Türk tarafındaki geçiş noktasında üzerlerinde deli gömleği tabir edilen kolları bağlı gömleklerle 38 genç insan. Askeri nizamla yürüyorlar, dertleri "karşıya", Rum tarafına geçmek.
Kıbrıslı bir sanatçının performansı bu. Derdi bölünmüşlüğün komikliğini anlatmak. Kimlerin geçip, kimlerin neden geçemeyeceğini göstererek bürokrasinin ve adanın tam da ortasına oturmuş statükonun sabrını sınamak, abukluğunu kanıtlamak.
38 genç öğrencinin 30'u Kıbrıslıtürk. Yani adalı ailelerin çocukları olarak adada doğmuşlar, adalı büyümüşler, adalılar. Türk tarafından yeşil hat tabir edilen bölgeye, yani eski Ledra Palas otelinin bütün ihtişamıyla yükseldiği yere geçmek herkes için serbest.
Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olanlar, yani Kıbrıslılar Rum tarafına da geçebiliyorlar. Schengen üyesi ülkelerin ve Kıbrıs Cumhuriyetinin vize uygulamadığı ülkelerin vatandaşları da rahatlıkla karşı tarafa geçebiliyorlar, sorun Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşıyanlarda.
TC pasaportuyla Türk kesiminden Rum kesimine geçmek mümkün değil. Ancak ille de Rum kesimini görmek istiyorum diyorsanız Atina üzerinden gitmelisiniz.
Annenin babanın kimlik numarası
Deli gömlekleriyle sırada bekleyenlerin arasından sekiz kişi TC vatandaşı yani karşı tarafa geçmeleri mümkün değil. Zaten performansın yaratıcısı Doğu Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi Anber Onar da durumu biliyor, öğrencilerini de bundan haberdar etmiş.
Ancak asıl "eğlence" Yeşil Hattın Rum tarafına gidince başlıyor. Tek sıra halinde bekleyen öğrencilerin isimleri bir bir okunuyor, TC pasaportu olanlar geride kalıyor.
Ancak Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olanların da -eğer sınır açıldığından bu yana ilk kez Ledra Palas'tan geçmeye çalışıyorlarsa- işi kolay değil.
Trajikomik bir diyalog yaşanıyor Kıbrıslı Rum polisi (KRP) ve Kıbrıslı Türk öğrenci (KTÖ) arasında...
KRP: İlk kez mi geçiyorsun bu kapıdan?
KTÖ: Evet
KRP: Annen nereli?
KTÖ: Kıbrıslı
KRP: Baban nereli?
KTÖ: Kıbrıslı
KRP: Sen nerede doğdun?
KTÖ: Kıbrıs'ta.
KRP: Annenin kimlik numarasını söyle
KTÖ: Bilmiyorum
KRP: Babanın kimlik numarasını söyle
KTÖ: Bilmiyorum
KRP: O zaman giremezsin...
Bu diyalog Kıbrıslı Rumların 1974 sonrası Türkiye'den adaya giden yerleşimcilerin Rum kesimine girmelerini önlemek için aldıkları önlemin bir göstergesi aslında.
Sınır açıldığından bu yana Türk kesiminden Rum kesimine geçmek isteyenlerden nüfus kayıtları isteniyor ki böylece "gerçek Kıbrıslılar" tanınabilsin...
Rum kesiminin tuhaflığı bu, Anber Onar da gazetecinin ve sınırı geçmek isteyen insanın önünde bu tuhaflığı herkese kanıtladı. İnsanlar anne ve babalarının nüfus kağıdı numaralarını bilmediklerinden vatandaşı oldukları bir ülkenin topraklarına geçemiyorlar...
Sahi, hangimiz biliyoruz annemizin, babamızın kimlik numarasını?
Belediye başkandan sanata dozerli müdahale
Bu arada, aynı Anber Onar başka bir işiyle de Kıbrıs Türk tarafının tuhaflıklarını tetikledi.
Kıbrıs, malum son zamanlarda bölünmüşlükle değil, sanatla duyuruyordu sesini. Adanın iki yanında da açılan Leaps of Faith/İnanç Sıçramaları sergisi hem Adalıların, hem de dışarıdan adaya bakanların adayla ilgili fikirlerini geliştirdi.
Sergi, hazırlıkları sırasında adanın iki tarafından da o kadar çok ilgi gördü ki, paralel etkinlikler bir anda şekillenmeye başladı. Ada bir anda bölünmüşlük değil sanat adası haline geldi, ta ki yöneticilerinden biri harekete geçene kadar...
Leaps of Faith sergisinin paralel etkinliklerinden biri de Anber Onar'ın Lefkoşa merkezindeki bir aile binasına gecekondu giydirmesi yapmasıydı. Onar bu işle hem göçü, hem de yerleşimcileri gündeme getirmişti aslında ama Lefkoşa belediye başkanının Leaps Of Faith sergisine başından beri gösterdiği sert tavır Onar'ın işinde doruğa çıktı.
Belediye Başkanı Kutlay Erk, önce serginin katılımcılarından Bosnalı Sejla Kameric'in Lefkoşa'daki sınır duvarına çizdiği çizgileri sildirdi. Ardından da Anber Onar'ın kendi mülkünde gerçekleştirdiği yerleştirmesine dozerler ve kamyonlarla müdahale etti, yerleştirmeyi yok etti.
Başkan Kutlay Erk yerleştirmenin belediye tarafından yok edilmesini "Üzgünüm ama bu şehirde belediye var, bu şehir sahipsiz değildir" diye açıkladı.
Kıbrıslı sanatçılar ve EMAA (Akdeniz-Avrupa Sanat Derneği), Kıbrıs Sanat Derneği ve Artists & Artists ise ortaklaşa yaptıkları basın açıklamasında belediye başkanına "Üzgünüz ama bu şehirde sanat var" diye yanıt verdiler.
Kıbrıs günlerdir bunu konuşuyor, yerel gazetelerde köşe yazarlarının gündeminde sanatı dozerlerle ortadan kaldıran belediye başkanı var.
Bütün bu yaşananlarsa bana Ankara'nın sanatın içine tüküren belediye başkanını anımsatıyor. Mehmet Aksoy'un heykelinin içine tüküren eski Refahlı, şimdiki AKP'li Melih Gökçek ile Lefkoşa'nın CTP'li belediye başkanı arasındaki farkı bulmaya çalışıyorum, bulamıyorum.
Kıbrıs'a çözüm getireceğine inandığım, Leaps Of Faith sergisinin açılışına da katılan KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın neden hala sanata dozerle saldıran bir başkana bir kelime bile etmediğini anlamaya çalışıyorum, anlayamıyorum.
Velhasıl, zaten bölünmüşlüğün hüznünü taşıyan bir kentte sanata da izin verilmemesi daha da içini burkuyor insanın, neyse ki Lefkoşa'da sanata inananlar var!(ÇM/EÜ)