Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi ‘Ölüye Saygı ve Adalet Panelleri II kapsamında “Farklı İnançlar, Cenazelere ve Mezarlıklara Yönelik Saldırıları Konuşuyor” paneli, 8 Mayıs 2021'de gerçekleştirdi. Bu dosyada ikinci paneli kayıt çözümlerinden yayımlıyoruz. Kayıttan da dinlemek mümkün.
Hüda Kaya kolaylaştırıcılığında gerçekleşen webinar formatlı panelde Tülay Açıkkkollu, Ayhan Yalçınkaya, Mehmet Çetinkaya, Hasan Karakoç, Cemile Çiçek, Erdal Kılıçkaya, Nevin Kamiloğullar, Mehmet Emin Aslan ve Murad Mıhçı da "Cenazelere ve Mezarlıklara Yönelik Saldırılar" tartışmasına görüşleriyle katkı verdiler.
Özetle paylaşıyoruz.
Tülay Açıkkollu: Hangi fikir ve ideolojiye inanıyorsa inansın zalimlerin, diktatörlerin hep aynı zihniyetten beslendiklerini düşünüyorum ben bu noktada.
Yani Hz. Hamza’ya müsle uygulayan zihniyetle Taybet ananın cenazesinin bir hafta dışarıda bekleten, Cemile kızımızın cenazesinin buzdolabında saklanmasına sebep olan bir anneye evladının kemiklerinin posta kutusuyla gönderen, koli kutusuyla gönderen bununla birlikte eşim Gökhan Açıkkollu’nun "Hainler mezarlığı"na defnedilmesi dayatmasını bize de yaşatan zihniyet aynı zihniyet.
Zulüm üzerine kurdukları otoritelerini acı yaşatarak ve korkutarak devam etmeye çalışıyorlar. Bunun içinde ben bu tür programların farkındalık ve bilinç oluşturan bu programların artmasını diliyorum, talep ediyorum.
Pakrat Estukyan'ın sözlerine sonuna kadar katılıyorum; "bu yapılan işkence aslında ölüye değil geride kalanlara yapılan işkencedir’. Biz eşimin cenazesini almaya çalışırken arkasından ‘hainler mezarlığı’na dayatmasıyla karşılaştığımız zaman acımızı yaşayamadan cenazemizi Menşure Doğan'ın sözü gibi sırlama telaşına inancımıza uygun bir şekilde defnedilme telaşına kapıldık.
Bizim toplum olarak birbirimizle mutlu günlerimiz yok. Düğünlerimizde bayramlarımızda biz bir arada olmayı kendi irademizle seçebiliyoruz ama acılarımızı topluluk olarak içimizde yaşamayı daha çok yaşamayı tercih ediyoruz sanki. Acılarımızı da paylaşmalıyız.
Ben Êzidîlere, Alevilere, Kürtlere bu dönem yapılanlarla Hizmet mensuplarının yaşadığı acıların paylaşılması kanaatindeyim. Paylaşılırsa eğer bir arada olabileceğimizi ve bu tür dayatmalara karşı çıkabileceğimizi düşünüyorum ve sözü Tolstoy'un sözüyle bitirmek istiyorum: “Acı duyuyorsan canlısın, başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın” diyor.
Bu konu ile ilgili özellikle bu dönemde yaşanmış soykırımı ifade etmesi, anlatması, bütün dünyaya duyurması adına da boş durmuyoruz tabi ki. Almanya merkezi Tenkil Müzesi Derneği kurduk.
Ayhan Yalçınkaya: İhsan Eliaçık'ın "aşağı barbarlık seviyesine düştüğümüz" ve Pakrat Estukyan'ın ‘barbarlık’ vurgusuna dikkat çekmek istiyorum. ‘Barbarlık’ vurgusu ölüler üzerinden dirilerin başına vahşiliği çağrıştırıyor. Ancak dikkat edilirse bu vurgu düzenin yokluğu, dinin yokluğu, devletin yokluğu, hukukun yokluğu, cinsel bir rejimin yokluğu üzerinden yaygınlıkla anlaşılıyor ki bu asıl bakmamız gereken yeri gözden kaçırtıyor gibi geliyor.
Örneğin “İŞİD barbarlığı” diyoruz. İŞİD’in bir dini, düzeni, hukuk, cinsel rejimi vardı, hatta devlet olduğu iddiasındaydı oysa. Bu sınırsız vahşeti yokluk üzerinden temellendirme gerişimin de bulunuyoruz. Oysa, tam tersi bir düzenimiz, bir dinimiz, devletimiz, hukukumuz, cinsel rejimimiz olduğu için bu vahşet, ölüler üzerinden dirilere yapılabiliyor.
Ve biz tam da yokluktan değil, varlıktan beslenerek bu vahşete seyirci kalabiliyoruz. ‘Benim devletim bunu yapmaz’, ‘benim törem buna aykırı’, ‘benim dinime aykırı’ gibi şeylerle kendimizi kolaylıkla bir anda kenara alıveriyoruz.
O yüzden Ali Fuat Hatipoğlu'nun vurgusunu ben çok önemsiyorum. Ölülere eziyet Müslümanlar içinde başladı diyebilmek gerçekten çok önemli bir vurgu. Aynı şekilde Êzidî temsilcisi olarak konuşan Hacı Çelik'in vurgusunu da önemsiyorum. Basit bir soru gibi görünüyor ama çok önemli bir soru: ‘Mezopotamya’da ve Anadolu’da neden insanlar bu kadar saldırgan hale geldi?’ diyorsak bu sürecin ürünüdür. Özsel bir şey değil, özsel bir yokluğun meselesi değil, hele hele barbarlık meselesi hiç değil. Aşağı barbarlık dediğimiz tam tersine demokratik eşitlikçi dünyayı işaret eder.
Mehmet Çetinkaya: Karşıyaka mezarlıklar emekli imamıyım. Cenaze işlemleriyle ilgili çok çalıştığım için, çok ilgilendiğim için çok da iyi biliyorum. İslami açıdan değerlendirmek lazım. Şimdi İslamiyet’e göre herhangi bir toplumun, kim olursa olsun cenazesine karşı hiçbir zaman saygısızca davranılmayacaktır.
Hiçbir zaman hürmetsiz olunmayacaktır. Bunu, ben Mısır Fetva Kurulu’nun bir fetvasıyla anlatmak istiyorum. Buna göre: “Hiçbir zaman gayri Müslüm olan bir cenazeye karşı saygısızlık edilmeyecektir.” Aynı zamanda, Gayrı Müslümlerin cenazesine taziyede bulunmak tavsiye edilmiştir.
Bakara süresinin 83'cü ayetinde cenabı Allah diyor ki: “Her insana karşı iyi davranın ister İslam cenazesi olsun ister gayri Müslüm cenazesi olsun.” Alevi, Êzîdî, Kürt cenazelerine kaşı bunun siyasi amaçlı olarak bu saygısızlık, bu zulüm yapılmaktadır.
Bu ne olursa olsun İslamiyet’in kabul etmediği bir şeydir. Eğer bunu İslamiyet’in geneli olarak kabul ederlersek kesinlikle bunlar İslamiyet’ten çıkmış oluyorlar. İslamiyet’in kuralları öyle değildir.
Hasan Karakoç: 25 yıldır gözaltına alınıp kaybedilen insanların akıbetini ortaya çıkarılması için mücadele veriyoruz. Bu süre zarfında insanların kulaklarının kesilip, burunlarının kesilip, parmaklarının kesilip anı olarak saklanmasından tutun da panzer arkasında sürüklenmesine kadar pek çok şeye şahit olduk.
Şimdi Garzan Mezarlığı'na ilişkin çalışma yapılıyor. Ancak bunun dışında tahrip edilen onlarca, yüzlerce mezarlık var; tahrip ettiler, bombaladılar, ölüleri mezarlıklardan çıkarılıyor. Bu bir insanlık trajedisidir, insanlık ayıbıdır bu.
Evet, ölünün birinci ve ikinci derecede yakınları çok büyük acılar çekiyor ama onun da ötesinde bir insanlık trajedisi bu. Uluslararası bir sorun halinde bunun ele alınması ve son bulması gerektiğini düşünüyorum.
Cemile Çelik: Şu an hala o ilk Garzan Şehitliğinin yıkıldığı dönem gibi ve o Kilyos’ta kutuları çıkarırkenki gibi heyecanlıyım ve üzgünüm ama bir o kadar da mutluyum, bu kadar insanın bir araya gelmesinden. Bizim de mezarımız yıkılmıştı. Bu kadar insana, hepinize bu mücadeleyi, bizim çocuklarımızı, hakikati, doğruyu sahiplendikleri için çok teşekkür ederim.
Erdal Kılıçkaya: 1938'de Erzincan’ın Kılıçkaya köyünde ve civar köylerden toplanan yüze yakın insan kurşuna dizilir ve insanların cesetleri kurda kuşa yem olsun diye orta yerde bırakılır. Geride kalan aileler sürgüne gönderilir. Dokuz yıl boyunca aileler cesetlerine dahi sahip çıkamazlar, dokuz yıl sonra geri döndüklerinde ailelerinin kemikleriyle karşılaşırlar.
Benim ailemden iki dedemin de halen orta yerlerde duran kemiklerine dair Erzincan Cumhuriyet başsavcılığına bu kemiklerin tespit edilip ailelere teslim edilmesine dair başvuruda bulunduk. Işık hızıyla 18 gün içerisinde reddedildi.
Bir üst mahkemeye Tunceli Ağır Ceza’ya taşıdık, orada da reddedildi. Halihazırda akrabalarımızın kemikleri orta yerde duruyor. Her yıl 8 Ağustos’ta anmak üzere katliamın yapıldığı yere gider orada kendi imkânlarımızla yaptırdığımız anıtımıza, Zini Gediği anıtına 97 mum koyardık.
Fakat geçtiğimiz günlerde Zine Gediği anıtı yerle bir edildi. Kimliği bilinmeyen kişiler tarafından Kılıçkaya köyüne yaptığımız bir ateş çemberi her yıl 8 Ağustos’ta içinde kayıplarımız anısına ateş yakalım diye yaptığımız ateş çemberi de dereye yuvarlandı. Yani atalarımızı katledenler ailelerine, onların çocuklarına, torunlarına tekrar tekrar acı yaşatmak üzerine bir stratejiye devam ediyorlar.
Nevin Kamilağaoğlu: Stockholm’dan katılıyorum. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu eşbaşkanı olarak Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi’nin hazırladığı, hepimizin yüreğine dokunan bu panelden dolayı herkese emeklerinden dolayı şükranlarımı söylüyorum. Ne yazık ki Avrupa’daki mezarlar botanik bahçelerine benzerken Türkiye'deki mezarlarımıza, mezarlıklarımıza yapılan bu saygısızlığın kabul edilir hiçbir yanı yok.
Mehmet Emin Aslan: Toplumsal bilinci yıkmak istiyorlar. Mesele sadece mezarlarımızdan değil tarihi yerlerinde yıkılmasının bu hafızaların silinmesine vesile yapmak istiyorlar. Burada konuşanlar farklı inançlarda, farklı mezheplerde farklı kültürlerden olabilir ama hepsinin meselesi aynıdır.
Hep birlikte el ele vererek mezarlıklara yapılanlara karşı durmak gerekiyor. Biz yaşamayı hedeflemediğimiz sürece ölülerimize de saygı gösterilmiyor. Dolayısıyla el ele vererek geleceği belirlememiz gerekiyor. O zaman bizim çocuklarımızda ehemmiyet içerisinden yaşamaya devam ederler. Ölülerimiz de mezarlarından rahat uyumuş olurlar.
Murad Mıhçı: Bizim iki mezarlığımız var. Bir 1915'de katledilen insanların kefensiz mezarlıkları var. Bir de artık sizlerin yaşadıkları köylerde, şehirlerde mezarlıklarımız var. Ne yazık ki o mezarları ziyaret edecek akrabaları bu coğrafyada yaşamıyor. Bugüne kadar kalmayı başarabilen mezarlıkların emaneti sizlerin elinizde. Bugün gayri Hristiyan olarak konuşan arkadaşlarımız çok iyi dileklerini söylediler ve ben hepsinden çok mutlu oldum. Ve orada Muş'ta, Diyarbakır'da Van'da Ankara'da, İzmir’de bulunan Ermeni mezarlarının emaneti artık bundan sonra ne yazık ki sizlerin. Buradan da söylemiş olayım.
Özellikle son zamanlarda mezarlarda tahrip edilen taşların çeşitli yerlerde kullanıldığını görüyoruz. Tokat'ta bu ara çok fazla özellikle Ankara'daki Ermeni Katolik mezarlığının istimlakından sonra o taşların nerelerden çıktığı biliyoruz. Bu nedenle o taşların bu duvarlardaki yaşamışlığını da lütfen oradan fark edilerek inançlı arkadaşlarımızın da iki dua okumaları bizleri mutlu edecektir. (Lİ/LS/APK/KU) (SON)
Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi/ Ölüye Saygı ve Adalet Panelleri II
Farklı İnançlar cenazelere ve mezarlıklara saldırıları konuşuyor
Farklı İnançlar cenazelere ve mezarlıklara saldırıları konuşuyor/ Hüda Kaya
"Saldırılar" paneline katılımcılardan katkılar
İslam'a, Cenevre Sözleşmesi'ne ve TCK'ye aykırı/ İhsan Eliaçık
Tanrının mührü dokunulmaz olsun!/ Pakrat Estukyan
Biz Aleviler "hakka yürüme" deriz, ölüm yerine/ Menşure Doğan
Mezarları tarumar etmek hafızaya saldırıdır/ Ali Fuat Hatipoğlu
Neden Êzidî mezarları bu kadar saldırıya uğruyor?/ Hacı Çelik
Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi/ Ölüye Saygı ve Adalet Panelleri-1
Türkiye'de Ölüye Yönelik Şiddet
Türkiye'de ölülere yönelik şiddet/ Derya Aydın açılış konuşması
Dedim ya; acıları hissedelim/ Ahmet Aslan
Zorla kaybetmeler, 9 ülke, şiddet ve mücadele/ Özgür Sevgi Göral
Devlet ölümlerin hayatla bağını koparmaya çalışıyor/ Hişyar Özsoy
* 8 Mayıs 2021'de webinar olarak gerçekleşen “Farklı İnançlar, Cenazelere ve Mezarlıklara Yönelik Saldırıları Konuşuyor” paneli kayıtlarını Leyla İşbilir yazıya döktü, İnisiyatif Sekreteryası üyesi Lokman Sazan yayına hazır hale getirdi. Metindeki arabaşlıklamayı bianet yaptı. Manşet görseli ve metin görsellerini Korcan Uğur düzenledi. Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi'ne çalışmayı yayımlama imkanı verdikleri için teşekkür ediyoruz. e-posta: [email protected]