Hazırlıkların arkasındaki faiz kemirgenlerinin tuzaklarından habersiz tüketiciler, zamanla bu kartları kullanmaya alıştılar; hatta giderek birer kartkolike dönüştüler.
Ekonomi sisteminin çarkları iyi çalışırken, kart borçları tıkır tıkır ödeniyordu; alan da memnundu, veren de
Ama bir gün, ülke ekonomisi altüst oldu. Kaos içinde görünen tablo, kasaları masumane boşaltılmış bankalar, yüzde yüzlerin üzerinde devalüasyon, enflasyon, stagflasyon derken, iflastı Sonuç, çöken binlerce kuruluş ve kapı önüne konan milyonlarca çalışan
Böylece, kurdun beklediği dumanlı hava gelip yerleşti Türkiyeye Borçlarını bile ödeyemeyen kart mahkumları, şimdi bir de temerrüt denen canavarın pençesine düşmüştü. Artık bankaların yüzde 500, yüzde 600lük temerrüt faizleriyle tüketiciyi sömürmesi için her şey hazırdı
Aslında, temerrüt faizlerinin bu oranları sözleşmelere yazılmış olsaydı, hiçbir mantık sahibi tüketici böyle bir sözleşmenin altına imza atmazdı. Tabii ki, bu yüksek faizleri saklamak da oyunun bir parçasıydı.
Borçlarını mevcut olanaklarıyla ödeyemeyen tüketiciler, çığ gibi büyüyen faiz borç sarmalından kurtulabilmek için evlerini, arabalarını sattılar; işlerini kaybedip ikramiyeleri ile borçlarını kapattılar. Bu imkanları olmayanların eşyalarına icra el koydu. Bir kısım borçlular da intihara teşebbüs ettiler
Bu soygunu kanunla durdurmak isteyen hükümet, 14 Mart14 Nisan tarihlerinde yürürlüğe koyduğu 4872 sayılı yasanın geçici 1. maddesiyle, bankaların temerrüt faizlerini geriye doğru limitsiz süre için ve sadece ana paraya uygulanmak üzere yüzde 500lerden yüzde 50ye düşürdü ve ödemeyi de 12 takside böldü.
Bu kanun borçlu tüketicilere can simidi olmuştu. Tüm kart mağduru tüketiciler, yasa hükmünden faydalanmak üzere muhatap bankalarına yasal yollardan müracaat ettiler. Ancak tüketiciler bu yasa ile dertlerine çare beklerken, o da ne !
Bankaların hepsi de bir yolunu bulup kanunu hiçe sayıyorlardı. Örneğin, bankaların hiçbiri yeni kanun hükümlerinden tüketicileri faydalandırmayıp borç üzerine yine eskisi gibi yüzde 300-500 temerrüt faizler, ana borcun üstüne faizler yüklüyor, vadelere de vade farkı ekliyorlar.
Bir başka uygulama ile de, mağdur tüketiciyi 14 Mart-14 Nisan tarihleri arasında temerrüde düşmemiş gösterip yeni kanundan yararlanmasını engelliyorlar.
Bankalar bunları, komisyonla anlaştıkları avukatları baskı unsuru kullanarak yapıyorlar. Bu avukatlar, tehdit usulleri kullanarak veya icra tebliğleri çıkartarak tüketicilerin gözlerini korkutuyor hatta hakaret etmekten de çekinmiyorlar.
Böylece, üç ay önce kanun gibi çıkan kanun böylece üç ay sonra sanal kanuna dönüşüyor. İşin kötü yanı, bütün bu kanunsuzlukları izleyen kanun koyucular da, olaylar karşısında acizliklerini telaffuz ediyorlar.
Bütün bu olumsuzluklar karşısında, 14 Mart-14 Nisan tarihleri arasında yasal tebligat yapmış olup da; mağduriyetleri devam eden tüketicilerin yapabilecekleri tek şey, sorunlarının çözümü için mahkemeye başvurmak.
Bu yol kesindir ve mutlak surette yasal haklarını alacaklardır. Çünkü, her ne kadar birileri bu kanunu sanal hale getirdilerse de, yine de o kanunu TC kanunu olarak uygulayabilecek güçte tarafsız yargımız vardır.(BB)