Yazar Jerome David Salinger'ın 91 yaşında hayatını kaybetmesinin ardından, onun "Franny ve Zooey" kitabını Türkçeleştiren Ömer Madra'yla Salinger edebiyatının etkisini ve Salinger çevirmenin zevklerini, zorluklarını konuştuk.
Sahteliği iten ergenlik
Madra Salinger okumanın da çevirmenin de zevkinin aynı yerden geldiğini söylüyor:
"İnsanın içindeki hiç büyümeyen çocuğa daha fazla hitap eden bir yazar olamaz. Bence Salinger'ın kendi de öyle.
"Dayanılmaz bir şeyi yakalıyor. Ancak ergenlerde, çocuklukla ergenlik arasındaki dönemde görülen, sahtelkiğe karşı o müthiş itme duygusunu çok iyi veriyor Salinger. Naif, çocuksu, tam bir ilk gençlik işi."
Salinger çevirmenin tuzakları
Ancak Salinger çevirmek tuzaklarla dolu Madra'ya göre.
"Salinger'ı çevirirken de insanın içi hop hop ediyor. Ama Salinger çevirmesi en zor yazarlarlardan biri. Fazla basit gibi görünüyor. Oysa bu tam bir tuzak. Birkaç kelimelik, hatta tek kelimelik cümleleri var.
"Bir başka zorluğu da diyaloglarda karakterlerini sürekli italikle, vurgularla konuşturması. Salinger diyalog yazmak konusunda da çok usta.
"En belirgin özelliklerinden biri bu. Neredeyse her cümlenin içinde bir kavram, italikle yazılarak vurgulanıyor. O cümleyi Türkçe'ye aktarırken, dil farkından dolayı başka sözcüklerle karşılamak zorundasın. Bu kolay değil."
"O 'uzaylı' çocukluğumuz, ergenliğimiz"
Madra, Salinger'la 1960'ların başında Robert Kolej'de öğrenciyken tanışmış. "O zaman, Salinger okulun müfredatında vardı" diyor. Salinger'ı ilk kez okuyan birinin bakışının nasıl değiştiğini de şöyle anlatıyor:
"Bence her şey değişiyor. İnsan başka biri, bir 'yabancı', bir ' uzaylı' gözüyle bakmaya başlıyor yaşama. O 'uzaylı' aslında çocuk, ergen. İnsan kendi unuttuğu belleğini ortaya çıkarıyor. Eleştirmenlerin şu sözüne katılıyorum: 'Çavdar Tarlasında Çocuklar'* her yeni nesil için başlı başına bir edebi tür. Bu gerçekten de böyle. 1951'den beri, 60 milyon küsur satmış, her yıl 250 bin yeni baskı yapan bir kitaptan söz ediyoruz." (TK)
* Salinger'ın en çok satan kitabı "Catcher in the Rye". Türkçe'de önce "Gönülçelen" adıyla yayınlandı.