boş olduğu” yanıtını verdi. Ertürk, operasyon yapılan bölgeye “terörle ilgisi olmayan hiçbir vatandaşın girip çıkmadığını” da ekledi.
Mahkeme Başkanı Mehmet Önder Kabasakal, Ertürk’ün avukatlarının, operasyon yapılan bölgeyle ilgili Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan bilgi alınması talebini reddetti.
Ertürk2ün tutuklanması talebini de reddeden mahkeme bir sonraki duruşma tarihi olarak 8 Aralık 2015’i belirledi. (AS)
* Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde 8 Ekim -25 Ekim 1993 arasında, biri 16 yaşında 11 köylünün gözaltında kaybedilmesiyle ilgili olay, kaybedilenler, soruşturma ve dava süreciyle ilgili geniş bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.