Türkiye'de 8-12 yaş arası çocukların yüzde 85'i serbest zamanlarını ev ödevi yaparak geçiriyor, 15-24 yaş arasındakilerin yüzde 75'i ise alışveriş merkezine gitmeyi tercih ediyor.
Sanat derslerinin okul müfredatında kısıtlı yer bulması hatta ilk vazgeçilen ders olması başta olmak üzere ekonomik düzey göz önünde bulundurulunca bazı ailelerin çocuklarının sanata erişimi de çok zor olabiliyor.
Oysaki sanat çocuk ve gençlerin hayatında pek çok şeyi değiştirebilme gücüne sahip.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın sekizincisini paylaştığı kültür politikaları raporu, çocukların ve gençlerin en erken yaşlardan itibaren sanatla büyümesinin yaratacağı olumlu etkilerini gündeme taşıyor.
"Erken Çocukluktan Gençliğe: Sanatla Büyümek" raporu, yerel yönetimlerin, kültür-sanat kurumlarının ve ailelerin, çocukların ve gençlerin iyi olma halini güçlendirecek ve gelişim süreçlerine katkı sağlayacak adımlar atması için somut öneriler sunuyor.
Rapor, orta çocukluk ve ergenlik gelişiminde sanatın şu noktalarda rolünün güçlü olduğunu ortaya koyuyor:
- Fikir geliştirmek
- Kurgulamak
- Yarattığını sunmak
- Değerlendirmek
- Gayret göstermek
- İşbirliği
Raporu kaleme alan Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feyza Çorapçı, erken yaşlardan itibaren sanatla tanışmaları, çocukların ileriki yıllarda sanatsal faaliyetlere olan ilgi ve katılımlarını belirleyen en önemli unsurlardan biri olduğunun altını çizdi.
"Sanat dersleri müfredatta kısıtlı kalıyor"
"Bunun yanı sıra, serbest zamanlarında resim, müzik, dans, tiyatro gibi sanat etkinliklerde aktif olarak yer alan çocuklar dil becerilerini geliştiriyor, kendilerine bir hedef koyup kararlılık göstermeyi, işbirliği yapmayı ve kendilerine güven duymayı öğreniyorlar.
Raporda ayrıca yoksulluk, mültecilik statüsü, engellilik gibi dezavantajlara sahip olsa bile her çocuğun sanatsal faaliyetlere eşit şekilde katılabilmesi, mevcut programların nicelik ve niteliklerinin iyileştirilmesi, işbirliklerinin geliştirilmesi ve gerekli yatırımların yapılabilmesi için çeşitli kültür politikaları önerileri de yer alıyor.
Sanat derslerinin kısıtlı kaldığını belirten Çorapçı, ailelerin de sanata çok yetenek temelli baktıklarının da altını çizdi.
"Türkiye Avrupa'nın en genç nüfuslu ülkesi"
İKSV Kültür Politikaları Çalışmaları Direktörü Özlem Ece ise Avrupa'nın en genç nüfuslu ülkesi konumunda olan Türkiye'de 0-17 yaş arasındaki çocukların toplam nüfusun yüzde 28'ini oluşturduğunu hatırlatarak şunları söyledi:
"Nüfusunun yüzde 8'ini 4 yaşın altındaki çocukların oluşturduğu Türkiye aynı zamanda Avrupa ülkeleri arasında küçük çocuk nüfusu en yüksek olan ülke. İstanbul'da ise 0-17 yaş arasında yaklaşık 4 milyon çocuk yaşıyor. Bu veriler ışığında, çocukların ve gençlerin iyi olma halini güçlendirecek ve gelişim süreçlerine katkı sağlayacak adımların atılması, kültür politikalarının da öncelikli konuları arasında yer alıyor."
"Sanat eğitimde kendine bir yol bulamıyor"
"Sanatla büyümenin önemine iknayız" diyen Ece "Ama hala ikna olmayan büyük bir kitle var. Veriler üzerinden konuşmanın önemini biliyoruz ve ne kadar çok anlatırsak o kadar etki edecek. Eğitim politikalarıyla da çok ilişkili bir alan sanat-çocuk konusu. Eğitim konusu o kadar deniz derya bir konu ki! Her gün değişen gündemler, öncelikler nedeniyle sanat bir türlü kendine bir bir yol, alan bulamıyor.
Bu bağlamda MEB ile konuşmaya devam ediyoruz. İKSV adına her paydaşın kapısını çalmaya devam edeceğiz. Çocuklar adına yapıldığı iddia edilen pek çok etkinliğin niteliği çok düşük. Sanat dünyasının eğitimle, çocuklara gençlere ailelere yönelik daha fazla ilişkilenmesi gerekiyor. Çocuğa iyi bir şekilde dokunduğunuzda etkisini hızlı bir şekilde görebileceğimiz bir alan."
Raporun ana yapısını; akademik araştırmalar, farklı uygulama örnekleri ve değişimi gerçekleştirebilecek farklı aktörlere öneriler oluşturuyor. Dünyadan ve Türkiye'den 30'a yakın iyi örnekle Bernard van Leer Vakfı tarafından yürütülen İstanbul95 projesinin paydaşı olan Beyoğlu, Maltepe, Sarıyer ve Sultanbeyli belediyeleri ile yapılan yüz yüze görüşmelerden tespitler ve İKSV Alt Kat atölyelerinden gözlemleri bir araya getiriyor.
Rapordan öneriler
Belediyelerin çocuklara yönelik sanat aktivitelerinin daha çok 7-14 yaşa göre planlandığını belirten Çorapçı, 0-6 ve 13-18 yaş aralığının ihmal edildiğini belirtti. Belediyelerin kültür merkezlerinin çocuklar için atölye alanlarına dönüştürülebileceğini de ekledi.
Bu bağlamda raporun,
- Uzun vadede kültür politikalarının oluşturulmasına temel olacak bilgi birikimine katkıda bulunması ve gerekli yatırımların yapılabilmesine,
- Yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde uzun soluklu işbirliklerinin geliştirilmesine,
- Her çocuğun boş zamanlarında sanat programlarına erişim ve katılım imkânlarının artırılmasına,
- Çocuklara yönelik programların nicelik ve niteliğinin iyileştirilmesine aracılık etmesi de hedefleniyor.
Prof. Dr. Feyza Çorapçı hakkında
2006'dan bu yana Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümünde öğretim üyesidir. Klinik psikoloji alanındaki yüksek lisans ve doktora derecelerini ABD'deki Purdue Üniversitesi'nden aldı. Çalışmalarında çocukların sosyo-duygusal gelişimine katkıda bulunan bireysel, ailesel ve çevresel faktörleri araştırıyor. Çalışmalarının odağında risk altındaki çocuklara yönelik psiko-sosyal uygulamalar bulunuyor. İKSV'nin kültür ve sanat etkinliklerine erişim ve katılımı artırmak amacıyla kurduğu İKSV Alt Kat: Öğrenme ve Etkileşim Alanı projelerine akademik danışmanlık yapıyor. İstanbul'un 0-3 yaş arası çocuklar ve ailelerine uygun bir kent haline gelmesine öncülük eden İstanbul95 programının da akademik kadrosunda bulunuyor. (AÖ)
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.