Siyasal ve Sosyal Araştırmalara Merkezi (SAMER) Diyarbakır Suriçi’nde iki mahallede kentsel dönüşüm kapsamında yıkılma kararıyla ilgili rapor hazırladı. SAMER araştırmacıları her iki mahalle düzenli ziyaret ederek, gözlem yaptı; izlenimlerini derledi ve mahalle sakinlerinin görüşlerini aktardı.
Lale Bey ve Ali Paşa mahallelerinin yıkılacağı duyurusu 12 Nisan 2017 tarihinde, Diyarbakır Valiliği tarafından Camii ve Zırhlı güvenlik araçlarından anons edilmişti.
SAMER’in hazırladığı rapor Sur ilçesinin sosyo-ekonomik ve kültürel yapısını, demografisini ve siyasi eğilimlerini ölçtüğü önceki yıllara ait saha araştırma verilerine dayanıyor.
TÜİK verilerine göre Lale Bey nüfusu 2 bin 853, Ali paşa Nüfusu ise 2 bin 963. Yani bu karar 5 bin 816 kişiyi etkiliyor.
Yıkıma giden süreç
Bu iki mahalledeki yıkım 2012 tarihinde Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, TOKİ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı arasında oluşturulan protokole dayanılarak yürürlüğe konuluyor.
Ayrıca 22 Ekim 2012 tarih ve 2012/3900 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla Diyarbakır ili, Sur ilçesinin tamamı 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. Maddesine göre riskli alan ilan edilmişti.
Bölgedeki 7 bin 714 adet taşınmazın 6 bin 292 adedine 3 yıl sonra 21 Mart 2016 tarih ve 2016/8659 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. Maddesine dayanılarak “Acele Kamulaştırma” kararı verildi.
2012’de Ali Paşa mahallesine bağlı birkaç sokak yıkıldı.
2015 yılı Eylül ayında başlatılan, 2 Aralık 2015 tarihi itibariyle kesintisiz bir hal alan sokağa çıkma yasağı sırasındaki çatışmalarda Cevatpaşa, Fatihpaşa, Dabanoğlu, Hasırlı, Cemal Yılmaz ve Savaş Mahalleleri boşaltıldı.
Mart 2016 sonunda sokağa çıkma yasağı sona erdirildi ancak bu mahallelerin sakinleri evlerine dönemedi. Hala yasaklı olan mahallelerde iş ve yerleşim yerleri, evler yıkıma tabii tutuluyor.
2 Mayıs 2017 tarihinde yıkılacağı duyurulan Ali paşa ve Lale Bey mahallelerinin 1 Mayısta boşaltılmasını isteyen duyurular mahalle sakinlerinin tepkisiyle karşılaşınca, uygulama neden belirtilmeksizin ay sonuna ertelendi.
2012’de kısmi yıkım yaşayan Ali Paşa ve Lale Bey mahallelerine bağlı sokakların yıkımına 22 Mayıs 2017 tarihi itibariyle yeniden başlandı.
SAMER raporunda Lale Bey ve Ali Paşa mahallelerinde yaşayanların politik, sosyolojik ve etnik kimliğini ortaya koydu. Bu bilgiler ışığında yok edilmek istenen yaşam biçiminin tanımlamasını yaptı.
İstatistikler
* 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan Genel Seçim Sonuçlarına göre Sur da Halkların Demokrasi Partisi (HDP) yüzde 81,56 gibi yüksek bir oy aldı. Sokağa çıkma yasakları ve çatışmalar ortamında yapılan son genel seçimlerde ise (1 Kasım 2015) HDP için bu oran yine YSK verilerine göre yüzde 75,7 olarak gerçekleşti.
* 2013 yılı Şubat ayında Diyarbakır Sur İlçe merkezinde; yerel yönetim hizmetlerinin, hizmet alanlar tarafından algılanışını ve bunun seçmen davranışlarına etkisini ölçmek amacıyla 2357 hanede yüz yüze görüşmelerle yapılan araştırmaya göre katılımcıların yüzde 93,2’si kendini Kürt olarak tanımlıyor.
* Suriçi’nde aile içinde Kürtçe konuşma oranı ise toplamda yüzde 81,4’dür.
* 2013 yılı Şubat ayı araştırmasına göre Sur ilçesinde araştırmaya katılanların yüzde 79,2’sinin hane aylık geliri o dönem belirlenen asgari ücretin altında.
* 18 yaş üstü araştırma grubunun yüzde 76,2’si sürekli istihdam olanağından yoksun.
* Sur’da yaşamaktan mutlu olunma oranının yüksekliği mahallelerini neden terk etmek istemediklerinin bir diğer göstergesi.
SAMER’in ulaştığı sonuç
Raporda yapılan yüz yüze görüşmeler, demografik araştırmalar ve hukuki durum gibi bilgiler ışığında şu sonuçlara ulaşıldı:
1) Ali Paşa ve Lale Bey sakinleri mahallelerini, evlerini ve işyerlerini terk etmek istemiyor. Bu isteğin birinci nedeni; Sur dışında bir yerde yaşayamayacaklarına, buradaki gelenekselleşmiş dayanışmacı yaşam ilişkisini başka yerde göremeyeceklerine dair inanç geliyor. İkinci sırada doğup, büyüdükleri, evlendikleri yaşam anılarının ve kişisel öykülerinin mekânlarına sahip çıkma isteği, üçüncü sırada ise mülklerine biçilen bedelin düşüklüğüne itiraz geliyor.
2) Zorla çıkarılacakları ana kadar evlerinden mülklerinden ayrılmamayı bir direniş biçimi olarak benimsiyor. Büyük çoğunluğu yaşadıklarını daha öncede maruz kaldıkları ve 1990’lı yıllarda uygulanan zorla yerinden edilme politikasının devamı veya benzeri olarak görüyor.
3) Evlerinin boşaltılması ve yerinden edilmelerine ilişkin karaların alınmasına giden sürecin hiçbir aşamasında görüşlerinin alınmadığı ve kararların kendilerine rağmen alındığını beyan ediyorlar.
4) Mahallelerine evlerine ne olacağına dair görüşlerinin alınmasını talep ediyorlar. 22 Mayıs itibariyle başlayan ve iki etap halinde yürütüleceği düşünülen yıkım çalışmalarının durdurulmasını, bir kısmı yıkılan yapıların mahallenin yapı dokusuna uygun hale getirilmesini, bunu devlet yapıları yapmazsa kendilerinin yapmasına olanak verilmesini istiyorlar.
5) Evlerini boşaltmaya ve göçe zorlamak amacıyla uygulanan su ve elektrik kesintisinin bir an önce ortadan kaldırılmasını, ilgili devlet kuruluşlarını toplum sağlığına dönük sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyorlar.
6) Mahalleleri ve genel olarak Suriçi için alınan “Riskli afet bölgesi” ilanı, “Kentsel dönüşüm Projesi” ve “Acele kamulaştırma” kararları ile yapılmak isteneni beş ana başlıkta görüyorlar:
a) Sur’un politik ve etnik demografisi değiştirilmek isteniyor.
b) Yerleşkenin tarihsel ve kültürel dokusu değiştirilmek isteniyor, bir tür hafızasızlaştırılmaya maruz bırakılmak isteniyor.
c) Gelenekselleşmiş dayanışmacı yaşam kültürleri hedefleniyor.
d) Buradaki kamulaştırma ve kentsel dönüşüm uygulamasından ekonomik rant elde etmek isteniyor.
e) Mahallelerinin ve aslında tüm Suriçi’nin güvenlik konseptine uygun olarak yapılanacağı düşünülüyor. Suriçi’ne kurulacağı söylenen yeni altı karakol ve halihazırda cadde ve sokak aralarında bulunan çok sayıda polis ve zırhlı araç varlığı ve güvenlik uygulamaları buna kanıt olarak gösteriliyor
7) Tüm bunlardan da anlaşılacağı üzere ilgili kararları politik bir mesele olarak görüyorlar. Bu nedenle başta ağırlıkta oy verdikleri parti olmak üzere siyasal partileri ve sivil toplumu yanlarında durmaya ve çözüme davet ediyorlar.
8) Hukuki açıdan itiraz edilen noktalar özetle:
a) İlgili kararlar ve uygulamalar anayasanın ilgili maddelerine, Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşme ve yasalara aykırılık taşıyor.
b) Bölge “Riskli alan” ve “Acele kamulaştırma” kararları alma koşullarına sahip değil; bu tür kararların alınabilmesini sağlayacak koşullardan, inceleme, ölçüm araştırma ve raporlardan yoksun.
c) Bakanlıkça Bölgedeki yapıların sadece yüzde 6.04’ünün riskli olduğu belirtilmiş olmasına rağmen bölgenin tamamı riskli alan ilan edildi.
d) Kararların ve uygulamanın Suriçi’nde bulunan tek yapı ölçeğinde; 147 adedi anıtsal yapı olan 595 tescilli taşınmaz kültür varlığının tahrip olmasına dönük ciddi riskler taşıyor. (HK)
* Raporun tamamı için tıklayın.