Kaboğlu, saldırının ardından, Türkiye'deki "laikler-antilaikler" gibi bir tırmanmayı daha da sivriltebileceğini, durumun ordunun elini güçlendirdiğini saptadıktan sonra şöyle dedi:
"Türkiye'de özgürlükler zaten daraldığı kadar daraldı. Daha fazla daralması için neden yok. Oyuna gelmemek gerek."
"AKP'yi siyaset içinde demokratlaştırmak gerek"
Kaboğlu, saldırının siyasal sonuçlarını değerlendirirken şunları saptadı:
"Şu anda parlamentoda çoğunluk sahibi grubun rejimle ciddi bir çelişkisi var. Bu çelişkinin bir biçimde giderilmesi gerekiyor. Bunu kimsenin kapatmaması gerekir. 28 Şubat türü eğilimlere girmemek gerek.
"Bu çelişkiyi demokratik çözüm içinde gidermek gerek. Siyasal alternatif oluşturmak suretiyle AKP'yi demokratlaştırmak gerekiyor."
Şemdinli'de düşülen hataya düşmemeli
Kaboğlu, bu çelişkinin militarist bir söylemden uzak durarak, demokrasi içinde halledilmesinin öncelikli olduğunu vurguladı.
"Şemdinli'de düşülen hataya burada düşülmemeli. Biz, laikliğin sürmesini istiyorsak, demokrasiyi de birlikte isteyerek ifade etmeliyiz. Laiklik ve demokrasinin ancak birlikte olabilecek iki temel değer olduğunu unutmaksızın bunu sahiplenmeliyiz.
"Eğer biz laikliği tehlikede görüyorsak, bu tehlikenin önemli kaynağının iktidardan geldiğine inanıyorsak, seçeneğini siyasal, demokratik örgütlenmeyle bizim oluşturmamız gerekir" diyen Kaboğlu, hükümetin dışında yer alan siyasal gruplara ve sivil toplum örgütlerine çok önemli bir görevin düştüğünü söyledi.
"Açık, çok net bir mesaj vermeliler. 'Ordunun görevi saygın bir savunma görevidir. Sivil rejimi, anayasal düzende, ancak sivil ve siyasal kurumlar sürdürürler' demeliler."
Kaboğlu, ordunun elini iki derin çelişkinin güçlendirdiğini de anımsattı:
"Biri, Kürt sorunu ekseninde süregelen terörizm. İkincisi de, siyasal iktidarın alevlendirmesiyle sıcak tutulan laiklik sorunu. Bu iki sorun, böyle çatışmalı biçimde devam ederse, ordunun hazır duruşu da meşrulaşmış oluyor."
"Bugünkü iktidar varlığını 28 Şubat'a borçlu"
"Laiklik yanlılarının soğukkanlılıklarını kaybetmemeleri, antilaik görünenlerin de din özgürlüklerini laik rejim içinde serbestçe kullanabildiklerini unutmamak gerek" diyen Kaboğlu, kutuplaşmanın bu kavrayışla önlenebileceği kanısında.
"Bunu iki taraf kavrarsa, 28 Şubat türü arayışlara gerek kalmaz. Unutmamak gerek. Bugünkü iktidar, varlığını 28 Şubat'a borçlu. Böylesi arayışlar, uzun vadede demokrasiye hiçbir zaman, hiçbir türlü katkı yapmaz."
"Yargıyı eleştirme özgürlüğüyle yargının yıpratılması farklı"
Kaboğlu, Danıştay'a saldırının ardından, yargıyı eleştiriyle, yargıyı yıpratmak arasındaki farkın anlaşılmasının çok daha önemli hale geldiğini ifade eti.
"Yargıyı eleştiri özgürlüğü asla sınırlanmamalı. Yargı organları ancak eleştirilerek gelişebilir. Kararları, geç işleyişi, kararların içeriği de eleştirilir. Ama eleştiriyle yargıyı yıpratmak, hedef almak, hedef göstermek, basın etik kurallarını aşarak bunları yapmak eylemlerini ayırt etmek gerek."
"Esas konu, Van'daki Şemdinli davasından Danıştay'ın türban kararına kadar uzanıyor" diyen Kaboğlu yargının yıpratılmasını da şöyle açıkladı.
"Anayasa'nın bağımsızlığını güvence altına aldığı yargı, yasama ve yürütmenin etkisinden korunmak durumunda. Ama bizde, yasama ve yürütme organı öncelikle yargıya yöneliyor: Ya karar aşamasındayken yargı üzerinde konuşma yapıyor ya da karardan sonra bilimsel eleştirinin, hukuk çerçevesinin dışında, siyasal saikle, dünya görüşüne göre eleştiriyor." (TK)