Sanatçı Nur Ataibiş’in, pandemi dönemindeki sorgulamalarının bir ürünü olan “ALT_ÜST_OLUŞ” sergisi, Barış Manço Kültür Merkezi’nde 1-19 Kasım’da ziyaretçileri ile buluşacak.
Ziyaretçiler, “ALT_ÜST_OLUŞ” ile insani varoluşu irdeleyen bir yolculuğa çıkacak.
Sanat yaşamı boyunca yurtiçi ve yurdışında katıldığı pek çok kişisel ve karma sergide sunduğu işleriyle sanatseverlerin karşısına hep yeni soyut fikirlerle gelen Nur Ataibiş, bu kez farklı zamanları kendi sarmalında barındıran imgelerle bir bellek mekânına dönüştürmeye çalıştığı işlerinden oluşan sergisini paylaşıyor.
Sanatçı, karantina öncesi birkaç gün içinde toplamak zoruna kalmasının ardından salgınla ortaya çıkan korkuları anlama, anlamlandırma çabalarıyla geçen günlerinde yaptığı çalışmaları “ALT-ÜST-OLUŞ” ile gün ışığına çıkarıyor.
"Korona günlükleri"
Televizyon ile sosyal medya döngüsünün doğurduğu korku ve anlamlandırma çabalarıyla geçen zamanda, uzun yıllar üzerinde çalıştığı ya da düşündüğü konuları daha fazla sorgulama ve derinleştirme fırsatı bulduğunu söyleyen Nur Ataibiş, şöyle diyor:
“Bir şaşkınlık döneminin ardından artık bir hücre hâline gelen evimin bir köşesinde yazmaya ve ‘korona günlükleri ’adını verdiğim işlerimi yapmaya başladım. Bu kez malzemelerim kâğıt, kömür kalem ve akrilik boyalarımdı.
"İşin tuhafı teknoloji sayesinde girdiğimiz kutucuklarda dışarısı ile ilişki kurmaya başladığım o hücrede kendimi güvende ve mutlu hissetmeye başlamıştım. O noktada yeniden sorgulamaya başladım.
"Ev gerçekten güvenli miydi? Virüsün büyük bir tehdit oluşturduğu, ‘Evde kal’ sloganı ile evlerin tek güvenli yer olduğunun altının çizildiği kadına, yaşlıya, çocuğa karşı giderek artan ev içi şiddet olayları bir bağışıklık alanı olarak gösterilen, yuva olarak dayatılan kavramın yanıltıcılığını, söylemle gerçeklik arasındaki uçurumu bana yeniden gösterdi."
Nur Ataibiş, çalışmalarını “Sanat çalışmalarına başladığım günden bu yana insan olabilmeyi, insan kalabilmeyi, bedeni, güzellik kavramını, güç ve iktidar ilişkilerini, insanın toplumdaki ve doğadaki yerini, gölge yanlarını, nesiller boyu aktarılanları, yapıştırılan kalıpları, giydirilen kimlikleri, ölümlü oluşunun bilincinde bir varlık olarak yaşamda kalabilme çabalarını sorguluyor, ‘İletişimi engelleyerek yalnızlığı ve yok olmayı getiren duvarları yıkarak geçirgen sınırlara ulaşabilir miyiz?’ sorusuyla soyut bir fikirden somut bir görselliğe ulaşmaya çalışıyorum”diye anlatıyor.
Nur Ataibiş’in ilgiyle beklenen “ALT_ÜST_OLUŞ” sergisi, Barış Manço Kültür Merkezi’nde 1-19 Kasım tarihleri arasında ziyaretçilerle buluşacak.
Nur Ataibiş hakkında
Atatürk Deneme Kız Lisesi’nde (Beşiktaş Anadolu Lisesi) orta ve lise eğitimini tamamladı ve 1973-1975 yılları arasında Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’ne devam etti.
Sanata olan tutkusunu keşfedince eğitimine kendi yetenek ve ihtiyaçları doğrultusunda yön vererek çeşitli hocalardan felsefe, dinler tarihi, mitoloji, sanat tarihi, psikoloji dersleri aldı. Bu konularda seminer ve çalıştaylara katıldı.
1991-1994 yıllarında Maltepe Kasım Koçak Atölyesi’nde temel sanat eğitimi aldı. 1994 yılında kendi atölyesini kurdu.
İlk kişisel sergisini 1999 yılında Kare Sanat Galerisi’nde açtı. Birçok kişisel sergi düzenledi ve çok sayıda karma sergiye katıldı.
UPSD üyesi olan sanatçı çalışmalarına İstanbul’da kendi atölyesinde devam ediyor.
Sanat çalışmalarına başladığı günden bu yana insan olabilmeyi, insan kalabilmeyi, bedeni, güzellik kavramını, güç ve iktidar ilişkilerini, insanın toplumdaki ve doğadaki yerini, gölge yanlarını, nesiller boyu aktarılanları ,yapıştırılan kalıpları, giydirilen kimlikleri, ölümlü oluşunun bilincinde bir varlık olarak yaşamda kalabilme çabalarını sorgulayan sanatçı iletişimi engelleyerek yalnızlığı ve yok olmayı getiren duvarları yıkarak geçirgen sınırlara ulaşabilir miyiz sorusuyla soyut bir fikirden somut bir görselliğe ulaşmaya çalışıyor.
Bu arayışını ‘oyun alanım’ dediği atölyesinde Naskopi yerlilerinin en büyük zorunluluğu olan bireyin düşlerindeki yol göstericilerini izleyerek, onların içeriklerine sanatla kalıcı bir biçim vermesi gibi sanatın ve doğanın içinde gizli olan, insanlığa özgü bir bellek potansiyelini gözler önüne sermeye çalışarak sürdürüyor.
Sanatı ile içsel süreçlerini ayrılmaz bir bütün olarak gören sanatçı yaşama yakın ve özgün eserler üretmeye gayret ediyor. Tanımlayıcı geçmişin gücünü ve ağırlığını izleyiciye de hissettiriyor.
(EMK)