Fotoğraf: MA
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Diyarbakır’da bulunan sivil toplum örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve kanaat önderleriyle Kayapınar ilçesinde toplantı gerçekleştirdi.
HDP Diyarbakır İl Eş Başkan Yardımcısı Murat Öndeş, HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer’in ardından söz alan Mithat Sancar, dün HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanları Hülya Alökmen Uyanık ve Zeyat Ceylan ile HDP Yenişehir İlçe Eşbaşkanları Kasım Kaya ve Remziye Sızıcı’nın gözaltına alınmasına tepki göstererek “Gözaltılara karşı mücadele ve direniş çizgisiyle karşılık vereceğiz” dedi.
Mezopotamya Ajansı’nda (MA) yer alan habere göre, gözaltı operasyonlarını “Demokratik siyasete saldırı” olarak yorumlayan Sancar, kayyım politikalarının ise bir sistem halini aldığını belirtti.
Sancar özetle şunları dedi:
“Kürtlere siyasetten umudunuzu kesin diyorlar”
“Kayyım politikası bir irade gaspı meselesidir. Bu irade de soyut bir irade değildir, bu herhangi bir seçmen iradesi değildir. Bu Kürt halkının iradesidir. Kayyım politikası, Kürt halkının iradesinin gasp edilmesidir.
“Kayyım atanan şehirlerin tamamında seçmenin çok büyük çoğunluğu Kürt’tür. Yerlerine kayyım atanan belediye eş başkanları da bu Kürt nüfusun, çok büyük bir kısmının yüzde 70-80’lere varanların oyunu alarak seçilmiştir.
“Kayyım politikasının ilk anlamı Kürt halkının iradesinin tanınmamasıdır. Bunun bir sistem haline getirildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
“Kürtlere demokratik siyasetten umudunuzu kesin diyorlar. HDP tam da bunun karşısındadır. HDP demokratik siyaseti bütün saldırılara, imkansızlıklara rağmen ayakta tutmak için vardır. Canlı tutmak için vardır, demokratik siyaset zemininde çözüm arayışlarından umut kesilmesini engellemek için vardır.
“Kayyımlar ilk iş Kürtçeye saldırıyor”
“Kayyım politikalarının ikinci bir hedefi var, o da Kürt kimliğine saldırıdır. İnkar politikalarının devamıdır. Tenkilin bugünkü şartlarda uyarlanmış şeklidir.
“Kayyımlar atandıklarında çok büyük çoğunlukla ilk iş olarak Kürt diline saldırıyorlar. Ya belediye internet sitelerindeki Kürtçe sayfaları kapatıyorlar ya da Kürtçe isimlerin verildiği kurumlarda Kürtçe tabelaları indiriyorlar.
“Kürtçe faaliyet yürüten kültür kurumlarını kapatıyorlar. Tiyatroları, anaokullarını, çeşitli sanat alanlarındaki kursları kapatıyorlar.
“Kadınlardan korkuyorlar”
“Dikkat edin kayyımlar ilk başta ve eş zamanlı olarak kültür kurumlarını, Kürt dili ve kültürü alanında faaliyet gösteren kurumlara yöneliyorlar, onları kapatıyorlar ama aynı zamanda hemen kadın kurumlarını kapatıyorlar.
“Belediyelerimiz eş başkanlıkla yönetiliyordu. Eş başkanlık sistemi bizim temel kimlik özelliklerimizden biridir. Bu saldırıyı temel kimliğimize yönelik bir saldırı olarak değerlendiriyoruz.
“Onun ötesinde bu topraklarda özellikle Kürt şehirlerinde, Kürt toplumunda bu eşit yaşam ideali konusunda alınan güçlü mesafeleri hazmedemiyorlar. Ataerkil, erkek, egemen, otoriter sistemi devam ettirmek onların hedeflerindendir, ideolojileri gereğidir.
“Bunun önündeki en güçlü engel de kadın mücadelesidir o nedenle sadece belediyelerin açtığı kurumlara değil kadın mücadelesinin örgütlendiği kurumlara da saldırıyorlar.
“Çünkü gerçekten kadınlardan korkuyorlar. Çünkü gerçekten kadınların mücadelesinden korkuyorlar. Bunda haklılar. Korksunlar, kadınlar geliyor.
“Ortada yargı yok”
“Türkiye’de adalet yok, hukuksal adalet yok, yargısal adalet yok, toplumsal adalet yok, sosyal adalet yok. Çünkü artık ortada yargı diyebileceğimiz bir kurum da yok.
“İktidarın politikaları doğrultusunda kararlar veren, artık iktidarın etkisinde olma durumunu gizlemeyi bile gerekli görmeyen bir yargı gerçekliği ile karşı karşıyayız.
“Tahir Elçi cinayetinde hangi gerçeğin ortaya çıkmasından korkuyorsunuz?”
“Tahir Elçi’nin katledilmesiyle ilgili dava beş yıl sonra başladı. Beş yıl sonra…
“Hangi hakikati gizliyorsunuz, hangi hakikatin ortaya çıkmasından korkuyorsunuz? Biz biliyoruz o hakikat bu yargılamada da ortaya çıkmasa da, mutlaka ortaya çıkacak. Tahir Elçi’nin katledilmesiyle ilgili hakikat de katiller de ortaya çıkacaktır. Bunun için de hep birlikte çalışmamız gerekiyor.
TIKLAYIN - Tahir Elçi davası 5 yıl sonra başladı, tüm talepler reddedildi
TIKLAYIN - "Vebali yargının boynunda kalmasın hakim bey"
“Kobani olaylarında sorumluluk iktidarın”
“Eskiden ele güne karşı bir gerekçe uyduruyorlardı, şimdi buna da ihtiyaç duymuyorlar. ‘Ben istedim böyle olacak’ diyor. Biz de diyoruz ki, hayır, sen istedin diye böyle olacak diye bir şey yok.
“Meclis’te her hafta Kobani protestolarında neler yaşandığıyla ilgili araştırma önergesi veriyoruz. Araştırma komisyonu yapılsın diyoruz, her seferinde reddediliyor.
“Benim sizlere hakikaten bunu uzun uzun anlatmama gerek yok. Günlerdir ayrıntılı açıklamalar yapıyoruz. Bizler, eşbaşkanlar, grup yönetimimiz, sevgili Selahattin Demirtaş; ayrıntılarıyla anlatıyoruz, bu konuda sorumluluk hem siyasi hem hukuki açıdan iktidara aittir.
“Hakikat komisyonu kuralım”
“Kobani düştü düşecek sözlerinin yarattığı sarsıntıyı istedikleri kadar gizlemeye çalışsınlar başaramayacaklar. Kobani’de IŞİD’e vurulan darbede burada bu ülkede kimlerin rahatsız olduğunu unutmadık. O zaman iktidarın açık kalemşörlerinin çok pervasız paylaşımları vardı.
“Hatırlayın ‘Kobani’de ben IŞİD’çiyim’ diyenlerden, bir an önce IŞİD’e zafer dileyenlere kadar açık tavır koymuşlardı. Sonra bunların üzerine Kobani düştü düşüyor sözü geldi. Sonra Varto’da güvenlik kuvvetleri göstericilere ateş açtı, ilk ölüm gerçekleşti ve daha sonra pek çok yerde provokasyonlar gerçekleşti.
“51 insan vahşice katledildi. Bunların büyük çoğunluğu HDP’liydi. O dönem ne yaşandıysa, kim ne yaptıysa, kim neyden sorumlusu ise bunu açığa çıkarmak için her türlü çalışmaya varız. Meclis’te komisyon kurulsun, gerekli katkıyı sağlarız.
“Olmuyorsa gelin bizler STK’larla birlikte güveneceğimiz insanları yer alacağı bağımsız komisyon kuralım. Bunu muhalefet partilerine de söyledim, cevap gelmiyor.
“Diyarbakır’dayken bunu daha da somutlaştırayım. Tarafsızlığına güvendiğimiz birikimine inandığımız kişilerden bunlar kanaat önderleri olabilir, din alimleri olabilir, başka alanlarda çalışmalarıyla temayüz etmiş şahsiyetler olabilirler. Bizler böyle bir çalışma yapalım.
“Amed merkezli bir ‘Hakikat Komisyonu’ kuralım. Bunun üzerinden düşünelim, bunu yapabilir miyiz? Nasıl yaparız, yaparsak ne olur…
“Kaynaklar savaşa, yandaşa, saraya tahsis ediliyor”
“Ekonomi en önemli başlıklardan biridir. Bize göre bu ülkede yoksullaşmanın soygun ve sömürünün temelinde üç tane faktör var. Bu, ülkenin kaynaklarının savaşa, yandaşa ve saraya tahsis edilmesidir.
“Kaynaklar savaşa tahsis edildiği için içeride ve dışarıda iktidarın silahlanmaya sürekli kaynak almasıyla ülkede yoksulluk sürekli dramatik olarak artıyor.
“Bunu ben söylemiyorum. ‘Pahalılık var, enflasyon artıyor, TL değeri düşüyor’ dendiğinde Cumhurbaşkanı ‘Siz bir merminin fiyatının ne kadar olduğunu biliyor musunuz’ diyerek zaten kendisi itiraf etmiştir.
“Evet, her bir mermi vatandaşın cebinden gider, sofrasından gider.
“Barış hareketi kuralım”
“Kürt sorununun demokratik çözümüne giden yolda barışı nasıl sağlayabiliriz. Barış politikalarını yeniden ve yeniden nasıl güçlendirebiliriz. Bunları hep birlikte tartışalım.
“Çünkü barış ancak bir toplumun büyük bir çoğunluğunun rızası ve desteği varsa gerçekleşir, isteği ve talebi varsa iktidarlara rağmen barış gelir.
“Dolayısıyla bizim barışı iktidarlardan beklememiz gerekmiyor. Tam tersine kendimiz tabandan barış talebini güçlendirelim, bu konuda çalışmalarımızı yaygınlaştıralım, hep birlikte güçlü bir barış hareketi, bir Kürt barış hareketi kuralım.
“Bizim hedefimiz bütün Türkiye’de büyük bir barış hareketi kurmaktır. Eğer şimdi ülke genelinde büyük bir barış hareketi kurmak mümkün değilse buradan başlayalım.
“Türkiye'de bunu yaygınlaştırabilirsek Ortadoğu’da bunu yaygınlaştırabiliriz. Yani Ortadoğu bölgesel barış harekatı Diyarbakır’dan başlayabilir. Bunun üzerine de ciddiyetle düşünmesini bir kez daha rica ediyorum.” (EKN)