Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Sincan Cezaevi Kampüsü'nde 26'ncı duruşması görülen Kobanî Davası'nın sabah oturumunu izledikten sonra HDP Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi.
HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüleri Nuray Özdoğan ile Serhat Eren de toplantıya katıldı.
"Bu dava, kumpas davasıdır"
Kobanî Davası'nın, 'kumpas davası' olduğunu belirten Sancar, soruşturmanın 2014 yılında IŞİD'in Kobanî kuşatması ve işgal girişimine karşı başlayan protestoların devamında HDP MYK'nin bir açıklamasının gerekçe gösterilerek başlatıldığını hatırlatarak, "O tweet 2014 yılı Ekim ayında atılmıştı. Operasyonlarla başlayan bu dava ise 2020 yılında açıldı. Yani aradan 6 yıldan geçtikten sonra bir tweet gerekçe gösterilerek partimizin MYK üyelerinin tamamını kapsayan bir dava açıldı" dedi.
"Davanın açıldığı tarih önemli"
Kobanî Davası'nın açıldığı tarihe dikkat çeken Sancar, davanın tüm aşamalarının iktidarın siyasi ihtiyaçlarına göre düzenlendiğini belirterek şunları kaydetti:
"2014 yılında sadece Türkiye'de, sadece Kobanî ve Rojava'da değil, bütün dünyada IŞİD vahşeti konuşuluyordu. IŞİD'in başlattığı hamlelerin son aşaması olarak, Kobanî'nin düşürülmesi söz konusuydu. IŞİD'in temel hedefi olarak ortada duruyordu. IŞİD'in Kobanî'yi kuşatmasına karşı sadece Türkiye'de değil dünyanın pek çok ülkesinde eylemler, etkinlikler, gösteriler ve dayanışma faaliyetleri ortaya kondu. Türkiye'de de bunlar yine aynı şekilde yaşandı. IŞİD'in saldırılarına karşı dayanışma ve Türkiye'de hükümetin Kobanî'ye yardım için koridor açma talebi dile getiriliyordu. Bu eylemlerde HDP'nin o dönem yaptığı çağrı da bu çerçevedeydi. Demokratik barışçıl bir şekilde Kobanî halkıyla dayanışma, IŞİD vahşetine karşı birlikte durma çağrısını içeriyordu."
"Çağrımız, demokratik ve barışçıl bir çağrıydı"
HDP'nin o dönem yaptığı çağrının da "demokratik ve barışçıl bir çağrı" olduğunu kaydeden Sancar, "IŞİD'in o dönem yarattığı büyük tehdide karşı Kobanî'de halkların sergilediği direniş bütün insanlık tarafından şanlı bir sayfa olarak görüldü. IŞİD'in geriletilmesi ve çöküş süreci Kobanî'deki yenilgi ile başladı. İşte IŞİD tehlikesini, IŞİD'in o dönem yarattığı ve bugüne sarkması muhtemel bütün tehditleri unutturmak için, hükümetin o dönem kendi sorumluluğunu örtmesi için Kobanî Kumpas Davası devreye sokuldu" dedi.
"İktidar hakikatin ortaya çıkarılmasını engelledi"
Sancar ayrıca, 6-8 Ekim 2014'te yaşananların dönemin bazı bakanları tarafından 'kirli tezgâhlar' olarak nitelendirildiğini hatırlatarak şunları kaydetti:
"O dönem sergilenen kirli ve kanlı tezgâhların ortaya çıkmasını bu iktidar hiçbir zaman istemedi. Partimizin Meclis Grubu ve diğer organlarıyla hakikatin bütün boyutlarıyla açığa çıkarılması için yürüttüğü çalışmalar ya engellendi ya da yok sayıldı. Meclis'te verilen çok sayıda araştırma önergesi iktidar blokunun oylarıyla reddedildi. Partimiz o dönem neler yaşandığının bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkmasını her zaman talep etti. Çünkü o tarihten sonra yaşanan siyasi gelişmeler şu an içinde yaşadığımız rejimin yerleşmesi için kurulan planların birer parçasıydı. Eğer hakikatler ortaya çıkarılabilseydi, iktidar blokunun bu siyasi darbe operasyonları için planladığı aşamaların boşa çıkarılması çok daha mümkün olacaktı."
"Amaç, demokratik siyasetin tasfiyesi"
"Kobanî Davası'nın bir amacı da demokratik siyaseti kuşatmak ve tasfiye etmektir" diyen Sancar, davanın, 'Çöktürme Planı'nın bir unsuru olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Demokratik siyaseti tümüyle etkisiz hale getirmek, mümkünse tasfiye etmek iktidarın temel amaçlarındandır. 2020'de başlayan Kobanî Kumpas Davası operasyonları aynı zamanda HDP'ye karşı kapatma davası açılmasının da bir ön aşaması olmuştur. 2020 Eylül'ünde MYK üyelerimize düzenlenen operasyondan sonra 17 Mart 2021'de, yani yaklaşık 6 ay sonra HDP hakkında kapatma davası açılmıştır. Bütün bunlar gösteriyor ki bu dava tamamen siyasi amaçlarla açılmıştır ve siyasi hedeflerle yürütülmektedir. Bu davanın hukukla bir ilgisi yoktur."
Sancar ayrıca, başta siyasi muhalefet olmak üzere, dava karşısında 'güçlü bir dayanışma' sergilenmediğini söyledi, "toplumsal dayanışmayı ve ortak demokratik mücadeleyi büyütme" çağrısı yaptı.
"Yerel seçimlerde de kullanmak isteniyor"
Dava savcısının seçimlerden kısa bir süre önce mütalaasını sunduğunu hatırlatan Sancar, "Amaç, seçimlerde bu mütalaayı kullanmaktı. Muhtemelen aynı taktiği önümüzdeki dönemde yerel seçimleri gözeterek yine devreye sokacaklardır. Bu davayı iktidar yerel seçimlerde kendi hedefleri için istismar etmek isteyecektir" dedi.
"Mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz"
Sancar, söz konusu mütalaayı "iktidarın siyasi hedeflerini yansıtan bir manifesto" olarak nitelendirerek şunları söyledi:
"Eğer savcının sunduğu mütalaayı okuma imkanınız olursa, 5200 sayfa tutan bir mütalaa göreceksiniz ki herhangi bir hukuki argüman yoktur. Mütalaa iktidarın siyasi görüş ve hedeflerini yansıtan bir tür manifestosudur.
Şimdi durum bu kadar açıkken, bu davaya karşı sessiz ve tepkisiz kalmak iktidarın oyunlarını sergilemesine cesaret vermek anlamına gelir. İddianamenin kopyası bir mütalaa söz konusu, hiçbir lehe delil dikkate alınmamış, çelişkiler ve iftiralar art arda sıralanmış, AİHM kararları yok sayılmış, gizli tanık uygulaması artık pervasızlık sınırlarını aşan bir noktaya gelmiştir.
Böyle bir mütalaa ve bunun kopyası olan bir iddianame ile arkadaşlarımız ağır cezalara çarptırılmak isteniyor. Mahkeme salonlarında arkadaşlarımızın gösterdiği onurlu duruş ve direniş bizler için de ilham kaynağıdır. Bizler de aynı şekilde bu mücadeleyi sonuna kadar aynı kararlılıkla sürdüreceğiz."
(VC)